1. kütüphaneler en azından bizim öğrencilik dönemimizde dönem ödevi araştırması yapılan,fakültelerde sadece ders çalışmaya gidilen yerler olmaktan çıkarılmadıkça insanları mevcut haliyle buralara çekmek çok zor olacaktır.örneğin yurtdışında olduğu gibi çocukların zaman geçirebileceği aktiviteler olabilir,okuma grupları oluşturabilir,yazarlar bazı dönemlerde konuk çağrılabilir.amerikadaki bir arkadaşımdan insanların akşam tıpkı lüks bir lokanta için rezervasyon yaptırması gibi kütüphaneler için rezervasyon yaptırdıklarını söylemişti.bunlar için epey bir yolumuz var sanırım .tabi bütün bunlar bir kültür politikası demek ,işin kötü tarafı mevcut siyasi düzenden bu tür politikalar beklemek hayalperestlikle eşdeğer.
  2. başlığı görünce, başka bir konu ile ilgili bir yorum geldi aklıma.
    bir de şu var evlere şenlik.
  3. kültür bakanlığı emri ile eski kitapların geri dönüşümlere gönderildiği topraklarımızda yadırganmaması gerekir. düz mantık.. yadırganıp yargılanması gereken ise o mantıktır burada.
    kocaeli il halk kütüphanesinden 5 koli civarı eski kitabı kurtarıp taksiyle evime çıkarttığımı bilirim.. ne yazık ki milli folklor gibi müthiş bir derginin sayılarını kurtarmayı başaramamıştım. ki onlar eski bile değildi. evet.
  4. türkiye'yi göz önüne alırsak, insanlar; okumuyorda, gezmiyorda. "çok okuyan mı bilir? çok gezen mi?" sorusuna tepki olarak doğmuşuz resmen. şimdi böyle bir durumda kütüphaneler kapatılmış çok mu diyorum. kimin umrunda ki? öyle çokta üzülen olmadığını düşünüyorum. arkadaşlar, peki bu insanlar nasıl bilgi ediniyor hayatlarını idam ettirebilmek için. gerçekten merak ediyorum. televizyon izleyerek mi? yalan yanlış haberleri takip ederek mi? ondan bundan bilgi edinme yolu da örnek verilebilir. ama nereye kadar böyle? mesela bir insan düşünün, aklının başına erdiği zamandan, ölümüne kadar olan süreçte; yanlışlarının, doğrularından daha fazla olduğunu.. direk bizim ülkenin insanları aklıma geliyor benim. ne için yaşadın diye sormazlar mı insana? sormazlar tabii.. herkesi ilgilendiren, cennete gidip gitmediğidir çünkü. kendisini de yaşamı boyunca hep bu ilgilendirir. gerek duymuyoruz okumaya, ufkumuzu genişletmeye. çünkü bize inandırılan, yaşayamadıklarımızı başka bir yerde yaşayabileceğimizdir. önemsemiyoruz bu dünyayı haliyle. önemsemeyeceğiz de. iyi bok yiyoruz.

    not: biraz daha uzatsam, cem yılmaz'ın arog'taki repliğine bağlayacaktım: "gelişemiyoruz, gelişemiyoruzzz!" ama durum gerçekten böyle.
  5. 2 bin 889 cami açarak aradaki farkı kapatacaklarını düşündüğüm eylem. bu ülkede bilim çoktan ölmüş.
  6. 1934 yılında çıkartılan 2527 sayılı kanunun 8. maddesine göre, türkiye'de basılan her türlü yayından birer nüsha gönderilmesi zaruri olan milli kütüphanelerden bir tanesi, izmir milli kütüphane, 2012 yılında maddi gerekçeler sebep gösterilerek milli kütüphane statüsünden çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. hani şu norveç'te her basılan matbu yayınlardan birer nüsha "ülkedeki bütün kütüphanelere" gönderiliyormuş ya, her fırsatta avrupa'ya ve dünyaya ders veren -son örnek olarak lüksemburg'u ordu gücüyle döven- türkiye cumhuriyeti devleti, bünyesindeki 6 (yazıyla altı) milli kütüphaneden bir tanesine ücretsiz yayın gönderemediği ve ödenek ayıramadığı gerekçesiyle böylesi bir utanç kararına imza atmak üzereydi. neyse ki son anda, yasa meclisten geçmek üzereyken, izmir milli kütüphane yasa kapsamından çıkarıldı ve 100 senelik bu kültür hazinesi -en azından bir süreliğine- kurtarıldı. en azından bir süreliğine diyorum, çünkü böyle bir yasa teklifinin meclise gelmiş olması dahi gelecek için endişe duymaya yetiyor.

