• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
darağacından notlar - julius fuçik
fuçik, tutukevinde kaldığı süre içinde yazdığı ve yaşamının bu son döneminde izlenimlerini içeren "reportaz psana na opratçe" (darağacından notlar) adlı kitabını tek tek sayfalar halinde dışarı kaçırdı. ölümünden iki yıl sonra yayımlanan bu kitap birçok dile çevrildi ve geniş yankılar uyandırdı. "darağacından notlar", tutukevindeki koşulları, işkenceleri, işbirlikçi çekoslovakyalıları ve tüm umutları sönmüş bir hükümlünün yine de son ana kadar mücadelesini sürdürmesini yalın, ama etkili bir dille aktaran bir direniş destanıdır. en umutsuz koşullarda bile gerçekleşen dayanışma ve direniş anlayışı kitabın özünü oluşturmaktadır.

idefix.


  1. fuçik, çekoslavakya komünist partisi üyesi, araştırmacı gazetecidir. başında olduğu gazete de 2. dünya savaşındaki nazi işgali sebebiyle yer altına çekilmek zorunda kalmıştır.

    yakalandıktan sonra ceza evindeki yaşadıklarını, topladığı kağıt parçalarına yazıp gardiyanlar yardımıyla dışarı çıkartmayı başarmıştır. işkencede öldürüldükten sonra eşi onun yazılarını kitaplaştırmıştır.

    1. ağızdan olduğu için değerli bir kitaptır. günlük şeklinde olan yazılarda, veda edip tekrar devam etmesi durumun vehametini göstermektedir.
  2. çek komünist liderin anıları. kitap gardiyanların kağıt sağlamasıyla yazılıyor. toplama kampından sağ kurtulan eşi ulaşıyor ve bastırıyor. tutuklandığı günden itibaren başlıyor anılar. nazi zaferine inanılan bir dönem. sorgulamalar sırasında hala sovyetlere güveniyor musunuz diye baskı kurmaya çalışıyor görevliler. fuçik’in kitapta değindiği diğer devrimciler de onurlu bir şekilde duruyor. istediklerini versek de öleceğiz diyorlar, yanılmıyorlar. çok güçlü bir tarihi belge. celal üster’in çeviri hikayesi de birçok zorluklarla dolu.

    “doğu cephesinden gelen iyi haberleri şarkılarla karşılıyoruz. insanlar çağlar boyunca şarkı söylemişler, insanlık var olduğu sürece de söyleyecekler; biz de bazen neşenelim diye, bazen kendimizi avutmak için şarkı söylüyoruz işte.”

    “yok, asla konuşmam, sonuna kadar güvenebilirsiniz bana. kaldı ki, sonum yakın sanırım. tüm olup bitenler bir karabasan, ateşler içinde yanarken gördüğüm ürkünç bir karabasan. her yanıma darbeler iniyor yine, sonra kendime geleyim diye su boca ediyorlar kafamdan aşağıya. ardından yine sille tokat girişiyorlar ve yeri göğü inletiyorlar. “konuş! konuş! konuş! yine de bir türlü ölemiyorum. anneciğim, babacığım, neden bu işkenceye dayanacak kadar güçlü kıldınız beni?”

    “kütüphanemden başka bir şeyim yoktu. onu da gestapo yok etti.”

    “bir kez daha yineliyorum, bizler mutluluk için yaşadık, bunun için mücadeleye girdik ve bunun için ölüyoruz. hüzün adımızla anılmasın.”
    sezgi