• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.88)
cesur yeni dünya - aldous huxley
cesur yeni dünya, aldous huxley'in bir romanı, magnum opus'udur. brave new world romanın özgün adıdır.

romanın kurgusu londra'da 26. yüzyılda geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur. romanda üreme teknolojisi, öjenik ve hipnopedi (uykuda öğretim) sayesinde toplum değiştirilmiştir. aslında tanımlanan dünya bir ütopya olarak da gözükebilir, fakat ironik bir ütopya; zira insanlık sağlıklı, teknolojik açıdan gelişmiş, savaşlar ve yoksulluk yok edilmiştir; tüm ırkların eşit olduğu ve herkesin mutlak olarak mutlu olduğu bir dünya vardır. fakat, ironik biçimde, tüm bu gelişmeler birey için çok önemli olan birçok değerin yok edilmesi, kaldırılması ile başarılmıştır; aile, kültürel çeşitlilik, sanat, edebiyat, din ve felsefe artık yoktur. ayrıca salt zevki önüne gelenle seks yapmada ve uyuşturucu kullanımında bulan toplum hazcı (hedonistik) bir topluma dönüşmüştür.

romanın ismi, shakespeare'in fırtına isimli eserinden, perde v, sahne ı'deki miranda'nın konuşmasından alınmıştır:

“ o wonder!
how many goodly creatures are there here!
how beauteous mankind is!
o brave new world,
that has such people in't! ”


türkçe çevirisi:

“ bu kadar bunca yakışıklı varlık varıp gelmiş buraya
ne güzel şeymiş meğer insanlık
böyle dünyalıları olan
yaşasın bu yaman, bu cesur yeni dünya ”

çeviri : can yücel
(kitap bilgisi vikipedi'den alınmıştır.)


  1. üzerine fazlaca kafa yorulması gereken bir kitaptır. şimdiye kadar okuduğum kitaplar arasında en çok altı çizili cümleye sahip kitabım cesur yeni dünya oldu. okuma grubumuzda da uzun uzun konuiştuk tartıştık. yaratılan karakterler ve olaylar dünyaya farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak bundan emin olun.
  2. şartlandırılmış mutluluk, gerçek mutluluk mudur? kitapların olmadığı, herhangi bir düşüncenizin olmadığı, herkesin herkese ait olduğu, istikrar sayesinde ayakta duran bir toplum.

    doğuştan itibaren öğretilen bilgiler, sınıflara ayrılan bir toplum, refahları yerinde; emniyetteler; hiç hastalanmıyorlar; ölümden korkmuyorlar; ihtiras ve ihtiyarlıktan habersiz; veba gibi bir illet olan anne ve babaları yok; güçlü duygular hissedecekleri eşleri, çocukları ve sevgilileri yok; şartlandırmaları uyarınca davranmaları gerektiği gibi davranmak zorundalar. herhangi bir sorun çıkması durumunda da soma(kimyasal madde) var.

    huxley'in distopyası bize, insanın özgür olmak istediğini mi, mutlu olmak istediğini mi soruyor. kitabı okuyarak kendinizi içinde bulunduğumuz dönem, şartlar ile karşılaştıracak; huxley'in dünyasının mı, şuanki dünyamızın daha iyi olduğuna karar vereceksiniz.

    !---- spoiler ----!

    ilk olarak 1932'de yayınlanan cesur yeni dünya "f.s. 632'de, bu istikrar yılında" geçmektedir -yani amerikan araba kodamanı henry ford (1863-1947)'un gelişinden 632 yıl sonra; henry ford ki onun çok başarılı olan t modeli (1908-1927) taşıma bandı ve uzmanlaşmış emek gibi salt toplu üretim yöntemleriyle üretilmiş ilk otomobildi. ford, dokuz yıllık savaşla büyük ekonomik bunalım'ın çifte felaketinden sonra kurulmuş bir küresel kast sistemi olan dünya devleti'nin önde gelen ilahıdır, onun endüstri felsefesi de bu düzen içindeki hayatın her yönüne hükmeder.

