1. Dada, Dadaizm veya Dadacılık, mantıksızlık ve var olan sanatsal düzenlerin reddedilmesidir. Sanat karşıtı sanattır.

    Bir çeşit anarşizm de diyebiliriz. Dünyanın var olan gerçeklerine karşı, kendi gerçeklerini ortaya koyan ve var olan düzene başkaldıran bir çeşit düşünce akımı.

    Dada(1915-22) sanat karşıtı gelişen bir akımdır. Akımın takipçilerinden bir kısmı daha sonra (bkz: sürrealizm) 'e (gerçeküstücülük-1920'ler) kaysa da, dada ve gerçeküstücülük iki ayrı akımdır.

    Çıkış tarihi itibarıyla anlaşılacağı üzerine,1.Dünya Savaşı'nın yıkıcılığını ve barbarlığını, sanatın kurallarının katılığını da protesto etmekle başlamıştır.

    Dadaizm akımının yaratıcıları akımın ismini koymakta sözlükten yararlanmışlardır. Rastgele bir sayfa açan ve fransızca çocuk dilinde ‘’tahta at’’ anlamına gelen bu kelimeyle karşılaşan sanatçılar da akıma Dadaizm, Dadacılık adını vermişlerdir.

    Dadacılar egemen sanata karşı bir tepki geliştirirler ve bu sanatın alıcısı olan burjuvayı öfkelendirmek için ellerinden geleni yaparlar. Bunun içinse hayal güçlerinin tüm olanaklarını seferber ederler.

    Dada'nın hemen hemen her şeyi inkar etmesi, yeni ve güçlü iletişim yöntemleri yaratmış; bunlar şiirde yeni biçimlerin kullanılması, görsel iletişimde ise kolaj ve fotomontaj gibi teknikler olmuştur. Bu tekniklerde, resimli dergilerden, eski mektuplardan, basın ilanı ve etiketlerden kesilen fotoğraflar yeni bir düzenlemeyle yapıştırılmış ve birbiriyle ilgisi olmayan bu resim ve işaret parçalarından, yeni anlamlar yaratan bağlantıların kurulduğu, genellikle kışkırtıcı nitelikte düzenlemeler oluşturulmuştur.

    Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Marcel Janco ve Emmy Hennings'in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında Zürih'te Hugo Ball'in açtığı Cabaret Voltaire isimli cafede toplanarak "Dada"yı akımın ismi olarak seçmişler ve bir bildirisini de burada açıklamışlardır.

    dada'nın en bilinen ismi ve kurucularından tristian tzara (ki bu da uydurma bir isimdir. gerçek adı Sami Rosenstein'dır)

    Jean Arp, Tristan Tzara, Man Ray, Max Ernst, Picabia, Marcel Duchamp harekete ilk katılanlardandır. Sonradan Marinetti, De Chirico, Kokoshka, Picasso ve Apollinaire de gruba katılmıştır.

    DADA MANİFESTOSU:

    Eğer burada çok önemli kararlar alınacaksa, açık ve dobra bir bakışı hâkim kılmalıyız. Kültürün önemli bir kısmının temsilcisi olarak manen ve madden hakkımızı talep ediyoruz, biz, sanatçılar, ülkenin ideolojik gelişmesine katılmak istiyoruz, biz Devleti ele geçirmek istiyoruz ve üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmek istiyoruz. Biz bildiriyoruz ki günümüzün kanunlarını onların ana çizgileriyle sanatsal olarak yeni baştan düzenleyeceğiz. Soyut sanatın hayaleti, insanoğlunun muazzam özgürlük duygusunun genişliğini temsil ediyor. Bizim inancımız kardeşlik sanatıdır: sanat toplumun yeni amacıdır. Sanat aydınlığı önerir, sanat yeni insanın esasına hizmet eder. Yeni insan herkes gibi sınıfsız bir topluma mensup olmalıdır. Biz, komünal girişimin tamamlanmasıyla her bireyi bilinçli bir üretim gücünün mecrasına akıtmak istiyoruz. Sistemin eksikliklerine ve gücü tahrip edenlere savaş açtık. Bizim en büyük özlemimiz insanlığı manevi yönleriyle de anlamaktır. Bu bizim görevimizdir. Bu çaba bütün insanlar için büyük bir dayanma gücü canlılık sağlayacaktır. Bunun başlangıcı bizleriz. Biz bu doğrultuda çabalamalıyız ve birbirinden çok farklı öğeleri ahenkli bir bütüne ulaştırma dileklerimizi dile getirmeliyiz.

    Tristan Tzara 11 Nisan1919

    DADA BİLDİRİSİ (1918)

