1. ben yedi yaşındayken, annemin anneannesi bize gelmişti. ben de anneannenin uyurken nefes almakta zorlandığını fark edip, bir pipet alıp kadının ağzına üflemeye başlamıştım. şaka maka bugünlere yine iyi gelmişim ben ya. yalnız ağzına direkt temastan kaçınmışım demek ki, salak ama steril.
  2. birinci sınıfın son zamanlarıydı, 23 nisan kutlamaları yaklaşıyordu. sınıfça ateş böceği dansı yapacaktık, hoca çiftleri seçiyordu. tabi o zamanlar sınıfın en güzel kızından hoşlanıyorum; dilara. o da bana karşı boş değil. kantinden kendime çikolata alırken ona da alıyorum ama vermeye utanıyorum. kendime aldığımı yerken diğerini onun yanında düşürüyor sonra da "aaaa bu düştü, dilara bunu sen ye." diyorum malca. o da kabul ediyor her seferinde. sınıfça dansa davet oynarken her seferinde çift olmayı ilk olarak ona teklif ediyorum, o da kabul ediyor her daim. bana karşı boş değil biliyorum. neyse, 23 nisan kutlamaları yaklaşıyor ve ateş böceği dansı için çiftler seçiliyor. hoca diları'yı çağırıyor: "kiminle çift olmak istersin?" dilara tek seferde cevap veriyor: "asilbirkullanici." içimde kelebekler uçuşuyor, mal mal bağıra bağıra gülüyorum, arkadaşlarım da arkadan mal mal oooooovvvv diye bağırıyor. biri hariç; ersin. sınıfın gerizekalısı, sıska, salak bir şey, aynı zamanda da benim gibi dilara'ya aşık. pis pis bakıyor şerefsiz, büyük bir hınç var gözlerinde. neyse hoca tamam diyerekten dilara ve beni çift olarak seçiyor. 23 nisan'a çok az kalmış bir an önce provalara başlıyoruz. ersin köpeği de kıskana kıskana bizi izliyor. bir gündü, iki gündü, üç gündü derken ben artık dayanamıyorum. tamam dilara'ya çocukça bir aşk besliyorum ama daha büyük bir aşkım var; futbol. provaları ekiyorum ve arkadaşlarımla futbol maçı yapıyoruz. tabi hoca buna son derece kızıyor ve benim yerime ersin denilen şerefsizi seçiyor ve dilara ile o çift oluyor. bunu duyar duymaz başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor, kendimi parçalayacağım. aynı zamanda dilara da çok mutsuz: "ben seninle ateş böceği dansı yapmak istiyorum." diyor. kendimi tutamıyorum ersin şerefsizini tuvalette kıstırıyorum: "hocaya ben ateş böceği dansı yapmayacağım diyeceksin, dilara'nın da peşini bırakacaksın" diyerek tehdit ediyorum. öküzvari vücudumdan korkuyor ama yine de pes etmiyor. ben de vücudumun öküzvariliğini de kullanarak en sonunda bir güzel dövüyorum. "ateş böceği dansı yapmayacağım, dilara'nın da peşini bırakacağım" diyor. ertesi gün okula geliyorum, hoca beni müdürün odasına götürüyor, babamı okula çağırıyorlar; şerefsiz ersin beni şikayet etmiş. babam geliyor, müdürden özür diliyor. "oğlumuz normalde böyle kaba, zorba bir çocuk değil, affedin." falan diyor. ceza almadan yırtıyorum. eve gidince babamdan bir güzel dayak yiyorum: "öküz gibi çocuksun, ufak tefek bir çocuğu mu korkutamadın?" sonra ne mi oluyor? 23 nisan kutlamalarında dilara, ersin ile ateş böceği dansı yapıyor ve ben de üzüle üzüle onları izliyorum. şimdi ise düşündüğüm zaman, keşke provaları ekip maça kaçmasaydım diyorum. dilara ile ateş böceği dansı yapamamak hala içimde bir ukdedir. futbolla da şuan aram pek iyi değil; topa sağ vuruyorum, sola gidiyor. ersin şerefsizi de geçen yıllarda face'de; 23 nisan, 19 mayıs kutlamalarında kızları açık saçık giyindiriyorlar, ayıptır, günahtır, yasaklanmalıdır tarzı bir şey paylaşmıştı. o yazıyı okuyunca onu bir daha dövmek istedim, dövemedim. o da hala içimde bir ukdedir.
  3. bir çocuk arkadaşı aracılığıyla bana haber yollatmıştı benimle sevgili olmazsa o dişlerini kırarım diye. çocuktan o kadar korkmuştum ki okula bir süre siyah bi şala sarınarak gitmiştim ( görünmezlik pelerini o tabii, harry potterız o sıralar) sonra çocuk beni okul bahçesinde yakalayıp sana mı kaldım çirkin demişti, arkadaşları da şalımı atatürk büstüne asmışlardı.. hızlı ve öfkeli günlerdi.
  4. bir yaz tatilinde şişme kolluklarımı takmış havuzda yüzerken birden aklıma dahiyane bir fikir geldi. eğer şişme kollukları ayağıma takarsam su üzerinde yürüyebilirdim! teoride çok güzel bir fikirdi ama malesef pratikte pek öyle olmadı. suya atladığım anda kolluklar yukarıda ben ise suyun altında kaldım.baya bildiğin ayaklarım su üstünde kafam havuzda boğulma tehlikesi geçirdim. su-deniz fobim de o gün başladı sanırsam..
    elbis
  5. okulda "kitaba yapın" denilen ödevleri, kitabın neresine yapacagımızı 1-2 yıl kadar anlayamadıgımdan, kitap kapagının ustune yapmaya calısırdım.

