• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (10.00)
Yazar mehmet rauf
bir zambak hikayesi - mehmet rauf
edebiyat tarihimizde, sadece 'ilk' olma özelliğini taşımakla kalmayıp aynı zamanda ana tema ve kurgusal motif bağlamında çığır açmış olan bir eser: bir zambak hikayesi. tüm ahlaki tabuları bir çırpıda yerle bir eden 'adı var, kendi yok,' içinde ne yazılmış olduğu pek de bilinmeyen mehmet rauf'un bu önemli eserini osmanlıca orijinal metniyle birlikte okuyucuyla buluşturuyoruz.


  1. servet-i fünun dönemi, yazı işlerini tevfik fikret’in üstlendiği servet-i fünun dergisi etrafında birleşmesiyle ortaya çıkan edebi bir oluşumdu. bu oluşum ii. abdülhamid dönemine denk gelmesi ile sıkı bir sansür uygulandı edebiyata. dönemin şairleri yanında dönemin hikâyeci ve romancıları, sansür kontrolüne takıldılar ve kapalı bir anlatıma geçtiler. kendi iç dünyalarından fışkıran bir dil oluşturan topluluğun, kendi hayal dünyalarına sığınmasına neden oldu. aşırı benlik algısının çoğalması ile yaşanan konu darlığı, ortaya aşk duygularıyla yoğrulmuş eserler çıkardı. bunun nedeni ise sosyal hayata yönelemeyen, ağır melankoli atmosferin etkisiydi. bu baskıdan mehmet rauf da etkilenir. küçük hikâyeler ile başladığı yazın hayatında kalemi, romantizmin etkisi altındaydı. 1900’da tefrika ettiği eylül romanıyla üne kavuşur. ancak zamanla yitirdiği bu ünü tekrar kazanabilmek için isimsiz bir eser yayımlar.

    “size, okunması hiçbir edebiyat eserinin veremeyeceği kadar zevk verecek hikâye yazmak istiyorum; bir hikâye ki, okurken son derece etkileneceksiniz,” dediği bu eser “bir zambak hikâyesi”dir. bu eseri yazmasının en büyük nedenini ise şöyle açıklıyor, “niçin bizde ahlak ve gerçek huylarımıza ait romanlar yazılmıyor. bunu çoktan beri soruyordum.” sorunun yanıtını da romandadır.

    eser, yayımlandıktan sonra kamu ahlakına ters düştüğü gerekçesiyle işinden men edilir, yargılanır ve mahkûm olur. cezasını tamamlayan mehmet rauf, hayatı boyunca geçimini yazarak sağlayacaktır. dönemin şartları içinde zorlu bir mücadele verir. bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelerek, normalin dışına taşmış, cesur bir eser ile var olur mehmet rauf. baskıcı rejimin dayattığı kötücül çağı düşündüğümüz vakit, o dönem içinde mehmet rauf, ilki başarmış ve devamın yolunu açmıştır. yalnızca eylül romanından ibaret bir yazar değildir, ki itiraz etmek için inadına “bir zambak hikâyesi” diyorum. eser basılır basılmaz hem yayınevine hem de yazarına büyük gelir kazandırır. baskı tükendiğinde ise el yazısıyla nüshalar çoğaltılarak geceliğine kiraya verilirdi. yayınlandığı dönemde her ne kadar muhafazakar kesimden ağır eleştiriye maruz kalsa da kitabın satışında azalma olmamış aksine ilgi ve merakı artırmasıyla daha çok ün kazanmıştır mehmet rauf. rahim tarım bununla ilgili düşüncesini şu şekilde ifade eder, “mehmet rauf’un bir zambak’ın hikâyesi adlı bu romanından ne ölçüde maddi imkân sağladığını bilemiyoruz, ancak bütün edebi şahsiyetini lekeleyen bu romanın faturasını çok ağır ödediği inkâr edilemeyecek bir gerçektir.” her ne kadar edebiyat dışı olarak tasvir edilse de döneminde çok satılmış olsa da, günümüzün edebiyat kazı çalışmalarında görmezlikten gelinmiş. yaptığım okumalarda, kimi yerlerde adı anılmaz iken kimi kısımlarda ise tek cümle ile “ahlakdışı, pornografik bir eserdir” denilerek geçiştirmişler. ki yüzyıllardır toplum sansüründen kendini sıyıramamış edebiyatımızın alışkın olduğu bir durum değil midir?