    dünya devleti'nin istikrarı, biyolojik mühendislik ve insanı her yönden koşullandırmanın terkibiyle sağlanır. bu devletin standartlaştırılmış ikimilyar yurttaşı sadece onbin soyadını paylaşır, dünyaya da doğarak gelmemişlerdir, önceden belirlenmiş rollerini yerine getirmek üzere 'kuluçka'dan çıkarılmışlardır. politik gövdedeki hücrelerden öte bir şey değillerdir. çocuklukta edilgen itaatin, maddi tüketimin ve önüne gelenle düşünmeden yatıp kalkmanın erdemleri hipnopedya (uykuda öğretim) yoluyla telkin edilir. ileriki yaşamlarında dünya devleti'nin yurttaşlarına ücretsiz somalar, hükümetçe onaylanmış haplar verilir ve sürü halinde cemaat terennümleri ve dayanışma ayinleri için (ki rutin olarak bir sefahat alemiyle sona ererler) toplanırlar; bu toplantılar dünya devleti'nin savsözü olan "cemaat, özdeşlik, istikrar" değerlerini daha derin biçimde aşılamak için düzenlenir. hayatın her yönü toplumsal yarar düzeyine indirgenmiştir, hatta cesetlerden kullanışlı fosfor kaynakları olarak yararlanılmaktadır.

    dünya devleti'nin on bölgesinden her biri yerel dünya denetçisi tarafından yönetilir. 'ford-hazretleri' mustafa mond, londra merkezli batı avrupa bölgesinin denetçisidir ve en altta ayak işleri için döllenmiş epsilon-eksi yarı moronları ile onların üstünde gitgide artan yetenek kastlarının sıralandığı bir kitle bulunan hiyerarşik, fabrika benzeri bir firmanın başını çeker. mond'un hemen altında bir alfa-artı entelektüeller kastı vardır. bernard marx ve helmholtz watson bu elitin üyeleridir, ama her ikisi de yalnız kalmak ve cinsellikten sakınmak gibi sapkın nazlardan hoşlanan eğilimler geliştirmişlerdir. çok iyi bilmektedirler ki "görevleri çocuksu olmak'tır ve "birey duygulandığında, toplum yalpalar"; her ikisi de alfa-artı uyumsuzları için sığınak işlevi gören adalardan birine sürülmeye yazgılıdır.

    dünya devleti'nin sınırları dışında yaşamasına izin verilen diğer tek insanlar da çeşitli vahşi ayrıbölgeleri'nde yaşayanlardır. kendilerini çevreleyen fordgil cehennemden elektrikli tellerle ayrıldıkları için vahşiler hâlâ evlenmekteler, sevişip çocuk doğurmakta ve eskisi gibi ölmektedirler.

    işte new mexico'daki ayrıbölge'yi ziyaret ederken bernard marx, john adlı vahşiye rastlar ve onu londra'ya getirir. john ilkin kendisini çevreleyen yeni dünya karşısında coşkuya kapılır ve londra'dan büyük ilgi görür; fakat kısa süre sonra dünya devleti'nce hayal kırıklığına uğratılır ve jonh'ın perspektifinden f.s. 632'nin eksiksiz, totaliter dehşeti teyit edilir.

    cesur yeni dünya, uzun zamandır, zamyatin'in biz'i (1920-21), koestler'in gün ortasında karanlık' ı (1940) ve orwell'in bindokuzyüzseksendört'ü (1949) ile birlikte yirminci yüzyılın başlıca kara ütopya (dystopia) veya karşı-ütopya (anti-utopia) romanlarından sayılır. adı; aşırı-modern, anlatılamayacak derecede saçma ve gülünç görülen ya da insan özgürlüğüne yönelik potansiyel bir tehlikeyi barındıran herhangi bir gelişmeyle bağlantılı olarak kendiliğinden akla gelen yaygın bir medya kalıpsözü şimdilerde. ne var ki, romanı yazarken huxley kafasında "kâbusumsu" gelecekten başka şeyler de taşıyordu ve romanın tasarlanıp yazıldığı koşulları bilmek bize, birçok okuyucunun cesur yeni dünya'da sezdiği kararsızlığı açıklamakta yardımcı olabilir.