    haliyle kapak kaygan oldugundan ve kursun kaleme elverisli olmadıgından cok uzun sure hep eksi aldım. kimseye de anlatamadım.
  6. -küçük kardeşi öldüğüne inandırıp ağlatmak, sonra böööö diye kalkıp ufak çaplı bir kalp krizi geçirtmek.
    -birer tane alınmış çikolatalardan kendi payını yiyip küçük kardeşinkine göz dikmek,duygu sömürüsü yapıp verecek mi diye bakmak,verdikten sonra vazgeçmek.
    -her gece (kuran kursu etkisi ile) cehennemi hayal edip korkup ağlamak(yetim hakkı mı yedin orgye mi katıldın allaha şirk mi koştun salak çocuk).
    -uzaylıların gelip kendisini kaçıracağını sanmak(gerçi bu yapılan abukluktan ziyade düşünülen abukluk)
    -alfabeyi öğrenince vücudunu şekilden şekile sokup o harflere dönüşmek, herkese bunun şovunu yapmak (bu çocuk çok zeki olacak diyorlardı , olmadı )
    -ölümcül bir hastalığı olduğunu hayal edip ailesinin öğrendiğinde yapacaklarını düşünmek ağlamak ağlamak ağlamak(çok türk filmi izlemekten)
    -can sıkıntısından anneyi dayağa teşvik edici yaramazlıklar yapmak,dayak yiyip huzurla mışıl mışıl uyumak,iç çeke çeke (ben altı yaşından beri mazoşistim ulan)
    -sürekli suların kesildiği şehirde annemin küvette biriktirdiği suda bebekleri yüzdürmek ve dayak yemek (annem psikopat değildi ben yaramazdım)
    -babannemlerin evinde sürekli küveti doldurup köpük banyosu yapma çabaları ve başarısızlık...şimdi istesem izin verirlerdi aslında ama artık küvet yok.
    -bi arkadaşımın kendisini taciz ettiğini söylediği çocuğu cezalandırmak için içinde bok olan kek yapma planları(malzemeleri hazırladık ama bir araya getiremedik )
    -değişik oyuncak bebeklerle öpüşme denemeleri
    -bir kutu nivea kremi yatak odası dolaplarına sıvamak, o kadar ustalıkla yapmak ki dolabın kremi emip şişmesi(sonunda gene dayak )
    -komşu çocuğunu kömürlükte öperken anneye basılmak, eve gönderilmek(yürüyüşe çıkıyordu çünkü,döndüğümde görüşücez dedi),evde ilmihalden yasin okuyarak beklemek ama yasinin dayağı engellememesi
    -aşk hakkında minnacık bir bilgisi olmamak ama yıldız tilbenin delikanlım'ını filan efkarlı efkarlı söyleyip durmak
    vs.vs...
  7. ortaokulda okulca pikniğe gitmiştik. herkes toplu halde yemek yerken, ben ve benim gibi abuk bir eleman gruptan uzak bir yerde evden getirdiğimiz şeyleri yiyorduk. bir litrelik kola ve farklı hacimlerde iki tane bardak vardı. biri büyük biri küçük iki bardak. ben, hak geçmesin diye önce küçük bardağa kolayı doldurup büyük bardağa döküyordum, sonra yine küçük bardağı dolduruyordum ve her seferinde içtiğimiz kolalar eşit miktarda oluyordu. böyle böyle içe içe eşit şekilde bitirdik kolayı.

    okul grubu ise uzaktan bize" napiyor bu amk cocuklari orada" der gibi bakiyorlardi.

    abuk bir insanım hala..
  8. herkes uyurken kuzenimle kücük su balonlarinin icine su doldurup 64. daireden hepsini birden arabalarin üzerine firlatmisligimiz vardi. gecenin 3'ünde dehset bir ses cikmisti, bircok evden insanlar noluyor diye cama ciktilar. e arabalarin alarmlari da ötmüştü tabi. haliyle güvenlik falan da devreye girdi. biraz tirsip hemen yataga girmistik :)))
  9. cingen mahallesinde camlara yumurta atmak ve bunu tek kız olarak ben yapmış olmam bunun disinda otel havuzuna cim biçme makinası atmam gibi birçok abukluklar
    belit
  10. afrikanın ücra köşesindeki bir diskoda kopmak.
    4-5 yaşlarındaydım.
    ilaveten;
    173942586 kere kaybolmak
    anaokulunda kitap okuduğu için atılmak
    kitaplara kusmak
    örgü şişleriyle elektrik direkleri yapmak

    çocukluk güzeldi be.