• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.11)
bir gün tek başına - vedat türkali
27 mayıs 1960 darbesi öncesini konu alan dönemin türkiye'sinin, beyazıt meydanı'ndan çatışanların hikâyesi. bir gün tek başına beyazperdeye uyarlanıyor. vedat türkali senarist, yönetmenliğini ise oğlu barış pirhasan ve torunu, barış pirhasan'ın oğlu yusuf pirhasan paylaşıyor.27 mayıs 1960 askeri darbesinden önce türkiye içten içe kaynıyor. kenan, yıllar önce gizli komünist partisine girme suçlamasıyla polis sorgusunda çabucak yılgınlığa düşmüş, eski çevresinden tümüyle kopmuştur. karısı ve çocuğuyla korunaklı bir yaşam sürdürmektedir. aslında mutsuzdur, içi ile barışık değildir. bir meyhanede tanıştığı genç günsel, içinde çürümemek için direnen ne varsa hepsini ateşleyiverir. aşk, direniş, devrim günleri… yaşam, kenan'a kendini b,r kez daha sınama olanağı verir.vedat türkali'nin ilk romanı 30 yaşında.. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. ''mutluluk da yorar insanı. pırıl pırıl bir ırmakta yüzüyorsun, mutluluk dediğin bu. bir kıyıda, bir dönemeçte arada bir ortaya çıkıveren pis bulanık akıntılardan uzaklaşacaksın, güçlü kulaçlar atman gerek. sık sık oldu mu yoruluyor insan. timsahlar, su aygırları, ağulu yılanlar da var ırmakta. ne çok düşmanı var mutluluğun…”
    vedat türkali
  2. Kitap 1960'larda, ihtilalden hemen önce geçiyor. Baş karakterimiz yorgun -sözüm ona devrimci- Kenan, müdüriyette yediği iki tokattan sonra göt korkusundan devrimciliği bırakmış, öğretmen eskisi, şimdinin kitapçısı, gidişatı beğenmeyen ama anca oturduğu yerden sallayan bir adam. Sonra bir gece meyhanelerde sürterken devrimci üniversite gençliğinden felsefe öğrencisi Günsel diye bir kızla tanışıyor. Kız da ona karşı boş değil. Bir sevmek tutuyor ki Kenan'ı; karısını, kızını, işini, gücünü her şeyini boşluyor.
    vega
  3. 27 mayıs darbesi öncesi türkiye'yi olanca çıplaklığıyla aydınlatan vedat türkali eseri. "korku tek sığınağı özgür aydınımızın" gibi bugüne de mal edilebilecek vurucu cümleleri barındırması, olay örgüsünün fazla sulandırılmadan gelişmesi ile edebiyatımızda önemli bir yere sahip olduğuna inandığım bir kitap.
  4. asıl adı abdülkadir pirhasan olan yazarın vedat türkali takma adıyla yazdığı ilk romanı esasen 60 darbesi öncesi türkiye'deki siyasi durumu anlatmaktadır. uzun yıllar komünist ideolojiyi savunmuştur ve tkp’nin eski üyelerindendir türkali. belki de bu yüzden bana hep kendisiyle hesaplaşmış gibi gelmiştir bu kitabı yazarken. türkiye'de sol camianın esaslı problemlerinden biri parti, örgüt üyeleri arası yaşanan güvensizlik ve kuşkuyken, bu durumun bir insanın hayatına nasıl mal olabileceğini anlatmak da sanırım, senelerce bu yolun yolcusu olmuş bu nev-i şahsına münasır yazara düşer. sol geleneğin zamanında buyurduğu, sert, aşktan uzak, devrimle gülecek olan sosyalist tiplemesinin iç dünyasını açar romanda. sosyalistler isyan eder, işkence görür, tehdit edilir, tehdit savurur ve aşık olur, zaaflarına yenik düşer, şüphelenir, korkar, kaçar; lafın kısası insandırlar.
    dönem romanı olmasının yanı sıra politik paranoyanın kişilerin zihnine ve diline nasıl işlediğini öyle güzel anlatır ki psikoloji romanı olarak da okunabilir ki bence zaten defalarca okunasıdır.
    tinda
  5. 2 kere başladığım halde bir türlü devam edemeyip bıraktığım romandır. evli ve çocuklu bir adamın başka biriyle ilişki yaşaması inanılmaz kızdırıyor beni. okurken kitapla kavga ediyorum.
  6. nid
  7. yıllar önce okurken birine verdiğim, hızlıca okuyup geri getireceğini düşündüğüm ama evdeki hesabın çarşıya uymadığı kitap. günsel ne yaptı acaba?
  8. "bir sessizlik oldu yine. günsel sigara yakarken.
    — burada güzel değil o şiirler, dedi.
    kırk yıllık tiryaki gibi derin bir soluk çekti sigaradan.
    — çirkin oluyor burda okumak, dedi. ya da ben alışamadım...
    çirkin mi oluyor burda okumak?
    şiirleri okumanın güzel olduğu yerleri de biliyor demek... bu kız..."
    günsel ile kenan'ın aşkını anlatan muhteşem kitap.
  9. sayfa sayısının insanları yok yere ürküttüğünü düşündüğüm kitap.
    bir çırpıda okunup bitirelebilecek kadar sürükleyici film izler gibi zihinde canlandıralabilecek kadar duru.
    dönemin siyasi olaylarına da ışık tutması kafasında o dönemi netleştiremeyenler için bulunmaz nimet.
  10. uzun zamandır beni bunun kadar heyecanlandıran bir roman olmadı. en son 2016’da aylak adam’ı okumuşum. ki buraya hakkında yazı yazdığım son roman da aylak adam olmuş. o yazımı okuyan kimse aranın neden bu kadar açıldığını anlayacaktır çünkü aylak adam beni çok etkilemişti. dolayısıyla yeni bir romana başlamak kolay olmadı. ancak 2 gün önce, ilk bölümü okuduktan sonra bu romana başladım.

    dediğim gibi, bu kitap beni çok heyecanlandırıyor. bakalım nasıl bitecek, bitince nasıl bir tat bırakacak.