1. söylenene göre kütüphanesinde bulunan 30 bin kitabı ve bunların hangi sırada olduğunu ezbere bilen bilim adamı, ilgi böyle bişey demek.
  2. "dışkı yedirmek işkence değildir" özlü sözüyle bilim adına ne yaptıysa yerle bir eden darbeci hayranı insan. üstüne "söylediklerimden işkenceyi onayladığım çıkarılamaz, röportajımda verdiğim bilgilerin de bunlar yanlışlanana kadar arkasındayım" sözleriyle alemi aptal yerine koyarak utanmazlığını bilmem kaça katlamıştır. kendilerine dışkı yedirilen birileri çıkıp mutlaka dava açar diye düşünüyorum. o zaman mahkemenin kendisine ölene kadar şiddet ve işkence üzerine okuma cezası vermesini dilerim.
  3. her şeyini çok sever ve takdir ederim ancak kendi gibi düşünmeyen kimseler için o kimselerin hangi argümanları ileri sürdüğünü tam olarak araştırmadan "elin cahilleri" gibi tanımlamalar yapması beni çok rahatsız ediyor. bunu sadece caner taslaman mevzusu için söylemiyorum zira caner taslaman'ın da celal şengör'ü tartışmaya davet ederkenki tavrını beğenmedim. ancak dediğim gibi hoca iyidir, hoştur, bilgedir, dünya bilim cemiyetinde kendini ispatlamış bir değerimizdir. ah bir de bazen şu tepeden bakan tavırları olmasa...

    not: tepeden de bakabilir sorun değil! kibirli de olabilir, kendisinin en doğrusunu bildiğini de iddia edebilir. ancak bu durumda çıkarıp masaya koyup bunu ortaya koyması gerekir. kaldı ki celal hoca jeoloji konusunda otoritedir. dünyada otorite olduğu uzmanlık alanı olan jeoloji dışındaki diğer konularda misal teolojik konularda kendisini "hodri meydan" diyerek tartışmaya davet eden birine karşı ya hiç konuşmamalı yahut da karşısındaki "elin cahili" olarak tanımlıyorsa da karşısına çıkıp onun tartışılan konudaki cehaletini cümle âleme göstermelidir.
  4. pozitif bilim erbabı olmasına rağmen, tarih konusunda da oldukça bilgilidir. en baba tarihçilerin yanına koysanız sırıtmaz diyebileceğiniz adamlardandır. güzel insandır. korunması, saklanması gerekir.
  5. kenan evren'in cenazesine "sana müteşekkiriz nur içinde yat komutanım"!! şeklinde bir çelenk göndermiştir. bu çelenki bilim insanı sıfatıyla göndermesi umarım durumun vahimiyetini meşrulaştırmaz. çok saygı duyduğum bir kişilik iken gözümde joseph mengele'ye dönüşmüştür.
  6. karakterinin umrumda olmadığı bilim adamı. 10 şubat teke tek programında yaklaşık 4 saatlik evrenin oluşumu, fosiller, ay oluşumu, türler, evrim, doppler ve daha bir sürü konudan bahsetmişti. o programı izlediyip de hala bu adamın karakterine takılan birisi varsa ona lafım yok.

    stephen hawking için yemek arkadaşım demesi de yorumsuz...
  7. 3 gün boyunca adını aklıma getiremeyip gıyaben çok ayıp ettiğim, tatlı, tonton ve hoş sohbet bir kişiliği bünyesinde barındırmakla kalmayıp bu topraklarda yetişmiş ender bilim adamlarından birisidir. ha bu insanlarla sohbete değinmiş arkadaşlar fakat şöyle bir durum var. celal hoca ve onun gibi insanlar kendi düşüncelerinden kanıtlı ve ispatlı bir karşı düşünceyi görmeden asla vazgeçmezler. çünkü bilim ve düşünce kanıt ister. çok giydirmeye gerek yok...
  8. garip şekilde eleştirildiğini gördüğüm değerli bilim adamı.

