-
yağmur yağdıktan sonra gökkuşağına taş atardım ben hatta mahallenin tüm çocukları taş atardı. attığımız taş gökkuşağına ulaşınca ordan hediye düşüreceğimize inanırdık.
kimse düşüremedi. -
trafik canavarını cidden mor ve arabaları yiyen bişey sanmak -
uyurken nefes alınmadığını sanırdım. bu yüzden uyuyor numaralarım 5 sn falan sürüyordu. -
evin yakınındaki caminin minaresini allah sanardım -
çocukken paranın üstünde ki mimar sinan resmini allah sanırdım 10000 türk lirası -
sallanan dişin çekilmesi, iğne yapılması, kırıkların düzeltilmesi ya da kulağın delinmesi gibi acı dolu hareketlerin gercekten 3'te yapılacağına inanırdım. bir de en romantik kandırılışım, kardeşim doğduğunda babamın bana kırmızı bir gül verip "bunu sana kardeşin yolladı" deyişiydi muhtemelen. uzunca bir süre kendisinden haz etmememi önlemese de gidiş yoluna puanım var. -
hindistan cevizinin hindistana özgü bir meyve olduğunu ve sadece orada yetiştiğini sanmak -
karanlıkta ellerimi göremeyince ellerim yok oldu zannederdim. hala ara sıra düşünmüyor değilim. ya yok oluyorsa? -
lokumların canlı bir şey olduğunu düşünmek. -
eski beşbin lira üzerindeki bağdaş kurup boşlukta, havada asılı gibi duran mevlana'yı tanrı sanırdım. lambadan çıkan cin gibi havalarda süzülerek gezindiğini ve kızınca gök gürültüsü sesi çıkardığını, sinirli bir tanrı olduğunu, cezalandıracak insan aradığını sanırdım. şimdi baktım da gayet sempatik resmedilmiş oysa...