• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.73)
biz - yevgeniy zamyatin
rusça aslından çevirisiyle türkçede ilk kez: bütün bir yirminci yüzyıl edebiyatını etkileyen, aldoux huxley, ayn rand, george orwell, kurt vonnegut, ursula k. le guin için açık esin kaynağı olan biz, ilk kez özgün dilden çevirisiyle okurların karşısında.

herkesin numaralarla adlandırıldığı ve her an dinlenip gözetlendiği bir ülkede, tek devlet'in komşu gezegenlere yayılmak için yaptırdığı uzay gemisinin çalışmalarına katılan bir mühendis günlük tutmaktadır. herkesin devlete yararlı ve iyi olmasının övgüsüyle başlayan günlük, yavaş yavaş mühendisin devletin başındaki iyilikçi'nin matematiksel, kusursuz düzeninin sorgulanmasına dönüşür.

"devlet kendini ve hedeflerini yaşatıyor, ama ölmeyi gönüllü olarak elbette kabul etmiyor o yüzden yeni şimşekler, fırtınalar, kasırgalar başlayacak. böyledir bu yasa, sonsuza dek fırtına gibi bir 'd' ile taçlanan o yumuşak 'evrim' böyledir. fırtınanın güçlü nefesi bu sayfalarda duracak."
yevgeni zamyatin

"zamyatin belli bir ülkeyi değil sanayi uygarlığının hedeflerini değerlendiriyor. bu kitabın konusu aslında makine'dir, yani insanın şişesinden düşüncesizce çıkardığı ve tekrar şişesine sokamadığı o cin."
george orwell

"otomatik piyano'yu yazarken olay örgüsünü gururla aldous huxley'nin cesur yeni dünya'sından ödünç aldım, o da zaten gururla yevgeni zamyatin'in biz'inden ödünç almıştı."
kurt vonnegut

"yazılmış en iyi bilimkurgu kitabı. iyi, zeki ve güçlü bir kitap; duygusal açıdan sarsıcı ve teknik açıdan, bilimkurgunun metafor menzilini kullanma tarzıyla, o zamandan bu yana yazılmış birçok kitaptan çok daha ilerde."
ursula k. le guin

ölmeden önce özgün dilden çevirisiyle okumanız gereken 1001 kitap'tan biri.


  1. nihai devrimin ardından kurulan "tekdevlet"in egemenliğinde benliğinden koparılıp "biz"in sayılarla ifade edilen bir parçası hâline getirilen "ben"lerden birinin günlüğünde anlattığı totaliter düzeni konu eden distopik bir romandır.

    kitapta şöyle de harika bir diyalog vardır:

    !---- spoiler ----!

    "düşünülemez bu! aptallık! bir... bir devrim planladığının farkında mısın sen?"
    "evet, devrim! nesi aptalca bunun?"
    "aptalca... çünkü devrim yapılamaz. çünkü bizim, sizden bahsetmiyorum, bizim devrimimiz sonuncusuydu. ve bundan öte hiçbir devrim yapılamaz. bunu herkes bilir..."
    kaşları keskin ve alaycı üçgeni hemen kurdu: "aşkım, sen bir matematikçisin. fazlası, sen bir matematik filozofusun, değil mi? öyleyse söyle bana: en son sayı hangisidir?"
    "ne? an... anlamıyorum. neyin son sayısı?"
    "bilirsin işte... sonuncusu, en tepedeki, en büyüğü..."
    "ama i-330, bu çok aptalca. sayıların sayısı sonsuzken sonuncusu nasıl olabilir?"
    "peki, devrimin sonu nasıl oluyor o zaman? öyle bir şey yok. devrimler sonsuzdur. bu sonuncu lafım, çocuklar için. sonsuzluk çocukları korkutur ve çocukların iyi uyuması şarttır."

    !---- spoiler ----!
  2. yazılmış pek çok distopyayı okuduktan sonra okunmaması gerekiyor. ben öyle bir hata yaptım. o kadar çok yazara esin kaynağı olmuş ki daha önce okuduğum kitaplar gözümden düştü. meğer o bindokuzyüz seksendörtler, cesur yeni dünyalar falan yeni fikirler içermiyormuş.
    neredeyse bütün distopyaların atası bu kitap. ve hepsinden önce okunması gerekirmiş.
    kitabın ismi içeriğine dair ipuçları barındırıyor zaten. hepimiz bir örneğiz. biz.
    birey olmak, farklı düşünmek, farklı bir şeyler yapmak yerine ne kadar bir örneksen sistem içinde o kadar değer taşıdığın bir dünya tasviri var. ama yine de hiç değerin yok. düzeni korumak adına herkes vazgeçilebilir. kimsenin birbirinden farkı yok zira.
    günümüzde insanların farklı olmak adına maymuna döndüğü bu dünya için en ağır distopya bir örneklik sanırım.