1. ben yedi yaşındayken, annemin anneannesi bize gelmişti. ben de anneannenin uyurken nefes almakta zorlandığını fark edip, bir pipet alıp kadının ağzına üflemeye başlamıştım. şaka maka bugünlere yine iyi gelmişim ben ya. yalnız ağzına direkt temastan kaçınmışım demek ki, salak ama steril.
  2. işportacıdan büyük bir hevesle isviçre çakısı satın almıştım. o anki heyecanla satıcıyla aramda şöyle abuk bir diyalog geçmişti:

    + abi bu çakının özellikleri nelerdir?
    - nasıl yanı?
    + yani mesela bu (rastgele bir tane bıçak açarak) ne işe yarıyor?
    - siktir git lan başımdan

    hevesimi kırdı itoglu it. çakıdan soğudum, attım bi kenara.
  3. alaturka tuvalete düşmüştüm. kalkamıyorsunda eller-ayaklar yukarıda, hamamböceği gibi kalıyorsun :(
  4. babamın sigara paketiyle sinek yakalar onlarla arkadaş olurdum.
  5. ortaokulda okulca pikniğe gitmiştik. herkes toplu halde yemek yerken, ben ve benim gibi abuk bir eleman gruptan uzak bir yerde evden getirdiğimiz şeyleri yiyorduk. bir litrelik kola ve farklı hacimlerde iki tane bardak vardı. biri büyük biri küçük iki bardak. ben, hak geçmesin diye önce küçük bardağa kolayı doldurup büyük bardağa döküyordum, sonra yine küçük bardağı dolduruyordum ve her seferinde içtiğimiz kolalar eşit miktarda oluyordu. böyle böyle içe içe eşit şekilde bitirdik kolayı.

    okul grubu ise uzaktan bize" napiyor bu amk cocuklari orada" der gibi bakiyorlardi.

    abuk bir insanım hala..
  6. karınca yuvasının başında bekleyip dışarı çıkan karıncaları mercekle yakmak.
  7. daha önce yapmadım ama çevremde yapan çoktu. silgiyi ipe geçirip kolye gibi takarsk kaybetmeyi önlerlerdi.

    *bu arada silgiler genelde o yeşil pelikan silgiler olurdu.
  8. benden 5 yaş küçük kardeşim anaokuluna başlamıştı. (o 6 yaşında, ben 11) anaokulunda çocuklar yemekten önce ve sonra dizilip sırayla ellerini yıkarlar ve öyle yemek yeme alışkanlığı edinirlerdi.
    biz de evde yemek yemeden önce lavaboya koşardık; eğer ondan önce ben gidersem güzelce yıkardım ellerimi. bu bozulurdu ben de "anaokulunda böyle ya ablacım, anaokulu anaokulu, unutma bak" derdim. o da "doğru ablacım peki" diyip uslu uslu beklerdi. sonra o yıkardı ellerini.
    ama eğer ilk o gidip elini yıkıyorsa ona bir popo vurup kenara savururdum. o da "anaokulu anaokulu, hani sıraya giriyorduk" derken ben de "kes bee ne sırası, anaokulu manaokulu sökmez kızım bana" diyip kahkahalar atarak ellerimi yıkardım, o da ağlardı.
    yazık be kardeşime.
    not: gerçek hayatı öğreten abla.
    (bkz: güçlügüçsüzüherzamanezer)
  9. balkona pusu kurar aşağıdan geçenleri gözetlerdim. sevmediğim insanlar geçiyorsa direk kafalarına tükürürdüm. en sevdiğim oyun buydu.
  10. bir çocuk arkadaşı aracılığıyla bana haber yollatmıştı benimle sevgili olmazsa o dişlerini kırarım diye. çocuktan o kadar korkmuştum ki okula bir süre siyah bi şala sarınarak gitmiştim ( görünmezlik pelerini o tabii, harry potterız o sıralar) sonra çocuk beni okul bahçesinde yakalayıp sana mı kaldım çirkin demişti, arkadaşları da şalımı atatürk büstüne asmışlardı.. hızlı ve öfkeli günlerdi.