    hande öğüt’ün “romantik dostluklardan lezbiyen aşka” adlı yazısında bir zambak hikayesi ile ilgili şöyle der; “bu eserler içinde en ünlüsü, mehmet rauf’un bir zambak hikayesi (1910) adlı novellasıdır. rauf’un oscar wilde’ın lady violette’in aşk destanı adlı kısa romanından esinlenerek, osmanlı erkeğinin ziyadesiyle de kendi cinsel fantezileriyle zenginleştirerek yazdığı bu kısa hikâye, pornografik bir argoyla lezbiyen cinselliği anlatır, iki kadının sevişmesini ayrıntılarıyla tasvir eder ve “kadın hilesi”ne karşı hegemonik erkeğin zaferiyle sonlanır. döneminde ahlaka aykırı bulunarak yasaklanan bu kısa hikâye, lezbiyen naciye hanım tarafından reddedilen çapkın erkek anlatıcının, incinen erkeklik gururunu onarmak için kurguladığı hince oyunu anlatır. naciye hanım sıkça gittiği evin on beş yaşındaki kızı zambak ile sevişirken onları gizlice gözetleyen anlatıcı bir punduna getirerek naciye’ye haddini bildirir. erkeklerden nefret eden bu kadına saldırarak gerçek cinselliğin ne olduğunu gösterir. iki kadın arasındaki cinsellik ne kadar mükemmel olursa olsun heteroseksüel cinselliğin yerini alamaz.” tekrar esere dönecek olursak.

    eserin ana kahramanı isimsizdir. yazarın isim belirtmemesinin nedeni, olayın şahsiyetini yok ederek “erkek” algısını hissettirebilmek. isimsiz kahraman, haydarpaşa’da rastladığı naciye hanım’ın peşine düşer. gönderdiği ateşli mektupların karşılığında aldığı olumsuz yanıtı, kahramanı intikama sürükler. bu esnada olaylar gelişirken, isimsiz kahraman, çapkınlığın marifetini anlatır ve bu yaptıklarının haklılığına inanır. inandığı haklılık, arkadaşının evinde tanıştığı cariye zambak’la birlikte intikamını gerçekleştirir. intikamını uygulamak için zambak’ın aracılığı ile naciye hanım’ı evine çağıran isimsiz kahraman, iki kadının sevişmesini seyrettikten sonra saklandığı dolaptan çıkıp naciye hanım’a sahip olarak intikamını bitirir. “işte zambak sayesinde naciye’yi böyle elde ettim.” (s.41) romanın sonlarında yaşanan zambak ile naciye hanım’ın ilişkisini sadece queer bakışı ile değerlendirmek yanlış yargılara götürebilir. dönemin zihniyeti, dönemin istek ve ihtiyaçları dahilinde edebiyatın konumuyla bakacak olursak daha bütüncül bir görüş kazandıracaktır bize. öncelikle naciye hanım için ürün şen sönmez “queer teori ve türk romanı” yazısında “hastalıklı lezbiyeni temsil ettiği açıklıkla bellidir. erkekliğini cinsel şiddet ve pornografik dille vurgulayan sahip-erkek anlatıcının cinsel bir çekimle arzuladığı naciye hanım, erkeklere ilgi duymadığını açıkça söyleyerek anlatıcıyı reddeder. (…) naciye hanım ilişkideki etkin rolü ve talepkar tutumu ile erkekleşmiş kadının yani hastalıklı lezbiyenin temsilidir.” eserin sonunda da fark edeceksiniz ki, naciye hanım’ın “hastalığından” kurtularak isimsiz kahramanı yüceltir.

