1. Ben daha okula başlamamıştım. evde de ablamın taktir belgesi alması konuşuluyordu sanırım. babannemlerin bulgaristan'dan getirdiği bulgarca hikaye kitapları vardı. türkçe okuma yazma bilmiyorum senin neyine bulgarca kitap karıştırmak. her neyse annemle babam beni o kitabın arkasına yazı yazdığımı zannederken bulmuş. "napıyorsun f?" diye sorunca da "kendime karne hazırlıyorum yaa." diye cevap almışlar. oturup ağlamaya başlamışım "neden kimse bana karne vermiyor?" diye. -o zamandan bir bende bir ineklik olduğunu sezmeleri lazımmış aslında.- sonuç olarakta babam oturup bana karne hazırlamış. e biraz da okuyamamdan faydalanmış. ^:swh^

    ortaya da böyle bir şey çıkmış ^:swh^
  2. anaokulunda ranzada öğle uykusuna yatarken (yatış düzeni karışık oluyordu artık kim nereyi bulursa) üstümde eğer kız varsa alttan okşamak bu anılara bir örnektir.

    ranzalar tahtadan değil de kumaşımsı bir malzemeden olduğu için az da olsa okşanabiliyordu.

    bir de kızlar arasında popüler olduğum için şikayet eden bir kız da çıkmamıştı.

    işin daha da utanç verici kısmı benim bunu hipnoz esnasında anlatmam ve hipnozu uygulayan terapistin seanstan sonra "sen nasıl böyle düzgün bir adam olabildin? çok rahat tecavüzcü çıkarmış senden aslında" demesi ve olayı bana anlatması.

    buradan aleyna tilki isimli o kıza sesleniyorum. senin ilkokulda fanların varsa benim de anaokulunda vardı bebeğim.
  3. 8-9 yaşlarındayım. teneffüste sınıftaki kızlardan birisiyle oyun oynuyoruz, ben onu kovalıyorum. bu kız, sırasının üzerine çıkıyor ben de arkadaki sıraya çıkıyorum. çıktığım sıranın önünde de okuldaki ingilizce öğretmeninin kızı duruyor. tam o anda bu öğretmen kılıklı adam da sınıfa giriyor ve kızına bir şey yaptığımı sanıyor. açıklama yapmaya fırsat bırakmadan döve döve sınıftan çıkarıyor. sonra koridorda, okulun yarısının ve abimin gözü önünde sanırım 5 dakika aralıksız dövüyor. ama öyle normal bir dayak değil hani hakkını veriyor it herif. sonra diyor ki bir ders boyunca burada bekleyeceksin. ben artık nasıl korktuysam yerimde kıpırdayamıyorum. bir allahın kulu da gelip yardım etmiyor. sonra bu çocuk okulu neden sevmiyor. benden çok rahat psikopat olabilecekken ben okulu sevmeyen bir tip olmuşum çok mu?
  4. dayak, sopa, gereksiz olaylar gırla. ama bunu anlatmayacağım şimdi. gereksiz ama şu an kafamı da boşaltmak için tebessüm ile andığım bir olayı ve durumu paylaşacağım.

    Beden eğitimi derslerinde yapılan içtimada, hayt huytlu erkekler boy sırasının sondan üçüncü adamıydım. sondan 2,1 ve sonuncu ise en yakın arkadaşlarım.

    tamamen fiziksel koşullara göre oluşmuş bir gruplaşma olmuş yani. belki kasıtlı belki iç güdüsel, psikolojik. Bunun uzantısı; sınıftaki kızlar "kırmızı kuvvet". kızlarla konuşmak, onlarla vakit geçirmek alçaltıcı bir şey. onlarla görüşen beden eğitimi dersinin ön sıralarında duran erkekler ise işbirlikçi. kızlarla, iğrenç şakalara ve cinselliğe ilişkin yarım yamalak oluşan bilgilere dayalı sağlıksız bir iletişimimiz var yani. ama gerçekte bir etkileme bir beğenilme çabası hasıl bünyelerde.

    ulvi olan ise; açlıktan geberene değin top oynamak, taso/futbolcu kartları ile birikim yapmak, evin içerisinde komşu teyzenin "biri mi öldürülüyor" diyerek bizi kontrol edeceği seviyede hunharca güreşmek.