    kardeşi julian'a ağustos 1918'de yazdığı mektupta aldous huxley 1.dünya savaşı'nın en kötü sonuçlarından birinin "amerika'nın dünya egemenliğinin kaçınılmaz hızlanışı" olacağını tahmin etmişti. birçok başka entelektüel de aynı şeyi sezinlemişti; 1920'ler, önceki yüzyılda fanny trolope'un domestic manners of the americans'ıyla, dickens'ın aşağılayıcı american notes'uyla ve alexis tocqueville'in democracy in america'yla. örneğini verdiğini amerika'yı kötüleme modasının yeniden canlanışına tanıklık etti. amerika'nın groteskliğine ilişkin dirilen bu ilgi, ülkeyi 1926'da ilk kez ziyaret ettiğinde her şeyin kendisinin öngördüğü kadar avami ve acayip olduğunu görmekten, huxley'nin niçin neredeyse dehşete düştüğünü anlamamıza yardımcı olmaktadır. o yılın sonunda yayınlanan jesting pilate'in son bölümü, uyduruk filmlerin, boş yüzlü ve "etine dolgun" modern genç kızların, "barbar" caz ve huxley'nin los angeles'da ("korkutucu mutluluğun şehri") karşılaştığı, avrupa uygarlığı'nın geleceği konusunda onu karamsar yapan bitmez tükenmez enerjinin eğlenceli bir lanetlemesini içerir. "california'yı görmeni isterdim," diye yazmıştı o zaman amerika'yı yeni ziyaret eden birine. "maddesel olarak, gezegenimiz üzerinde görülenler içinde ütopya'ya en çok yaklaşan yer." huxley "amerika'nın geleceği dünyanın geleceğidir" yollu mahzun kehanetini 1920'lerde birkaç yerde daha dile getirmiştir ve kocaman gökdelenleri, dolar ekonomisi, gençlik kültü, "duyusal filmler"i (hollywood'un sesli filmlerinin dokunma duyusuna hitap eden torunları), seks hormonlu sakızları, her yerde hazır ve nazır fermuarları (ki huxley tarafından amerika'nın ulusal "arma"sı diye nitelenir) ve feryat eden seksofonlarıyla dünya devleti'nin, ilk önce amerikan yaşama biçiminin küresel yayılışına bir yergi olarak düşünüldüğü açık. huxley, henry ford'un yaşamım ve yapıtım adlı kitabını amerika yolculuğu sırasında geminin kütüphanesinde keşfetmişti ve san fransisco'da gemiden indikten sonra karşılaştığı her şey fordgil ilkelerle kusursuz bir uyum içinde görünmüştü.

    haziran 1931'de huxley bir gazete muhabirine, amerika'ya ikinci bir gezi planladığını söylemişti, "sırf daha kötüsünü bilmek için, bence, insanın zaman zaman yapması gerek." mayıs ayında da bir başka muhabire "gelecek hakkında bir roman" yazdığını söylemişti. "wellsgil ütopya'nın dehşeti ve ona karşı bir başkaldırı üzerine." birkaç yerde huxley, h.g. wells'in tanrılara benzeyen insanlar'ı ile (1923) ve onun sadece "etkin, iyimser, buluşçu, yenilikçi ve iyi huylu" yurttaşlarla doldurduğu tozpembe bir ütopya çizmesiyle alay etmiştir. "wellsgil" terimini kullanışı burada, ilerlemeci bakışın ona en itici ve saçma gelen tüm yönlerini kapsar. fakat huxley, anthony burgess'ın bir keresinde yaftaladığı gibi, "anti-wellscilerin en büyüğü" değildi kesinlikle. aksine, tanrılara benzeyen insanlar bir yana, huxley 1920'lerde ve 30'ların başında wells'le bir hayli şey paylaşıyordu: özellikle de, parlamenter demokrasiye yönelik güçlü horgörü ve kitle toplumunun seçkin bir uzmanlar kastı tarafından kontrol edilen bir zihinsel düzey hiyerarşisi biçiminde yeniden düzenlenmesi gerektiği yolundaki güçlü inancı. huxley'nin cesur yeni dünya'yı yazmaktaki asıl amacı, pekâlâ tarınlara benzeyen insanları ve anlattığı düşlemsel 'california' dünyasını yermek olabilir; ama romanı yazmaya başlar başlamaz, huxley'nin kurmaca bir geleceğin parodisini yapma isteği, şimdinin kurmaca olmayan acil sorunlarına korkulu ilgisiyle karıştı.

