1. ahmet hamdi tanpınar'ın adalet cimcoz'a yazdığı mektuptan bir cümle. birçoğumuzun en büyük problemini ortaya koymuş.

    günümüzde teknoloji sayesinde her bilgiye ulaşabiliyor olmamız aslında hiçbir şeyi tam olarak öğrenemememize ve bu açgözlülüğe sebep oldu.
    bu tatminsizlik, sabırsızlık, hiçbir şeyde tam olarak iyi olamamak, hiçbir şeyi en sonuna kadar öğrenememek, her şeyin yarım kaldığını düşünmek, ya da bir şeylerin çok derin, sonsuz olduğunu düşünüp hiç bulaşmamak modern insanın en büyük problemi bana göre.
  2. günümüzde ülkemiz için keşke bu bolluk fark edilse de iflas edilecek noktaya gelinse gibi bir yorum yapıyorum. ahmet hamdi tanpınar tespitini 1959 yılında yazmış günümüze bakacak olursak iflastan ziyade israftan söz edilebilir.
  3. ne harika bir kaygı? ne yüksek bir görüş. insanın böyle bir şeyi dert etmesi için sanıyorum önce kendinde görmesi lazım. bu ifadeler bizi eğitimin işlevine götürür. bilgi arttığı için disiplinler arttı. uzmanlaşma alanları arttı. önceden bir hekim aşağı yukarı her şeyden anlaması gerekirken şimdi sadece tek bir alana yönelebilir oldu. iyi de oldu. eski bilginlerin yazdıklarına bakarsınız az çok her şey hakkında yazdığını görürsünüz. bazı alimlerin yedi sekiz bilimde eser vermesi söz konusudur fakat ne kadar derine inebilmiştir bu insanlar?

    her şeyden çeşit çeşit okumak bilgi sahibi olmak tabii ki eleştirilecek bir şey değildir. uzmanlaşma için ise pergelin bir ucunun sabit olduğu bir nokta olması gerekir. bir psikolog alanı ile ilgili okumalıdır mümkün olduğunca. sonra ilişkili diğer bilimleri. çerçeve giderek genişlemelidir. aslolanın okuduklarımızdan faydalanmak olduğu unutulmamalıdır.
  4. bu lafın sadece düşünsel anlamda söylenmediğini düşünüyorum. ahmet hamdi'nin mektubu paris'te yazdığı göz önüne alınırsa maddi hayattaki gereksiz bolluğa da iki çift laf ettiği söylenebilir.

    sanıyorum bu laf karşısında ilk elden akla gelen böyle bir ruh zenginliğine karşı duyulan hayranlık oluyor. insanın örtülü iç dünyasının yansıması hiç de istenildiği gibi sonuçlanmıyor. peşinde koşulan şeyler uğruna insan belki de yaşama sevincini bırakıyor bir kenara.

    denebilecek her şeyi ihtiva ediyor şu tek cümle. bendeki biraz üstüne düşündüğümü kendime kanıtlama çabası. neyse, selamlar olsun ahmet hamdi 'ye.
  5. "bizi hayatımızın bolluğu iflas ettiriyor." cümlesinin devamı da önem arz ediyor fikrimce. "biz sinemayız. satıhta kalmaya mahkum." diyor tanpınar, sinemayı niye derin bir sanat olarak görmemiş? resim üzerine konuşurken ve yeniden inşadan bahsederken bunun sinemada da olabileceği fikri niçin o güzel kafasını meşgul etmemiş de sinemayı elinin tersiyle itmiş, bilinmez.
  6. dönemdaşı yaşar kemal parayla oynarken, kendisi öldüğünde cebinde yalnızca 10 kuruşu olan yazar. belki de inceden bir gönderme yapıyordur bu mektubu yazarken, kim bilebilir?