• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.14)
bulantı - jean paul sartre
günlük biçiminde yazdığı bu kitabında, romanın kahramanı roquentin'in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi anlatır.bu tiksinti yalnızca dış dünyaya değil, roquentin'in kendi bedenine de yöneliktir.bulantı, yansıttığı güçlü bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, sonradan sartre'ın felsefesinin temellerini oluşturacak birçok konuya yer veren özgün bir yapıttır. "varoluş"la yüz yüze gelen roquentin'in geçirdiği değişimi anlatır.


  1. halihazırda okuduğum kitaptır.
    şu ana kadar işleyişi öyle akıcı ki adı gibi bir bulantı veya sıkıcılık kesinlikle yaratmıyor.
    bittiğinde buraya izlenimlerimi yine girmek isterim...

    edit: imla

    güncelleme: kitabı bugün bitirdim ve denildiği gibi sıkıcı, bayıcı ve adı gibi bulantılı değildi.
    o varolma fikri çok iyi verilmişti ve yer yer hak verdim denilenlere...
    güzeldi, lezzetli idi, tavsiye ederim...
  2. yarısına kadar sıkıntıdan patlatan kitap. yani gerçekten kitabın ilk yarısı çok bayıyor. ve asıl bilinip tanındığı varoluşçuluk ile alakalı hiçbir bölüm yok. roquentin'in etrafında olup bitenlerin tasfiriyle geçiyor ilk yarısı. kitabın ortasından sonra hah sartre okumaya başladım diyorsunuz.
  3. varoluşa duyulan bulantı, akşam yatarsınız geçer diye sabah kalktığınızda hala vardır. kitap burada belirtilenlerin aksine hiç de sıkıcı değil. bu kitabın 70'lerden kalma bir basımını sarrafta bulmuştum. belki de farklı çevirileri daha sıkıcı olabilir, benim elimdeki oldukça iyiydi ki fransız yazarlar malum mübalağalı anlatımı pek severler. bu kitabı sevmek için az da olsa varoluşçu felsefeyi benimsemek gerekebilir.
  4. "benim bildiğim nesnelerin insana dokunmaması gerekir. çünkü canlı değillerdir. aralarında yaşar, onları kullanır, sonra yerlerine koyarız. onlar sadece yararlıdır. oysa bana dokunuyorlar… geçen gece deniz kıyısında, çakıl taşını elime aldığım zaman ne duyduğumu şimdi daha iyi anlıyorum. içim bayılır gibi olmuştu. bu duygunun çakıl taşından geldiğinden kuşkum yok… ellerde duyulan bir çeşit bulantı bu."
  5. anlatılmasının, dillendirilmesinin imkansız olduğu düşünülen duyguların, ruh hallerinin tasvirlendiği kitaptır. hitap ettiği kitle her zaman sınırlı olduğu içindir ki kült bir kitap olmuştur.
  6. bulantı

    -hiç kimseye. işte yavaşça suyun dibine doğru, korkuya doğru kayıyorum.
    36
  7. çok yoğum kitap okuduğum bir dönemde okuduğumdan herhalde bana o kadar ağır gelmedi. o anki psikolojiniz biraz içeriğe uyarsa gayet akıcı geliyor insana.
  8. balık, ancak dışına çıkmasıyla, suyu nasıl kavrıyorsa, varlığı kavramak ancak ondan azade olmakla kavranabilir. anlamak, anlaşılanda tahakküm kurmaktır. anlaşılmak, sartre için çok üzerinde durulmamış ayrı bir konudur.

    yine de bir newton çıkıp diyebilir ki, hayır hayır, bu düşüş bir olumlamadır; elma ile bir başka şeyin, bir görünmez perdenin olumlaması.

    newton dışarı çıkmamıştır, dehası buradadır. sartre boğulmuştur; kavrayışı, hümanizması, derinliği, çift görüşü buradan değil midir?
  9. kitabı bitirmeye iki sayfa kadar kala, kitabın başından beri bahsedilen müziği duyma isteğim dayanılmaz bir boyuta çıktı. dayanamadım youtube'ı açıp dinledim "some of these days".

    sartre ince ince işliyor Roquentin’in bulantısını ve bu sözcüklere dökmenin zor olduğu bulantıyı böyle ince ince ve neredeyse kusursuz işlemesi bende hayranlık ve büyük bir saygı uyandırdı. bir ara rosquentin içinde bir boşluk olduğunu ve bu boşluğu dolduracak bir kişinin olduğunu düşünüyor(yada öyle olmasını arzu ediyor) fakat yaşadığının bir boşluk hissetmek değil, yaşadığı şeyin farkına varmak olduğunu anlıyor. birde otodidakt karakteri var ki, bu karakter üzerinden de bir hayli konuyu ele almış yazar.

    kitap bir çok konuya değiniyor. benim en ilgimi çeken yönlerden biriside kökten özgürlüğe yapılan atıflar. mesela "... yalnızdım, bu işleri hiç düşünmüyordum, ana babamla birlikte yaşıyordum; iyi insanlardı, ama onlarla anlaşamıyordum. o yılları düşündükçe... nasıl olmuş da öyle yaşayabilmişim? ölüydüm, ama farkında değildim bunun..."

    kitabı bitireli bir haftaya yakın bir süre olacak. aklımdan kitapla ilgili bir çok düşünce geçti, geçiyor fakat bunları toparlayıp sözcüklere dökmek çok zor. o yüzden sartre'ye tekrar hayranlık duydum.
  10. "benim bildiğim, nesnelerin insana dokunmaması gerekir. çünkü canlı değillerdir. aralarında yaşar onları kullanır sonra yerlerine koruz. onlar sadece yararlıdırlar. oysa bana dokunuyorlar. çekilmez bir durum bu. onlarla bağlantı kurmak korkutuyor beni. sanki hepsi birer canlı hayvan."