    ekim 1929'da wall street'in çöküşü, britanya'nın sadece temel ürün endüstrilerine dayanan alanları için sert yan etkileri olan bir küresel sarsıntıya neden oldu. sonraki iki yıl boyunca bu bölgelerde işssizlik hızla arttı ve 1931'in ilk aylarından itibaren, ülkenin ekonomik problemlerinin her gün biraz daha vahim bir hal alması ve parlamento'nun etkisiz bir seyirci olduğunun gitgide açığa çıkmasıyla, britanya kaosun eşiğinde görünüyordu. birçok yorumcu, bütün avrupa'nın toptan bir ekonomik çöküş ve kanlı bir kargaşaya doğru gittiğini tahmin ediyordu. uygarlığın kendisi yok oluşa mahkûmdu.

    huxley, durham kömür madenlerini ziyaret eder ve kitle işsizliğinin sefaletine tanık olur. ekonomik ve politik durum üzerine kilit bir avamlar kamarası tartışmasında da hazır bulunur ve gözlemlediği tutumlardan, işittiği "zırvalamalar" dan hiç etkilenmez. 1931'in yazında kriz derinleştikçe, huxley'nin karamsarlığı da derinleşir. ağustos ayındaki sterline hücum, britanya'nın acil durumla uğraşacak ilk hükümetinin kurulması, (a.j.p. taylor'ın sözleriyle) "iki savaş arasındaki ingiliz tarihinin dönüm noktası"nı belirleyerek eylül'de altın standardının bırakılması, huxley'yi birleşik devletler'e yapacağı ikinci ziyareti belirsiz bir tarihe ertelemeye sevk etti. kısa bir süre sonra geleneksel politikaya ilişkin ümitsizliğinin en derin noktasına ulaştı ve, çoğu çağdaşı gibi, parlamenter demokrasiden vazgeçip, "bizi rasyonel bir öngörünün gereklerini yapmaya ve bu doğrultuda zahmete girmeye zorlayacak kişiler tarafından" yönetilmeye boyun eğmeyi savundu. propagandayı devlet kontrolünün meşru bir aracı olarak gördü ve sovyetler birliği'nde yürürlüğe konulana benzer bir ulusal planın uygulamaya geçirilmesi için defalarca çağrıda bulundu. 1928'de rusya'da ilk beş yıllık plan açıklandığında, huxley "bolşevik idealist için ütopya bir ford fabrikasından farksızdır," diye yazmıştı; fakat 1931'in olayları onu değişik bir bakış açısını benimsemeye yöneltti. cesur yeni dünya'yı yazdığı sıralarda, tıpkı mustafa mond gibi, eğer uygarlık mevcut krizden sağ çıkacaksa "ilk ve en son kertede ihtiyaç" duyulan şeyin istikrar olduğunu ileri sürdü. mond'un adı, imperial chemical industries ltd'in ilk başkanı olan sir alfred mond'dan (1868-1930) esinlenilerek konulmuştur. huxley onun middlesborough yakınlarında olan billingham'daki devasa fabrikasını cesur yeni dünya'yı yazmaya başlamadan hemen önce gezmişti. huxley, billingham'ı planlama ilkelerinin "muzaffer bir tecessümü" olarak, "kocaman bir plansız tutarsızlık dünyasının ortasındaki... düzenli bir evren" olarak selamlamıştı. öyle görünüyor ki, vahşi'ye buyurgan tahakkümü içinde mustafa mond, huxley'nin haziran 1931'de britanya'ya akıl, düzen ve isrikrar getirmesi için çağrıda bulunduğu "güçlü ve akıllı merkezi otorite"yi kişileştirmektedir. mond'un "derin, tınılı sesi" huxley tarafından üç yerde anılmıştır. üstelik, sesinin "ürkütücü biçimde" titreştiğini ve mond'un yüzünün 16 ve 17. bölümlerde vahşi, bernard marx ve hemholtz watson ile konuşmaları boyunca "iyi huylu zekâ"dan daha tehdit edici bir şeyi ele vermediğini gözlemler. bütün çirkinliğine rağmen, f.s.632'nin hiyerarşik, aseptik, renklerle kodlanmış dünyası, huxley'nin cesur yeni dünya'yı yazmadan önce, yazarken ve yazdıktan sonra başka yerlerde çağrısını yaptığı bilimsel ütopyadan çağlarca uzak değildir.

