1. charles monroe schulz tarafından yaratılan (bkz: peanuts) adlı çizgi dizi ve çizgi roman serisinin merkez ana kahramanıdır.

    hayâllerinin ve hedeflerinin peşinden gitmeye çabalayan, ama sürekli başarısızlığa ve düş kırıklığına uğramaktan muzdarip melankolik bir karakterdir. âdeta kazanırken bile kaybedebilecek kadar beceriksiz ve bahtsızdır. beyzbolda toplara vurmak ister, lâkin bir türlü vuramaz. gelgelelim beyzbolu da bırakmaz. sürekli sevdiği kıza açılmak ya da onun ilgisini kazanmak ister, ama bir türlü olmaz, başaramaz. ona ilgi duyan kızı o beğenmez...

    yaşadığı bütün hayâl kırıklıklarına rağmen umudunu yitirmez. hiçbir vakit kendini tatmin edebilecek kadar mutlu olamasa da derin karamsarlıklara saplanıp kalmaz. "in the book of life, the answers aren’t in the back" (hayatın kitabında cevaplar geride kalmış sayfalarda aranmaz) diye bir sözü vardır. olayları sorgularken olumlu bakış açıları görmeye, özlü sözlerle kendini avutmaya ve motive etmeye, hatta başına olmadık işler açtığında bile sürekli hatayı hayatın kendisinde aramaya çalışır. girişkendir, ama naiftir; eziktir, ama o kimseyi ezmek ya da kırmak istemez. o, insanların gönlünü hayatta kaybedişe oynarken kazanmıştır. zaten çoğu insan için de hayatın kendisi bir başarı arenası değildir, bir umut dünyasıdır. bu yüzden, onunla ilgili akıllarda en çok yer eden şeylerden biri "you are a good man, charlie brown" repliğidir. (bkz: lovable loser)

    peanuts kahramanları onun çevresinde şekillenir. özellikle lucy ile arasındaki diyaloglar benim çok hoşuma gider. amerikan futbolu oynarken her seferinde lucy onu kandırmanın bir yolunu bulur ve charlie'ye karavana yaptırır. sürekli ona gıcıklık yapar durur lucy. ne var ki, problemleri ile ilgili sürekli danıştığı kişilerden biri de lucy'dir charlie brown'ın. ikisinin en sevdiğim diyaloglarından biri şöyle:

    - olmuyor lucy! yanına gidip bir türlü onunla konuşamıyorum. sorun şu ki, ben bir hiçim, o ise birçok şey. oysa o benimle konuşmak istese her şey çok daha kolay olurdu. çünkü, gerçekten belirli bir değeri olan biri, hiçbir değeri olmayan birine öylece gidip konuşabilir.
    - hmm, sanırım senin sorunun tamamen matematiksel charlie brown.
    - matematiksel mi?
    - hı hı. açıklayayım: bir şeye hiçbir şeyi eklediğimizde elimizde ne olur?
    - ımm... bir şey, sanırım.
    - doğru. peki ya bir şeyden hiçbir şeyi çıkardığımızda elde ne kalır?
    - elimizde gene bir şey kalır.
    - bu da doğru. şimdi aynı mantıkla bir şeyi hiçbir şeyle çarp bakalım sonuç ne oluyor?
    - hiçbir şey.
    - aynen, senin durumun da işte bu. umarım yardımcı olmuştur. ücretim lütfen.