    Ailenin yadsınmasını doğuran nefretin tümü ürünü DADA’dır;
    yerle bir edici eylemin, var güçle yumruklarda anlatılışı: DADA;
    incelik ya da uysal bir uzlaşmanın utangaç duygusuyla, günümüze değin yadsınmış tüm yolların tanınması: DADA;
    doğuştan zavallıların dansı olan mantığın yok edilişi: DADA;
    tüm hiyerarşiler ve uşaklarımızca bir değer olarak ortaya atılan her tür toplumsal eşitsizliğin yok edilişi: DADA;
    eşyanın her biri ve tümü, duygular ve karanlıklar, görünüşler ve koşut çizgilerin
    belirgin çarpışması kavga için birer yoldurlar: DADA;
    belleğin yok edilişi: DADA;
    kazıbilimin yok edilişi: DADA;
    peygamberlerin yok edilişi: DADA;
    geleceğin yok edilişi: DADA;
    saflığın doğrudan ürünü olan her Tanrı'da tartışılmaz salt inanç:DADA;
    öbür küreye, uyum gözetmeksizin, zarif atlayış; haykırışçasına çınlayan
    disk gibi fırlatılmış sözün izlediği yol; ciddi, tasalı, utangaç, ateşli, güçlü, kararlı
    ya da tutkulu olsun, ona bağlı çılgınlıkları içinde tüm kişiliklere saygı; kilisesini,
    gereksiz, ağır tüm süspüsünden arındırmak, sevimsiz ya da sevdalı düşünceyi
    parıltılı bir çağlayan gibi tükürmek ya da onu göklere çıkarmak - olması ile
    olmaması bir büyük doyum duygusuyla- ve çalılıklardakine denk yoğunlukla,
    meleklerin vücutlarının ve ruhunun soylu ve altın kanı için saf, temiz böcekler.
    Özgürlük: DADA DADA DADA,
    kasılmış acıların uluması, çelişkilerin, aykırılıkların, kabalık ve tuhaflıkların (grotesque), bağdaşmazlıkların sarmaşması: YAŞAM.

    Tristan TZARA
    Dadacı sanatçılar Merz yapıtlar ortaya koydu. (Merz: Fransızcada Bok anlamına gelen merdeye göndermedir.)

    Tzara, şiirlerini gazeteden kesilen sözcükleri bir şapkada karıştırıp rastgele çekerek oluşturuyordu.

    Yine Tzara'nın 1921'de sahnelediği ‘Gazdan Yürek’ adlı yapıtı, her şeyi alaya alan, kontrolsüz mantık akışı ile yazılmış, tamamen görselliğe dayanan bir oyundu: Kartondan giysilerle yapılmış boyun, göz, ağız, kulak ve kas, sırayla sahneye gelip, üç perde boyunca hiçbir anlamı olmayan şarkılar söylüyorlardı. Örneğin göz, tekdüze bir sesle ‘heykeller, mücevherler, kızartmalar’ sözlerini üst üste yineliyor, ardından ‘sigara, sivilce, burun’ nakaratına giriyordu. Tam anlamıyla bilinçaltı akımı tekniğiyle yazılmış ve sahnelenmiş bu oyunların drama tekniğiyle (üç birlik kuralı) veya mantıksal bir oyun kurgusu ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Her şey, görüntüde dile geliyordu. Böylece ‘Modernizm’ in en önemli nimetleri arasında görülen akılcılık, aydınlanma, düşünsellik gibi kavramlar, öncü akımlar tarafından sorgulanıyor ve reddediliyordu.

    Duchamp'ın en önemli eseri Çeşme adıyla bilinen Fountain'dir. Porselen bir pisuvar olan Çeşme, 1917 yılında yayınlanmış ve skandal yaratmıştır. Richard Mutt takma adıyla yayınlanan eser, İngiliz sanat camiasından 500 kişinin oyları Çeşme'yi 20. yüzyılın en etkili eseri seçmiştir. Aynı zamanda Çeşme, Almanca'daki Armut yani fakirlik kelimesinin de anlamını içererek parodi yaratmıştır. Bu dadaizm çalışması pisuvarın işlevini kaybederek yeni ve sanatsal bir anlam kazanmasıyla, bilinen sanat anlayışını yıkmış modernizme de yol açmıştır. Sonuç olarak Duchamp günümüzde dahi hala tartışılan bir esere imza atmış ve bizi hangi nesnelerin dadaizm olmadığı çelişkisine de sürüklemiştir.

    http://sanatkaravani.com/wp-content/uploads/2015/01/nnn.png


    Bu alaycı yapısı sadece Çeşme'de değil, Leonardo Da Vinci'nin eseri olan Mona Lisa tablosuna çizdiği bıyık ve sakalla da açıkça görülmektedir. Tablonun altına yazdığı L.H.O.O.Q ise "kızın yakıcı kalçaları var/kalçaları sıcak" anlamına gelmektedir. (salonda gösterildiği sırada olaylar çıkmış ve dadaistler hep bir ağızdan bağırarak zafer şarkılarını söylemiştir). Son olarak kendi deyişiyle "düşündüğünüz kadar anlamsız değilsiniz" diyerek bize soruların cevabını vermiştir.

    https://kultkultury.files.wordpress.com/2013/03/lhooq_by_ihatemuffins-d2xxssm.jpg?w=264&h=300


    Man Ray’in çivili ütüsü: Man Ray - Hediye (1921)

    http://img-s1.onedio.com/id-55940aa6ad99b0ed71982644/rev-0/raw/s-bbfa5477fd9a0e34bfa9753c9d4a04ea982067f4.jpg


    ‘’Dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. Dada doğadan yana ve Sanat'ın karşısındadır".

    ‘’kitapları kelime kelime, harf harf parçala. bir çuvala koy. çırp onları ve dışarı fırlat . dadaistler der ki: sanat budur.’’

    ‘’herşey sanat olabilir.’’ (dada)

    ’’İnsanın anlamsızlık (Unsinn) üzerine kurduğu mantıksal zincir yerine, mantıksal bağı bulunmayan anlamdışılık (Ohne-Sinn) konmalıdır.’’

    ‘’Dada, sanata karşı doğanın yanındadır. Dada'ya göre doğada anlam yoktu, öyleyse sanatta da anlam olmamalıydı.’’

    ‘’yani dadaizm öldü, yaşasın dadaizm!’’