    cesur yeni dünya'nın yayınlanışından iki hafta önce, ocak 1932'de bbc'deki bir radyo konuşmasında huxley öjeniğin bir politik kontrol aracı olarak kullanımını tartıştı ve "bütün batı avrupa soyunun... hızlı bozuluşu"nun önünü almak için öjenik tedbirleri uygulamaya hazır olduğunu belirtti. huxley'nin öjeniğe veya toplumun biyolojik yapısının devlet eliyle manipülasyonuna ilgisi, ilkin proper studies'de (1927) belirdi ve öjenik reçeteler iki savaş arası dönemde bütün politik renklerden entelektüeller tarafından savunuldu. bokanovski işlemi, podsnap tekniği, yeni-pavlovgil şartlandırma ve hipnopedya huxley'nin britanya'nın politik sorunlarına uygulanabileceğini ileri sürdüğü tekniklerin romanesk karşılıklarıdır. şöyle demişti: "koşullar liberalleri diktatörlüğe başvurmaya zorlayabileceği gibi, hümanistleri de bilimsel propagandaya zorlayabilir. düzenin her türlüsü kaostan yeğdir."

    nasıl h.g. wells'in zaman makinesi (1895) bir uzak gelecek görümünden çok viktoryen cehennem korkusu ve onun birçok türevince ilham edildiyse, cesur yeni dünya'nın yüzeyinin altında da huxley'nin ekonomik karışıklığa ilişkin marazî büyülenmişliği, 1931'de ulusal yaşamı şekillendiren politik atalet ve sosyal huzursuzluk, krizi çözmek için öne sürülen çözüm önerileri yatmaktadır. sözgelimi, kuluçka ve şartlandırma müdürü alt sınıfların "her fırsatta" kırlara gitmek ve yasa gereği "alet gerektirecek sporlarla ilgilenmek ve böylece ulaşım kadar üretilmiş nesneler tüketmek" için şartlandırdıklarını söylediğinde ve "atıp kurtulmak onarmaktan yeğdir"in dünya devleti'nde aksiyomatik olduğunu öğrendiğimizde, huxley britanya'nın karşılaştığı sorunların tüketim yetersizliğinden kaynaklandığım öne süren teoriyi (ki huxley bunu ekonomist j.m. keynes'e atfeder ve şiddetle reddeder) hicvetmektedir. keynes, aynı zamanda, sistematik bir kamu çalışmaları programı yoluyla işsizliğin düşürülüp ekonominin yeniden canlandırılabileceğine inanıyordu. stoke poges'daki engelli golf, londra'nın batı banliyölerinde toplanan merkezkaçlı zıplayan kukla kuleleri ve "notting hill'den willesden'a giden ana yol boyunca iki sıra halinde dizilmiş" olan escalator fives kortları, romanın yazıldığı tarihte onca tartışmaya yol açan keynesgil girişimlerin alaycı belirimleridir.