    şehir, ilçe, kasaba, köy, üniversite kütüphanelerini de geçtim, altı adet milli kütüphanesine vereceği sembolik bir desteği dahi sakınan bir bürokrasiden, yönetim anlayışından, eğitim ve kültür vizyonundan bahsediyoruz. bu ülkede halen kitap basılabiliyor olmasına bile şaşıyorum bazen.

    edit: kaynak
  7. ülkenin bugünkü halinin belki de ilk nedeni. belki degil evet ilk nedeni.
  8. normal olandır. ülkemizde zaten kaç kişiye 1 kitap düşüyor şeklinde bir araştırma yapılması gerekirken biz kütüphanelerimize mi yanalım şimdi?

    okumayı seven birisi olarak aydın'daki hemen hemen bütün kütüphaneleri gezdim. burada gerçekten oturup gün boyu beni tutabilecek kitaplar yok. ne bileyim, ahmet ümit, garange, john verdon kitapları yok mesela. bu nedenle kütüphaneye sınava yakın dönemlerimde ders çalışmak için gidiyorum. benim gibi kitap okumayı seven birisi bile ayda 1 2 kez kütüphane görüyorsa normaldir halkımın gitmemesi. eh, kimse gitmeyince de kütüphaneye gerek kalmıyor haliyle.

    ayrıca bu durumdan sorumlu olan asıl kurum kültür bakanlığıdır. tamam, şunu anlarım. evde kullanmadığı için vatandaşın temel britinicasını at ama elinde varsa at. benim kütüphanede olmadığını fark ettiğim için bağışladığım, çok iyi korunmuş ve tamamı 1970-1980 arası basılmış kitapları niye atıyorsun? onlardan başka yok zaten senin kütüphanende...
  9. gelişen teknolojinin zararlarındandır. nedeni çok basit: insanlık olarak bilgiye her zaman kolay ulaşmak istememizdir. bundan dolayı kütüphaneden dokunarak, hissederek araştırmak yerine arama motorlarından öğrenmeye çalışıyoruz. bu durum da kütüphanelerin hayatımızdaki önemini azaltıyor.
  10. adım başı cami, avm, üniversite gibi ihtiyaç fazlası mekanların doluştuğu bir ülkede kütüphanelerin kapatılması elbette saçma olacaktır.

    bu saydıklarım abartılı şekilde inşa edildikleri için karşıyız ancak internet çağının getirdiği kolaylıklar kütüphane gereksinimini feci şekilde ortadan kaldırmıştır.ilkokul çağındaki öğrencilere tablet dağıtıp oraya yüz temel eserin e-pub hallerini,pdf versiyonlarını yükleterek bazı hamleler yapılıyor.bunun iyi kötü yanları vardır, tartışmaya açılabilir ancak şu da bir gerçek ki kütüphaneler internet hızıyla kendini ne yenileyebilir ne de aynı rahatlıkta hizmet sunabilir.koskoca üniversite kütüphanelerinde sınav dönemi ders çalışmak için gittiğinizde kantinden daha çok gürültüye rastladığınız anlar olmuştur.bunun yanında halk kütüphanelerinin ve çalışanlarının oraya hapsolduğunu, sessizce yok olmaya terkedildiklerini görmüşsünüzdür.bir zamanlar dönem ödevlerinizi yapmak için kullandığınız o kütüphaneler artık buluşma mekanı haline gelmiş durumda.hatta sessiz, kimsesiz,yeri gelince sıcak yeri gelince soğuk olması gibi nedenlerle art niyetle bile kullanılmaktadır.hal böyleyken kütüphanelerin kapatılmasına çok da üzülmemek gerek.mühim olan var olanı efektif şekilde kullanabilmeyi öğrenmek, öğretmek.