1. azizim iyi çay demlemenin püf noktalarını aşağıda izhar ediyorum;

    -çay porselen demlikte(ısı demliğe eşit dağılır) kısık ateşte demlenir,
    -musluk suyu kullanılmaz,
    -filiz çayı kullanılır,
    -su demliğin alt kısmında uzun uzun kaynatılırken üst kısma koyulan kuru çayın hafifçe kavrulması sağlanır,
    -demliğin ağzı hava almayacak şekilde kapatılır, aroması korunur,
    -servis etmek için çayın çökmesi beklenir,
    -kesinlikle ama kesinlikle demliğin üst kısmı herhangi bir temizleyici maddeyle yıkanmaz.

    değinmeden geçemeyeceğim bir husus da şudur ki; servis edilirken bardağa, önce suyu sonra çayı koyan zihniyet, etma eylama boğaltma habu uşağı! sen bütün enerjini o renge, kokuya, o kutsal hazneye harca sonra çaya poşet çay muamelesi yap! yok öyle bir şey kuvvetler ayrılığına ters.
  2. bizler için ab-ı hayatın ta kendisi olan içecek. aynı zamanda da bu içeceğin kaynağı olan bitki.

    peki bizler için bu denli önemli olan bu güzel içecek ve kaynağı olan bitki hakkında neler biliyoruz?
    öncelikle çay bitkisi hakkında bir kaç bilgi verirsek, çayın ana vatanı Çin'dir. buradan dünyanın geneline yayılmıştır. çay bitkisinin yetişebilmesi için nemli bir ortam şarttır ve hepimizin bildiği üzere ülkemizde bu şartlara en çok uyan yer rize ve çevresidir.

    çay bitkisi ülkemize gelişi ile ilgili pek çok söylence var, ancak kesin olan çayla tanışmamızın osmanlı döneminde, çayın dikimi ve üretiminin ise cumhuriyet döneminde gerçekleşmiş olduğudur.

    çay üretimine bakacak olursak dünyada en fazla çay üreten ülkeler:
    -çin
    -hindistan
    -kenya
    -sri lanka
    -türkiye
    sıralamanın tamamı için buraya bakabilirsiniz.

    çay tüketimine gelecek olursak hepimizin bildiği üzere dünyada en fazla çay tüketen ülke türkiye. sırlamada bizi takip eden ülkeler ise
    -irlanda
    -birleşik krallık
    -rusya
    -fas
    sıralamanın tamamı için buraya bakabilirsiniz.

    gelelim çayın türlerine, her ne kadar siyah ve yeşil çay bilinse de çayın üçüncü bir türü daha vardır, beyaz çay. bu üç tür içinde en az işlem gören ve en faydalı olanı beyaz çaydır. beyaz çay, çay bitkisinin henüz tam olarak olgunlaşmamış yapraklarının toplanıp güneşte kurutulması ile elde edilir.

    beyaz çaydan bahsetmişken yeşil ve siyah çayın nasıl yapıldığına da değinelim.
    yeşil çay için toplanan yapraklar toplanır toplanmaz kavrulup hızlıca kurutulur ve böylece çay faydalı özelliklerini daha az kaybeder.
    siyah çayın üretiminde ise sırasıyla Soldurma, Kıvırma, Fermantasyon, Kurutma ve Tasnif işlemleri gerçekleştirilir. Bu işlemler hakkında daha fazla bilgi için buraya bakabilirsiniz.

    şimdi gelelim işin en eğlenceli yanına, yani dünya genelinde çayın nasıl hazırlandığına. çay tüketilen diğer ülkelerde çayın pek çok farklı hazırlanma şekli var.
    çin, japonya ve kore gibi uzak doğu ülkelerinde çayın hazırlanması törensel bir havada gerçekleştirilir. bu hazırlanma sürecinde pek çok alet, son derece ahenkli bir biçimde kullanılır. ayrıca bu ülkelerin çoğunda yeşil çay tüketilir ve çaya şeker ilave edilmez.
    çin çay seremonisi
    japon çay seremonisi
    kore çay seremonisi

    hindistan'da ise çay, içerisine süt ve şekerin yanı sıra zencefil ve kakule de katılarak ve doğrudan kaynatılarak hazırlanır. pek bizim damak tadımıza uygun gibi görünmüyor doğrusu. hindistan çayının hazırlanışı

    ingiltere ve irlanda da çayı çok tüketen ülkelerden ve bilindiği üzere bu ülkelerde çaya süt ekleniyor. ayrıca ingiltere'de alçak ve yüksek olarak nitelenen iki çay saati bulunuyor. bu saatlerin ilki olan alçak çay saatinde (yani öğlen civarında) hazırlanan çay, alçak masalarda (alçak çay ismi de buradan geliyor) ve yanında atıştırmalık kurabiye, kek vb yiyeceklerle, akşam saatlerinde hazırlanan yüksek çay ise yüksek masalarda ve yanında daha ağır yiyeceklerle servis ediliyor. ayrıca ingiltere'de çay içebileceğiniz çay evleri de gerçekten görülmeye değer. ingiltere öğlen çayı