    cesur yeni dünya'nın arka planını tam olarak bilmek romanın kara ütopyacı dayanaklarını hiçbir şekilde geçersiz kılmaz. roman, şirket-devletin doğasındaki totaliter tehlikelerin bir geleceğe yansıtımı olarak okunabileceği gibi, amerikan öcüsüne dair bir hiciv olarak da alımlanabilir. gördüğümüz gibi cesur yeni dünya, huxley'nin bilimsel planlamaya dolaylı ve umutsuz desteği olarak dahi yorumlanabilir. bütün metinler özerktir; bizzat cesur yeni dünya da, huxley'nin romanı yazdığı sıralar ürettiği çeşitli kurmaca olmayan yazılarla romanı niçin yazdığı ve ne anlama geldiğine ilişkin geriye dönük açıklamaları da, bir bütün olarak değenlendirilebilir veya her biri kendi başına ele alınabilir. fakat okur hangi yorumu yeğlerse yeğlesin, öyle görünüyor ki cesur yeni dünya'nın yapısı 1931'in nisan ve ağustos'u arasında huxley için çok sorunlu bir haldeydi; çünkü bir hiciv mi, bir kehanet mi, yoksa bir proje mi yazdığından kendisi de emin değildi. 1935'te bir gazeteci gönlünün "vahşi'nin isteklerinden yana mı, şartlandırılmış istikrar idealinden yana mı" olduğunu sorduğunda, huxley'nin "ikisinden yana da değil, bence iki ucun arasındaki bir orta hem istemeye değer hem olabilirdir, hem de bizim hedefimiz olmalıdır," diye yanıtladığı aktarılır. anlamlı biçimde, "gelecek hakkında komik, en azından alaycı bir roman"ın tamamlanışını haber veren babasına ağustos 1931'de yazdığı bir mektup, "beş yıllık plan doğrultusunda birşeyler benimsemediği takdirde, dünyanın geriye kalanının çökeceği" yolundaki kanısının "gitgide güçlendiği"ni bildirerek bitiyordu. cesur yeni dünya'ya 1946'da yazdığı önsözde romanı yazdığı dönemde planlama ve öjeniğin kendisi için sahip olduğu çekiciliğe hiçbir göndermede bulunmaz. hitler ve "nihai çözüm" bu tür fikirleri düşünülemez kılmıştı ve o günden sonra huxley bu fikirleri terk etti. böyleyken önsöz ve brave new world revisited (1958), sovyet komünizmi'nin hegemonyasının işaretlerini verdiği "kâbusumsu" geleceğe ilişkin kehanetsi farkındalığı vurgular.

    cesur yeni dünya'nın en güçlü yönlerinden biri, teşrih masasına yatırılamaması, kategorik yoruma direnmesidir. sözgelimi mayıs 1931'de yayınlanan bir makalede d.h. lawrence, new mexico'nun "büyük maddi ve mekanik gelişme çağı"ndan kendisini nasıl "sonsuza dek" kurtararak değiştirdiğini anlattı. huxley'nin vahşi ayrıbölgeleri bu denemeye (the plumed serpent (1926) ve mornings in mexico (1927)) çok şey borçludur. bu yapıtlarda lawrence, sürekli animistik insan ruhuna bağlı kalan amerikan yerlileri ile ford'la malûl birleşik devletlerin demokratik yurttaşları arasına bir ayrım çizer. cesur yeni dünya da aynı ayrımı kullanıyor görünmekte ve hatta huxley bir pueblo yerlisi'nin kırışık yüzünü betimlemek için lawrence'ın favori sözcüklerinden birini, "obsidian"ı kullanır. lawrence 1930'da öldü, huxley de 1932'de yazar arkadaşının mektuplarını yayınladı. bunları yayına hazırlarken huxley, new mexico'nun lawrence'a ifade ettiği anlamın çarpıcı tanıklarıyla karşılaştı. cesur yeni dünya kısmen lawrence'a bir başka atıf olarak okunabilir, fakat romanın birçok yönü göz önünde bulundurulunca, durum göründüğü kadar basit değildir. huxley aslında lawrence'm ilkel kültürlere "gerilikçi" övgüsüne ılımlı yaklaşmaz ve de romanın son bölümünde vahşi kendisini "bir kucak dolusu yeşil diken"in üzerine attığı zaman, bu, lawrence'a saygılı bir gönderme ânı olmaktan çok, birkin'in women in love'da dikenli çalılığa çırılçıplak atlayışının parodisidir. benzer biçimde, "etine dolgun bir sarışın" olarak linda da, kocasının ölümünden sonra ömrünü new mexico'da geçiren ve lawrence'ın mektuplarını derlerken bir hayli çatıştığı frieda lawrence'a eğreti bir benzerlikten fazlasını taşır.

