1. “Sandıktan çıkan sonuca saygı duyun” demiş hazretleri. İktidar yanlısı medya ile OHAL’de seçim olur mu? diye sormamış. Saçmalamış. Severdim ama buraya kadarmış. Toplumu kamplaştıran muhalefetmiş sözde, sen ne ara böyle saçma biri oldun Ortaçgil?
    Röportajın haberi: Buradan
  2. Bülent ortaçgil kişisel olarak bu söyleminin sağduyulu bir yaklaşım olduğunu düşünmüş olabilir. ancak, konjonktürle beraber değerlendirildiğinde sözün çehresi de, anlamı ve etkisi de değişiyor.

    şu çok bilinen sözü özellikle bu günlerde unutmamak gerek: faşizm susma zorunluluğu değil, söyleme mecburiyetidir.

    biraz daha açmak gerekirse, fatih yaşlı'nın birgün gazetesindeki yazısından şu bölümü aktarmak yerinde olacak:

    "...yeni rejim o çok tartışılan “kültürel hegemonya”yı on altı yılda kuramadığını, bundan sonra da kuramayacağını çok iyi biliyor. Kendi romancılarının, yönetmenlerinin, şairlerinin, müzisyenlerinin olmadığının, daha doğrusu ellerindekilerin hepsinin vasatın altında olduğunun ve herhangi bir saygınlıkları bulunmadığının gayet bilincindeler. Tam da bu nedenle, hiçbir şeyin normal olmadığı bir ülkede her şeyi normalmiş gibi göstermenin yolu, Alişan’lardan, Nihat Doğan’lardan, Yavuz Bingöl’lerden değil, Ümit’lerden, Alanson’lardan, Ortaçgil’lerden, bunları konuşturmaktan geçiyor.

    Seçimin nasıl yapıldığının üstünü örterek seçim sonuçlarının kabulünden söz etmek, uzlaşı denilen şeyin aslında biat olduğu bilindiği halde uzlaşı çağrısı yapmak, iktidarda normal bir parti varmış gibi muhalefetten de normal olmasını istemek, dinselleşme alıp başını gitmişken “Laikliğe bir şey olmaz” diyerek muhalifleri rahatlatmaya çalışmak… Farkındalar ya da değiller -ki bence bal gibi farkındalar- bunları söylemeye ve hakikati tepetaklak etmeye mecbur ediliyorlar; onlar ise muhalif olmayı geçtim, suskunluğu bile tercih etmiyor, bu mecburiyete uyuyorlar."

    söyleme mecburiyetine karşı alışmama hakkımız var, Bülent ortaçgil haklarını devretmiş görünüyor.

    kaynak
    mesut