    öncelikle eserin adını, “kadın cinsel organını çağrıştırdığı” için şüküfe-i nisvâniyet-i yani zanbak çiçeğinden alır. mehmet rauf’un, romanına başlamadan önce yazdığı giriş yazısında şöyle der, “şüphesiz bu aletin en çok benzediği şey çiçektir. (…) afrika’nın vahşi kabilelerin de bile dünyada hayatın yegâne sebebi olarak görülen şey, bu çiçek, kadınların bu şehvet çiçeği, yani bu yumuşak olduğu kadar zevkli delikleridir.”(s.7) bunun yanında cariye zambak ile naciye hanım ile ilgili bilgi vermemiş yazar. kişilik özelliklerinden, düşünce yapısından, yahut da homoseksüel ilişkinin gereğine değinmediği için sadece “kadın cinsel organı” çerçevesinde sıkışıp kalmıştır kurgu. temelinde var olan bakış açısına, yani düşünceyi temellendirmiş olsaydı daha etkin bir roman olabilirdi o dönemin şartları içinde. okurun bildiği yalnızca isimsiz kahramanın intikam ateşiyle dolup saçtığı ve bunu zambak ile başarıya ulaştığı. naciye hanım neden kadınlarla birliktelik sürüyordu? sormamız gereken en önemli sorunun yanıtı yok maalesef. ulaşacağımız cevap da bu yüzden eksik kalmaktadır.

    mehmet rauf “zina edebiyatı”nın öncüsü olarak anılsa da bu eser, zevkle bilgisizliğin, cinsellikle eşcinselliğin çatıştığı bir roman olarak irdelenmesi gereken önemli yapıttır. “başlamadan evvel” adlı yazısı, bu romanın yazılışı ve konu hakkında fikirlerini dile getirdiği mehmet rauf’un, şahsiyetinden, yaşam biçiminden, düşünce yapısından derin izler taşımaktadır. pornografik sıfatıyla anılsa da otobiyografik olarak ele alınmalı, kıyaslanmalı, karşılaştırarak ipuçları gün ışığına taşınmalıdır. üstelik dönemin kapalı dilini, ağdalı üslubunu düşündüğümüzde bir zambak hikayesi, akıcı, sade, anlaşılır cümleleriyle modern anlatımın yapıtaşını oluşturmuştur. güçlü bu edebi metni saf dışı bırakmak, bütün araştırmaları eksik kılmaktadır. dönemin zihniyetinden baktığımızda, tabii bir ihtiyacın hiçbir ahlak kuralıyla sınırlandırılmayacağını da görürüz böylelikle.