    vahşi ayrıbölgesi'ni, gayrıinsanî dünya devleti'nin günahıyla sevabıyla, insanî antitezi olarak okuyanlar, malpais'in ırkçı önyargısı içinde linda ve john'ın dışlanmışlıklarının ("ten rengimden ötürü benden hoşlanmadılar," der john bernard, ve lenina'ya 7. bölüm'de kırbaçlama ayininde ilk karşılaştıklarında, "hep böyle oldu.") bernard marx ve hemholtz watson'ın dünya devleti'ndeki ikilemlerinden daha tahammül edilemez olduğunu kabul etmelidirler. ortodoks olmayan davranış new mexico'da londra'dakinden daha şiddetle cezalandırılmaktadır ve malpais'in totemizmle meskali, dünya devleti'nin fordizm'le somasının kaba eşdeğerlerinden başka birşeyler midir? buna karşılık, f.s. 632'nin sivri yanları törpülenmiş mutluluklar diyarı, sapkın davranışın, insan hatasının, duygusal istikrarsızlığın ve toplumsal düzensizliğin kökünün kazındığı bir yer değildir. asayiş polisi, park sokağı arbedesi gibi programlanmamış anlaşmazlıklar patlak verdiğinde ilgilenmek üzere hazır bekletilir; kuluçka ve şartlandırma müdürü gibi yüksek mevkili birinin de genç linda'yla yıkıcı ve romantik bir ilişkiye girmesi, kadının da "tomakin"ine kendini adaması insan tutkusunun bastırılamaması konusunda çok şey anlatır. benzer biçimde, "popüler" ve "etine dolgun" lenina crowne, henry foster'la olan özel ilişkisini, gelişmesi engellenmiş bernard marx'a açıklanamaz bir düşkünlüğe evriltir ve, 13. bölüm'de bildirildiği üzere, mwanza-mwanza'daki bir alfa-eksi idarecinin erken ölümüne yol açan da lenina'nın insanca bir hatasıdır. aynı şekilde, bernard'ın kısa boyluluğu ve inançsızlığının, bir insanın geçmişteki sakarca bir hatasından kaynaklanmış olabileceği yolunda söylentiler dolaşmaktadır.

    1946 tarihli önsözde huxley, romanı yeniden yazacak olsa vahşi'ye üçüncü bir seçenek; ekonominin merkezsiz, politikanın anarşist, bilim ve teknolojinin insanlığı baskı altına almak yerine, ona hizmet etmek için kullanılacağı bir toplulukta yaşama seçeneği sunacak idiğini açıklar. "din, insanın mutlak sonu'na ilişkin bilinçli ve zekice meşgalesi, içkin tao ya da logos'un, aşkın tanrı ya da brahman'ın birleştirici bilgisi olurdu," der. okuyucular olarak romanda bu satırları gözden geçirip değiştirmediği için huxley'e müteşekkir olmalıyız, çünkü eğer öyle yapsaydı, cesur yeni dünya, kuşkusuz, uzun süreli cazibesini yitirirdi. paradoksal biçimde, cesur yeni dünya'nın bir yirminci yüzyıl klasiği olma özelliğini güvenceleyen şey, 1931'de britanya'yla huxley'i kuşatan ve romanının derin çift yönlülüğünü doğuran kaygı ile belirsizliklerdir.

    !---- spoiler ----!
  3. okuduğum açık ara en iyi distopyadır. yorumum pek spoiler içermese de ne olur ne olmaz vereyim ben spoilerımı.



