1. çok içilince kalsiyumların çişle vücuttan atılmasına neden olur maalesef.

    demlenmişindense o çiğ çiğ kokan taze halini daha çok severim ben. çaydanlıktan ilk çayı evde misafir varsa da kendi bardağıma doldururum bu yüzden. zaten muhtemelen 5-10 dk içinde koyduğumdan başkası da onu içmez. suyunuysa ilk başkasının bardağına kakalarım ki kireci bana gelmesin.^:swh^ tabi bazen içime sinmiyor suyunu ilk boşa döküyorum.

    çayın tadını alabilmek için şekersiz halini daha çok severim. ortaokuldan beri hemen hemen. aslında küp şekerlerin hayvan kemiği kullanılarak beyazlatılıp yapışırıldığını söylemişti bana ilkokulda kantindeki abi, ondan beri içmiyorum şekerli. o zamandan vejetaryen olacağım belliymiş lan.

    babamdan öğrendiğim, çaydanlığın üstüne biraz su konulur, o kaynatılır, böylece üst ısınır ki çay çabuk çöksün, demini salsın. sonra çayı arzuya göre yıkayıp üste koyuyoruz. alttaki su kaynayana kadar o da haşlanıyor. kaynadıktan sonra da demlenmesi için su ekliyoruz. herkes farklı farklı demliyor gözlemlediğim kadarıyla.

    tabi aslında siyah çay üzerinden yorum yapıyoruz, elalemin kültürlerinde zibilyon tane çay çeşidi var.

    bi de bunu sütlü içiyorlar. acaba nasıl içebiliyorlar anlamış değilim.
  2. papatya
    böğürtlen
    doğadan 7 otlu: biberiye, funda yaprağı, kiraz sapı, ısırgan yaprağı, yeşil çay, mate yaprağı, kekik
    lipton ege sefası: zeytin yaprağı, karabaş otu, adaçayı, biberiye, dut yaprağı
    lipton akdeniz yolculuğu: mandalina kabuğu, portakal kabuğu, limon kabuğu, limon otu, biberiye, melisa yaprağı, kıvırcık nane

    var şu sıralar elimde.
    tavsiye ediyorum.