1. evcilik.
  2. kale bastı. :)

    bahçede bir tane aydınlatma direği vardı. işte bu kale. iki ayrı takım olurduk, bir takım kaçar, diğeri yakalar ve kaleye kadar getirir (sürükleye sürükleye). elinden kaçarırsa yakalanmış sayılmazdı.

    eğer ki kaçan takımdan bir kişi, o direğe yakalanmadan dokunursa (kale bastı diye bağırarak), o zaman kaçan takım baştan başlardı. (tüm yakalananlar serbest)

    kızlı, erkekli gecenin bir saatine kadar oynardık. keşke yine oynasak.
    ozumm
  3. mendil kapmaca

    korebe

    yakalamac

    doktorculuk

    tavuk izi

    camurdan bebek

    kumdan kale

    barbi bebek
  4. uzun eşek
    yağlı kayış
    simit
    valla biz böyle büyüdük
  5. koltukların yastıklarından çadır yapıp kendi evimizi yapardık, bazen o yastıklar korku tüneli bazen lunapark olurdu bize ama asıl bahsetmek istediğim şey biz tüccar mantığıyla satış yapardık nasıl mı ?

    -herkeste aynı bir bütçe olurdu, o an odadaki tüm malzemeleri( odalarımızda ki bilimum eşyalardı onlar) herkes kendi içinde paylaşır sonrada kendi şirketimizi açıp birbirimize satardık, aynı oda içinde 4-5 farklı şirket farklı değerlerde kira öderdi seçtiği mekana göre (mekanlar yatak, çalışma masası, petek, dolap vs. olurdu) ve satışa çıkardık. satıştan aldıklarımızı daha kullanışlı olması için onları karnaval gibi paralı oyunlar yapardık; kimde daha orjinal fikir varsa aldığı malzemeyi kullanışlı hale getirir ve o güzel para kazanırdı. bu şekilde kendi aramızds geliştirdiğimiz bir oyundu bu ismide satıcılıktı. en bomba kısmını söylüyorum paralarımız iskambil kağıtları olurdu her bir sayı lira cinsinden kağıt paraydı bizim oyunda.

    şimdi düşünüyorum da kafamız nelere çalışıyormuş o zamanlar vay anasını. işin komik tarafını söylemesem olmaz şimdi hiç birimiz tüccar kafasına bürünüp bir bölüm tercih etmedik okumak için hadi hayırlısı. belli mi olur bakarsın ilerde açarız be youreads.