    !---- spoiler ----!



    kitapta günümüzle doğrudan ilişkilendirebileceğimiz pek çok benzerlik mevcut. ancak işin ilginç yanı, kitabın içerdiği kaygılar kitabın yayınlandığı tarihten ziyade günümüze daha çok uyuyor. sistemin ve teknolojinin bireysel farklılıkları yok denecek noktaya getirip tek tip insan modeli yaratması. ancak pek çok distopyadan farklı olarak yazar, sistemin içinde benliğini kaybetmiş insanları umutsuz ve amansız bir mücadele içinde değil, hayatından memnun ve düzen yanlısı olarak gösteriyor. kanımca günümüz şartlarıyla arasındaki en büyük benzerlik de bu. yine de bu benzerlik ingiltere, abd, almanya gibi ülkeler için geçerli, türkiye daha çok 1984 ambiyansına uygunluk gösteriyor. (bkz: 1984)



    !---- spoiler ----!
  4. kesinlikle en popüler rakibi 1984 ten daha isabetli yaklaşımda bulunan bir roman. asıl tehlikenin tüketim kültürü olduğunu, bu toplumun madden ortaya konmayan değerleri yitireceğini iddaa ediyor huxley. insan karakterinin markalara endekslendiği günümüzde yavaş yavaş prototipler halini aldığımızı da göz önüne alırsak huxley'in tahlili çok başarılı.
  5. tarihsel zaman belirteci olarak "ford" kullanılması oldukça ilginç.

    aynı zamanda katı kuralcı ve mesleki role dayalı toplum yapısı modeli ile bir çok bilim kurgunun çıkış noktasıdır.
  6. aldous huxley'in dediğine göre, vahşi adlı karakteri olması gerekenden daha vahşi anlatmıştır.

    çok büyük oranda sağlam tespitler ve öngörüler dolu kitap.
  7. kitap o kadar çok ünlü insan içerir ki bu çoğu okuyucunun dikkatinden kaçmaz. bernard marx, lenina crowne, benito hoover, mustapha mond, sarojini engels ...

    dikkat çekilmesi gereken yer alanında uzman her bir önderin, düşünürün bu düzeni yıkamayacağı, hepsinin düzene boyun eğeceği, düzenin ne olursa olsun işleyeceği!
    gamit
  8. 1984'çüler bozulmasın ama açık ara kurgusu daha iyi olan bir kitap. (karşı-ütopya=distopya)bilim kurgu unsurlarının daha ağırlıkta olması gelişimi açıklamaya faydalı olmuş. hatta siyasi eleştiri mahiyetini bile yitirme noktasına taşımış. 1984'te daha net göndermeler vardı. yine burada da biraz zorlama olsa da günümüz dünyasına uyarlama yapılabilir.(sınıflar üzerinden)

    kitaptaki karakter göndermeleri de hoş açıkçası. marx, crowne, mond. karakterlerin sembolik karşılıklarını nette buldum. şöyle ki;

    Bernard Marx, George Bernard Shaw ve Karl Marx
    Lenina Crowne, Vladimir Lenin
    Fanny Crowne, Fanny Kaplan
    Polly Trotsky, Lev Troçki
    Benito Hoover, Benito Mussolini, Herbert Hoover
    Helmholtz Watson, Hermann von Helmholtz, John B. Watson
    Darwin Bonaparte, Napoleon Bonaparte, Charles Darwin
    Herbert Bakunin, Herbert Spencer, Mikhail Bakunin
    Mustapha Mond, Mustafa Kemal Atatürk, Sir Alfred Mond
    Primo Mellon, Miguel Primo de Rivera, Andrew Mellon
    Sarojini Engels, Friedrich Engels, Sarojini Naidu
    Fifi Bradlaugh, Charles Bradlaugh
    Joanna Diesel, Rudolf Diesel
    Jean-Jacques Habibullah, Jean-Jacques Rousseau, Habibullah Khan

    fırsat bulursanız okuyun derim.
    abi
  9. yayımlandığı yıl irlanda'da; geleceğin dünyasında "eğlence amaçlı seks"in toplum tarafından normal karşılanacağı anlatıldığı için yasaklı kitaplar listesine girmiştir.