    ahlakdışı diye tabir edilen bir zambak hikayesi’ni okumadan önce yazarın ahlak ile ilgili söylediği sözlere kulak vermek gerekir. “evet, ahlak ve adap denilen ve yalnız herkese karşı kullanılıp zorla hükmetmek için icat edilmiş olduğunda şüphe olmayan uydurma bütün şeyler, bu insanlık doğasının tartışılmaz ihtiyacı karşısında boyun eğmeye mecburdurlar.”(s.5) yazının devamında ise “çünkü bütün bu adamlar kendi özel hayatlarında, herkesin içinde aleyhinde bulundukları şeylerin en rezilini gerçekleştirmekten uzak değildirler,”(s.6) der. şimdi yeniden romana dönüp paragraf paragraf ilerleyerek, hangi kısımlarda dönemin zihniyetini, hangi kısımlarda yazarın kişiliği hakkında ipucu verip vermediğine bir bakalım.
    dönemin heteroseksüel algısını en iyi yansıtan isimsiz kahramanın bakış açısından yakalayabiliriz. “bizim hayatımız gereğince bir kadının bir erkeğe cevabının, “ben seninim, ne istersen yap!” olmasından başka bir şey değildir.”(s.11) bu algının baskın olduğu toplumda elbet hemcins ilişkilerini dışlayıp savunmaya geçeceklerdir. sadece erkeğin kadına zevk verebileceği anlayışı ile sığlaşmış bir düzeneğin içinden yaratılmış bu eser, normalliğin dışına taşarak tabuları kıran, sokağa çıkmasını sağlayan öncü bir eserdir. böylesine bir zihniyetin içinden doğmuş ise asla ve asla es geçilmemeli. mehmet rauf’un şahsi düşüncelerini isimsiz kahramanın ağzından dinleriz. özellikle yaratılış macerasını anlatırken sona doğru “şimdi yaptığımız toplumsal yargılara göre fena fakat tabiat kanunlara göre gayet iyi ve meşrudur; çünkü arzularımızın tatminidir. şimdi anladın mı?” dediği sözleri ile normalleştirmektedir. ancak yazarın da tabii bulmadığı homoseksüel ilişkiyle ilgili düşüncelerini yine isimsiz kahramandan öğreniriz. “bazı kadınlar vardır ki erkeklerden nefret ederler. (…) erkeklerden nefret ederek, kadınlara hayranlık beslerler.”(s.29) bunun üzerine küçük bir hikâye anlatan kahraman, “isa’dan 170 sene evvel kurulmuş olsa da, bugün var olan toplumsal yaşamda hala birçok müritleri alenen mevcut olan bu din ile bunun kurucusu olan bu safo, midilli kadınlarından olup, rahibe olduğu gibi pek de güzel olmadığından kimse tarafından ilgi gösterilmeye değer görülmemiş ve kendisi de kimseyi sevmemiş. bunun için intikam hırsıyla erkekler aleyhinde bir grup oluşturdu. bu grubun bütün üyeleri erkekleri kollarının arasına almamaya ve seven ve sevilen olmak üzere yalnız kadınlara ilgi göstermeye yemin etmişler.”(s.29) erk dilinin kuşatması altında olan yazarın düşüncelerindeki genel geçerliliğini yitirmiştir artık. bu dil hâkimiyeti sürdüğü müddetçe, “kadın” kimliğiyle beraber “queer” düşüncesiyle doğruluğu anlamaktan uzaklaşıp farklı söylemler içinde büyütülerek psikolojik şiddeti artıracaktır. “queer’in temelinde var olan cinsiyet ve cinselliği sapkınlık düşüncesinde değerlendirildiği müddetçe özünden uzaklaşacaktır. bir zambak hikâyesi’nde mehmet rauf, cinselliği tene bürüyerek, cinsiyet üzerinde kurgulamıştır. kadın-erkek kategorisinde çıkan çatışmanın neticesinde yazarın da düşüncelerini öğrendiğimiz vakit toplumun kavramsal boyutuna yenilik getirmediğini, sorgulanmadığı için eril bir baskının içinde sıkışıp kaldığını pekâlâ görebiliriz. toplumsal ilişkilerini hesaba katmadan, cinselliğin etrafında dönen ikili ilişkilerin cinsiyet kültürüyle yoğurmuş mehmet rauf. yani kadın-erkek ilişki tabii iken, erkek-erkek ilişkisi yahut kadın-kadın ilişkisini evrensel kılamaz. çünkü kadın-erkek kültürünün temelinde doğasında yatan bütünleşme baskısı vardır. yine de dönemin sansürcü zihniyetine baktığımız vakit, egemen düşünce anlayışını ters yüz eden, şahsi arzuların yerine getirildiği, tek taraflı bir yaklaşım ile ele alınsa da, bir ilk olması özellikle o dönem için, büyük önem arz eder. mehmet rauf da hayatı boyunca kadınlar ile ilgili çalışmalar yapmış, kadın dergileri çıkarmış. nitekim kelimenin tam anlamıyla cesurca bir çıkış olsa da, otobiyografik ögelerin yoğun olması ve eril dilin olmasıyla bilinçli yahut bilinçsiz var olan gerçeğin yanından dahi geçememiştir. buna rağmen, toplumun egemenliği altında var olan, görünmez kılınanı bir farklılıkla ortaya çıkarmış ve absürtlüğe düşürmeden son derece güzel bir edebi eser yaratmıştır mehmet rauf. heteroseksüelliğin doğal olduğunu, eşcinselliğin şahsi sebeplerden ötürü var olduğunu göstererek gerçeklikten uzak bir bakış açısıyla ele alınsa da bir zambak hikâyesi’nin anlamı büyüktür. kurgunun ham maddesi eksik olsa da yarattığı başarı ile eşcinselliğin kudretini sokağa taşıyarak görünürlüğünü normalleştirmiştir.


    roman kahramanları dergisinden alıntıdır.