    dersler iyi, futbol altyapı işleri de var kibrimizden boğuluyor, kendimize laf söylendiğinde örgütlü tepkimizle normal insanları alt ediyoruz. aynı zamanda badaklığa giriş dersininin en gözde öğrencileri olduğumuzun farkında değildik tabi.

    sevimsiz bir müzik öğretmeni vardı. öyleki kadın bir gün derste şunu söyledi "okulumuzda ayna grubu konser verecek, bilet 5.000.000 TL, bileti benden alırsanız sözlü notunuza 5 vereceğim." günlük bütçemizin ayran-gevrek kombinasyonuna 2 günde 1 denk olabildiği bir dönemde hak verirsiniz ki bu bir ciddi meseledir. üstelik ilave giderlerimiz var; okul çıkışı midye, halı saha ücreti, çitos (taso) gibi.

    keyifli bir anlarında anneme ve babama olayı çıtlattım, hiç keyiflerini bozmadan reddettiler.
    derslerimiz iyi ve örgütlü bir çete^:rampola çetesi^ olmamızdan kaynaklı bize yönelik bir çekince var. ama müzik dersinden 5 getirememek bu konuda bizi zor duruma sokabilir. çeteden kimse de bilet alamayacak, zaten iki kişi alamıyorsa diğeri bahsini dahi açmamalı. gerçi kimse alamadı.

    o zaman tek yapılacak iş vardı. yeni - kendi seçtiğin bir türküyü söylemek- bir sınav yöntemiyle gündem yaratan müzik öğretmenine en iyi cevabı sınavda vermek. oysa Helvacıoğlu flütümüzle icra ettiğimiz "süt içtim dilim yandı", "dostluk" gibi eserler ve solfejleriyle gayet iyiydik. bu sınav, değerli youserlar, yeni bir yöntem ve yaklaşım gerektiriyordu.

    evde, grup laçin'in kasedi vardı, 5 adet kafa sallayan, bekar gezen, üniversite öğrencisinden teşkil edilmiş türküler yorumlayan bir grup. ben de eğlenceli hoşuma giden şu türküyü seçtim. evde teybi açıp eşlik etmeler, sınıf önünde yapılacak icraya yönelik provalar. müzisyen peder beye dinletmeler. her şey olacak gibiydi.

    sınav günü, sözleri karıştırmayayım diye sözlerin yazılı olduğu kaset kapağını da alıp gittim okula. sahneye çıktım, gözler üzerimde, şu ana kadar çete üyelerinin performansları gayet iyi. "biz bilet almadık oğlum sizin gibi" tavırları ile mağruruz. kaset kapağını nota sehpası edasıyla elime yerleştirdim. hoca, hangi türküyü söyleyeceğimi sordu, söyledim. söyleyeceğim türküyü bilmediğini söyledi. "hocam ama ben bu türküye çalıştım" dedim. "getir bakayım kapağı" dedi. "hocam" dedim. " bunu biliyorum, bunu söyle" dedi.

    "ben bunu bir kere dinledim sadece, istediğiniz demedin mi ulan!" dedim, içimden.

    "tamam hocam" dedim.

    ve söylemeye başladım. o andan itibaren türkü olduğunu ispat etmek için tek delil kaset kapağı ile arada kendi tuttuğum ritimden kurtulmuş anlaşılabilen bazı sözlerdi. kırmızı kuvvetler, örgütlülüğümüzden korkan bizden uzunlar, herkes umarsızca gülüyordu. çete üyeleri üzülmüş gibiydi ama onlarında yüzünde birbirimize olan sadakatimizi çiğnercesine yılışık bir gülümseme hissettim. kendime dedim ki "hayat böyle oğlum işte, adamı döne döne vurur".

    okul çıkışında rampolaya hesap soracaktım. vakit geldi, tam o esnada biri "beyler, oktay video'da günlük kaset kiraları 1.000.000 TL imiş, yarın korku filmi kiralarız lan" deyince vazgeçtim. oktay videoya gittik.

    sonra bir ara "lan beyler" dedim rampolaya, "en azından ben ayna konserine gitsem mi?", nazikçe sin kaflı şeyler söylediler.