    eleştirilmesi garip değil, eleştiriliş şekli garip, hem de çok garip.

    bugün, vakti zamanının en büyük dinlerine, destanlarına, efsanelerine adları üstünde "hikaye" diyen bu insanlar, kendi inanışları olduğu için veyahut günümüzde halen inanıldığı için bir dine hikaye denmesine karşı çıkabiliyorlar mesela. ne diyecekti? inanmıyor yahu adam inanmıyor.bu yazılanlar onun için yalnızca hikaye.

    düşünsene, arkadaşınla yolda yürüyorsun, biri gelip sana bir olay anlatmaya başlıyor, anlatıyor anlatıyor, olay sana hiç inandırıcı gelmiyor kendince sebepler dolayısıyla ama yanındaki arkadaşının çok ilgisini çekiyor ve adamı dinleyip anlattıklarına inanıyor. arkadaşın için o anlatılanlar gerçekken senin için tamamıyle yalandır, hikayedir, zırvadır, boşa zaman kaybıdır. bunu dile getirmekten nede çekinirsin? veyahut bunu dile getirmenden neden inanan kişiler bozulur, bunu hakaret sayarlar? aklım mantığım almıyor çünkü bu tarz bir olay akıl, mantık işi değil, öyle olmadığı gibi ahlaki de değil, benim içimden geçen bu anlatılanların tam bir "hikaye" olduğu iken, birileri üzülmesin, birileri kendi gerçeklerine ben hikaye demeyeyim diye içimden geçeni saklayıp yalan söylemem gerekiyormuş, asıl ahlaki olan buymuş. vallahi garip, çok garip.

    hayır, hikaye kelimesi hakaret değil bir şey değil, nesi küçümseme yahu. bir dine hikaye demek, "yemeğin tadını beğendin mi?" sorusuna "hayır" demek gibidir, kimse kalkıp da "küçümsedi, saygısızlık eti" gibi şeyler söyleyemez, ha söyler, ama makul olmaz bu. adam beğenmemiş, napsın? beğendim mi desin?

    bir de yine garip olan şeylerden biri, "...psikolojik baskı kurabileceği anlamını taşımıyor." ibaresi. bu cümleyi inceleyelim hemen. psikolojik baskıyı nasıl kuruyor bu adam? konuşarak. nasıl konuşarak, hakaret etmeden, sadece "görece" irite edici kelimeler ve "görece" üstte bakan bir dil, bir tını ile konuşuyor. birileri de kalkıp diyor ki, böyle bir hakkın yok. yani, kişi, karşısındakinin konuşma stili hoşuna gitmeyince "böyle konuşmaya hakkın yok" diyor, ortada ne hakaret var ne de benzeri bariz bir saldırganlık.

    e ne bu? her uyuz olduğu şeye" faşistlik" diyen solcular gibi hissedeceğim kendimi ama, bu faşistlik değil mi? yahu kim nasıl karışabiliyor adamın konuşurken ne gibi bir tonda konuşacağına ya?

    elitizm hakkındaki eleştirilere hiç girmeyeceğim, tamamen kişisel görüşle ilgili bir şey ki, bunun tartışması burada yapılmaz.

    umarım meramımı düzgünce anlatabilmişimdir. amacım birilerini savunmak değil, birilerini eleştirenlerin eleştirirken yaptıkları tutarsız davranışları görmek, göstermek.
  9. sohbetine hayran kaldigim,bir diger hayran oldugum kisi ilber ortaylinin da kendisini hayranlikla izledigi kisi.

    kenan evren'in cenazesine celenk gondermesi,dini ve siyasi fikirleri beni baglamiyor. adam sonucta bilim insani,siyasetci ya da din profesoru degil.bir insan her alanda dogru fikirlere sahip olacak diye birsey yok.
    eale