    ve son olarak fas'a değinelim. fas'ta da yeşil çay daha çok tercih ediliyor, ancak çaya nane ekleniyor. bunun nedeni ise sıcak ortamda çayın ferahlatıcı etkisini arttırmak. hazırlanış şekli de oldukça ilginç. fas çayının hazırlanışı

    görüldüğü üzere pek çok kültür açısından çay son derece önemli bir yere sahip, ancak bizim için yerinin doldurulmaz olduğu kesin.
  3. çay konusunda ilk geniş çaplı araştırmayı m.s. 733-804 yılları arasında yaşayan lu yu isimli bir çinli'nin yaptığı söyleniyor.

    ülkemizde ise siyah çayın üretim izninin meclisten ilk kez 1924'te çıkmış. 1938'de rize'de düzenli hasat yapılmaya başlanmış.

    şu dünyada en sevdiğim bi kaç şeyden birisidir siyah çay.
    ama artık uzaklaşmam lazım, bağımlılık yapmış gibi günde 1,5 - 2 demlik içmek olmuyor.
    öncelikli hedef 1 demlik. sonra daha da düşecek inşallah.

    "mevlam ayrılık vermesin gökte uçan kuşa leylam" demiş neşet üstad . ben çayı sadece azaltmaya çalışıyorum, ayrılmak istemem.
  4. koskoca yaz bitiyor ve soğuk çayın tarifini ben yazmamışım. üşengeçlikten ben de pek yapamadım gerçi ama şurada dursun diye bir kaç satır yazayım.

    hazır içecekler, yer yer bahsettiğim gibi sevmediğim bir tat bırakıyor ağzımda. ama yine de dışarıda soğuk çay içiyorum, asitlilerin yanında daha masum! kalıyor sanki..

    neyse evde yaparım ben bunu dedim. biraz baktım araştırdım, herkesin kendince bir tarifi var. ben de mor'a özgü olsun dedim. bildiğinizden çok da farklı değil aslında.

    koyu bir yeşil çay demledim öncelikle. yeşil çayı özellikle bu tarifte daha çok seviyorum. demi çıktıktan sonra sıcaklığını kullanıp istediğimiz ölçüde şekeri eritiyoruz içinde. şimdi, burada şu kadar litre, bu kadar ölçek diyemiyorum. damak tadı herkeste başka. bende göz tartısı var, ölçülü pek bir şey yapamıyorum. siz artık kendi terazinize göre tarifi yorumlarsınız.

    peki başka neler koydum? şeftali... evet bu tadı seviyorum. nektarin değil ama şeftali olması gerek. nektarin de aroma istediğim ölçüde baskın değil. başka bir kapta kaynattığımız suya, şeftali, tarçın kabuğu, karanfil,zencefil,nane ve 1adet limonun suyunu sıkıp içine atıyoruz. kapağını kapatıp onu da demlenmeye bırakıyoruz. her iki taraf hazır olduktan sonra da bu aşıkları buluşturmaya geliyor sıra. tekrar bir süzüp bir sürahide buluşturabilirsiniz. ben ilk yaptığımda sadece çayı süzmüş, diğerlerini sürahide bırakmıştım. aşağıda görüntüleri mevcuttur, istediğiniz gibi soğutup sonrasında limonla servis yapabilirsiniz; afiyetle...


    http://i.hizliresim.com/XdJLW6.jpg

    http://i.hizliresim.com/pE9B4L.jpg

    http://i.hizliresim.com/rERZYN.jpg
  5. çok içilince kalsiyumların çişle vücuttan atılmasına neden olur maalesef.

    demlenmişindense o çiğ çiğ kokan taze halini daha çok severim ben. çaydanlıktan ilk çayı evde misafir varsa da kendi bardağıma doldururum bu yüzden. zaten muhtemelen 5-10 dk içinde koyduğumdan başkası da onu içmez. suyunuysa ilk başkasının bardağına kakalarım ki kireci bana gelmesin.^:swh^ tabi bazen içime sinmiyor suyunu ilk boşa döküyorum.