    derdimi seveyim, dönem sonunda karnemdeki tek 3 notu olan ders müzik dersiydi.
  5. hiç unutmuyorum 4. sınıfın başlarıydı, teneffüse çıkmıştık çok susamıştım ayaklarımı iki sıranın arasına koymuş ayakta su içiyordum , hoca geldi "napıyorsun sen" deyip tokat attı o gün bu gündür oturarak su içerim.
    gunez
  6. aslında tam travmatik değil ?

    beşinci sınıftayız ders galiba türkçe, yanımda ki arkadaşımla sık sık iddialaşırım, çocukca ufak tefek şeyler için iddiaya gireriz maksat tenefüste ağzımız tatlansın ve yine bir iddia makamını kurduk iddiam şu dedim ki ben sınıftaki bütün kızlara yaklaşık 15 kız vardı işte bütün kızlara ders sırasında öpücük göndereceğim neyine, şuyuna,buyuna ne olduğunu hatırlamıyorum ama iddiam büyükse kazancım da büyük olacak işte böyle girdim ben iddiaaya.

    ayşe pıst pıst (ayşe döner) muck (ayşe şok), songül pıst,pıst ( songül döner) muck (songül utandı), aydan iste bu çok tehlikeli aydan tam erkek fatma sert kadınlara bayılmam o beni bayıltır neyse aydan pıst pıst (aydan bakar) muck (aydan dilini katlayıp ısırır şöyle ) işte böyle hepsine öpücüklerimi gönderdim.
    tabi bu dersin bitişi var zil çaldı hoca çıktı ve o aydan bir üstüme atladı o hengamede çimçikler,şaplaklar hava da uçuştu ve düşündüm sonra değer mi? diye
  7. bütün gün tuvaletimi tutmuş, tahtaya çıkıp çarpım tablosunu sayarken (tam olarak 4 kere 2, 8 kısmında) altıma işemiştim. bütün sınıf hatta öğretmenimiz bile kahkahalarla gülmüştü.

    sonra neden bu kadar sık tuvalete gidiyorsun diye soruyorlar. zamanında gidemedim acısını çıkartıyorum...
  8. 3.sınıfta yeni bir okula gitmiştim sınıfta bir çocuk vardı adı ahmet sınıfın haylaz yaramaz zorba çocuğu.ailesi bunu neyle beslediyse artık hepimizden 2 kat uzun 2 kat güçlüydü.sürekli beslenme çantamdaki meyve suyumu alıp patlatırdı aldın bari iç niye ziyan ediyorsun şerefsiz.gücüm yetmez hiçbir şey yapamazdım.

    zamanda geriye gitme olayı olsa hayatımın bu anlattığım noktasına gider o çocuğu iyice benzetirdim.ilkokul yıllarımdaki öz güven eksikliğim de büyük rol oynadı.
  9. şimdiki hikaye 1-c sınıfından nergis kızımızdan geliyor.

    okullar yeni açılmış, ilk başkanlık seçimi yapılmış. ben de baya havalıyım; renkli bilyelerim, kokulu silgilerim, şeker kokulu ıslak mendillerim ve yıldız tilbe taklitlerimle herkesin dikkatini çekiyorum. ne yapacaklar, beni seçtiler tabi.
    ama bilmiyorlardı ki bu 1.10'luk cafer bir diktatör..

    ben böyle sertim, herkesi demir cetvelle dövüyorum falan, gelmiş biri okuma yazmayı yeni sökmüş sınıf arkadaşım tüm kağıtlara, tahtalara, sıralara, duvarlara ''nergis xy el ele'' yazmış. racona ters geldi tabi. pembe beslenme kabımla geçirdim suratına.

    olay sınıf öğretmenine gitmiş. tahtaya çıkardı ikimizi. ''bir kız ile bir erkek el ele tutuşabilir. bundan doğal bir şey yok'' dedi ve ellerimizi sınıfın ortasında tutuşturdu. ben kıpkırmızıyım, kendileri utangaç sırıtış yapıyor. saklayamıyor da.

    bu olaydan sonra ne birine vurdum, ne de beni seven insanlara karşı sert olabildim. ikili ilişkilerde bu kadar yumuşakbaşlı oluşum sorun yaratıyor ama olsundu. seven kalpleri kırmamak da güzel.
  10. andımızı çok ruhsuz okudum diye sıradaki çocuklardan biri bana küfür mü ne etmişti. üzülmüştüm baya.