• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.14)
bulantı - jean paul sartre
günlük biçiminde yazdığı bu kitabında, romanın kahramanı roquentin'in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi anlatır.bu tiksinti yalnızca dış dünyaya değil, roquentin'in kendi bedenine de yöneliktir.bulantı, yansıttığı güçlü bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, sonradan sartre'ın felsefesinin temellerini oluşturacak birçok konuya yer veren özgün bir yapıttır. "varoluş"la yüz yüze gelen roquentin'in geçirdiği değişimi anlatır.


  1. kitabı okuyup birkaç yıl sonra tamamen unutmak. işte bir bulantı daha.
    abi
  2. jean paul sartre'nin ilk romanıdır. roman 1938 yılında yayımlanmıştır. roman,antoine roquentin adlı 30 yaşında,kahvehanelerde vakit geçiren kızıl saçlı kahramanın günlüğü ile oluşturulmuştur.
    bilindiği üzere sartre varoluşçuluk akımının sözcülüğünü üstlenmiştir. varoluşçuluk özetle;insanın varlığı, hürlüğü, tek gerçek olduğu hâlde onu saran dünyayı bir türlü anlayamamaktan doğan umutsuzlukla bezginlik içinde hayatı tatsız, saçma bulması görüşüyle hareket eder.
    roman karakteri bu ruh haliyle tutuyor günlüğü.paraya,yeni elbiselere,kadınlara doymuş bir adam...
    roquentin,dünyayı anlayamıyor.bu nedenle her şeyi sorguluyor.insanların amaçları,korku,geçmiş,insanın edindiği tecrübelerle başkalaşımı,yalnızlık,bedenimiz,zaman kavramı,ölüm...
    eleştirmenler roman kahramanının içinde bulunduğu durumu hastalıklı olarak görmüşler. çünkü roquentin günlükte anlattığı bir çok olaydan yola çıkarak hem dünyadan hem kendinden tiksindiğini anlıyoruz.
    roquentin yalnızlığı doruklarda yaşayan biri.öyle ki aynada yüzüne baktığında bile bir anlam çıkaramayıp şöyle söylüyor ''topluluk içinde yaşayanlar,kendilerini arkadaşlarına nasıl görünüyorlarsa aynalarda tıpkı öyle görmeyi öğrenmişler.benim arkadaşım yok. tenimin bu kadar çıplak olması acaba bu yüzden mi?''
    hep yalnız yaşayan yalnız olduğu sürece hayatı sorgulayıp hiç bir şey hakkında net cevap bulamayan insan hali ve sonucunda sahip olduğu kronik bulantı ve korku hissi... ancak bu korku hissi hayatına değer verdiğinden değil. anlayamadığı bu kaos hali nedeniyle yazarlığı,araştırmalarını bırakıp sürüklenmekten, umudu kırılmış bir şekilde hayatta kalmaktan korkuyor. araştırmalar,yazarlık,kitaplar diyorum. çünkü roquentin '' hayatımla ilgili bildiğim her şeyi kitaplardan öğrendim gibime geliyor '' diyor. kitaplar sorguladıklarına cevap vermiş. ancak insanlar değil. kendisini de insanları da karmaşık buluyor. insanlarla ne anı biriktirdiyse hepsi geride kaldı ..'' geçmişim uçsuz bucaksız bir delikten başka şey değil artık ''
    varoluş.. varolmayı tamamen günahlar içinde olmayla özdeşleştiriyor.yemek yiyen, para kazanan,insanlarla sohbet eden,toplumla beraber yaşayan bir adamken kendine gelip ''bu budalaca yaşayış niye'' deyip varoluştan kurtulmak istiyor. öyleki varoluş ona acıdan başka bir şey vermiyor. ''bütün dünyadaki eşyalarla aynı hammaddeden oluştuk;'' sakil acı''. acı veren ne varsa hepsinin yanında yakın akrabalarımla birlikteymişim gibi hissediyorum.'' diyerek karakterin dünyayı algılayışını anlıyoruz. varoldukça pislik içindeyiz,bu beni tiksindiriyor. bizi yalnız ölüm paklar düşüncesi romanın son mesajı.