    çayın tadını alabilmek için şekersiz halini daha çok severim. ortaokuldan beri hemen hemen. aslında küp şekerlerin hayvan kemiği kullanılarak beyazlatılıp yapışırıldığını söylemişti bana ilkokulda kantindeki abi, ondan beri içmiyorum şekerli. o zamandan vejetaryen olacağım belliymiş lan.

    babamdan öğrendiğim, çaydanlığın üstüne biraz su konulur, o kaynatılır, böylece üst ısınır ki çay çabuk çöksün, demini salsın. sonra çayı arzuya göre yıkayıp üste koyuyoruz. alttaki su kaynayana kadar o da haşlanıyor. kaynadıktan sonra da demlenmesi için su ekliyoruz. herkes farklı farklı demliyor gözlemlediğim kadarıyla.

    tabi aslında siyah çay üzerinden yorum yapıyoruz, elalemin kültürlerinde zibilyon tane çay çeşidi var.

    bi de bunu sütlü içiyorlar. acaba nasıl içebiliyorlar anlamış değilim.
  6. zor geçen gecelerin sonunda, alınan tankerlerce alkolün üstüne, boğaz'da şubat soğuğuna inat açmış kış güneşinin altında, martıları ve dalgaları izlerken, vapurda her daim oturacak yer kalmayacak korkusuyla çıkılan üst katta cam kenarına geçmiş olmanın verdiği mutlulukla, rize'de şehre tepeden bakan at meydanı denen yükseltinin hemen üstünde, giresun'da, hocanın yeri denilen iki avuç kumsalın üstünde güneşi batırırken karadeniz'e nazır, eski foça'da bu askerlik bitmeyecek zevk almalıyım diye menemene ekmekle girişirken, gecekondu olan evin önünde, ana baba, komşu yerde minderlere otururken, sevgiliyle ilk buluşmada kadıköy balon'un altında elele tutuşup denize karşı susarken, kredi kartı borcunu ödeyememenin verdiği ezikliği unutup, çıkıp bahçede ki domatesleri sularken, kitabını alıp, nargilenin nefesinden suni solunum yaparken, siyah önlüğü ile okula yetişmeye çalışan anaya inat son yudumu çekerken, hayatın her döneminde yanımızda. official içeceğimiz. bir nev-i panzehir. her şeye, her duruma karşı "oğlum bize iki çay" lafı duyuluyorsa hala hayattayız ve hala umut var demek. memleketten binlerce km ötede eloğlunun demlemesini bile bilmediği zamanlarda bulunan bir çaydanlık ve rize turist çayının insana verdiği hissiyatı yaşayan bilir. bu yazı okurken sıcak çayı elinde olup, suratında gülümseme oluşan herkese gelsin. selamlar. saygılar, çaylar.
  7. çay aslında anavatanı çin olan tropikal bir bitkiymiş. osmanlı'nın sonlarında yetiştirilmeye çalışılmış ama yanlış yerlerde(yukarı fırat,akdeniz. ege) denendiği için başarısızlıkla sonuçlanmış. daha sonra 1920'lerde atatürk'ün emriyle ziraat mühendisi zihni derin ve rizeli avukat hulusi karadeniz ilk çay fidelerini o zamanın rusya'sından temin ederek doğu karadenizde yetiştirmişler.

    yani bizde çayın tarihi 100 yıl falandır fakat buna rağmen tüketimde ingiltereyi geçerek dünyada birinci olmayı başarmışız. üretimde ise 4.cüyüz.

    osmanlı'da ne vardı derseniz o zamanlarda ise yerleşik olarak kahve kültürü vardı.
  8. sırrı karışımda.
    bir çay uzmanı olarak mükemmel çay tarifim şudur:
    %50 ahmedi çay. ( üç farklı ürünü var, en kalitelisini almalısınız, kaçak olarak gelir, pahalıdır biraz )
    %30 türk çayı.
    %20 kaçak çay. ( iri taneli olmalı )
    bu karışım elenerek tozdan arindirilmali. çay demlemede hata yapılmazsa ve ağzı çok geniş olmayan bir bardakta icilirse çayın keyfine varılır.
  9. çayın içinde ki tanenler, midenizde ki besinlerle aldığınız demiri emer ve besinlerle demir almanıza mani olur. bu da demir eksikliği anemisine neden olur. yemeklerden hemen önce, hemen sonra çay içilmemesi gerekir. tıpkı çay gibi buna neden olan başka yiyecek ve içecekler de var. bu nedenle çayın da içinde olduğu bazı yiyecek ve içecekleri, özellikle kansızlığa sahip olduğunuz için kullandığınız demir haplarından 2 saat önce ve sonra yememeniz, içmemeniz gerekir.

    az için, öz için.

    42 nolu tirebolu çayı
  10. (bkz: çay şakirdin mazotudur) diye bi laf vardı. ders çalışan, dinlenen, sohbet eden, tv seyreden, kitap okuyan, onu yapan bunu yapan herkes çay içiyor. ülkemizde çayın mühim bi yeri var hatta dünyada en çok çay tüketen ülkeymişiz. analizi bile var kişi başı 7.5 kg çay tüketiyormuşuz.

    http://bantmag.com/news/dunyanin-en-cok-cay-icilen-ulkeleri-siralandi/

    hatta yerine göre su içmiyoruz çay içiyoruz. üstüne şarkılar yazıyoruz, duygusallık bile yüklüyoruz. çay tam kültürümüze göre bir içecek. neyse bi çay koyayım ben ^:swh^
    abi