• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.25)
decameron - giovanni boccaccio
"giovanni boccaccio (1313-1375) italyan dilinde düzyazının temelini atan yazardır. yazı dili olarak latincenin kullanıldığı on dördüncü yüzyıl italya'sında, boccaccio başyapıtı decameron'u halk ağzıyla (italyanca) yazmış, bu kitabında hem bir çağın günlük yaşama biçiminden gerçekçi gözlemler aktarmış hem de italya dilinin daha sonraki gelişme aşamalarına kaynak oluşturulacak bir dizi düz yazı düzeni kurmuştur.(…)boccaccio'nun 1348-1351 yılları arasında yazdığı başyapıtı decameron on gün boyunca anlatılan yüz öyküden oluşur. günde on öykü anlatılır. her günü bir kral ya da kraliçe yönetir. yazar decameron'un önsözünde kitabın özelliklerini açıklar, sevenlerin, özellikle de seven kadınların acılarını hafifletmeyi amaçladığını belirtir. decameron gelişmekte olan floransa burjuvazisinin, işleri nedeniyle sık sık uzak ülkelere giden kocalarının dönüşünü beklemekle ömür tüketen kadınları için yazılmıştır. veba salgınından kaçmak için bir araya gelen yedi genç kadınla üç erkek 'gönüllerince yaşayarak gülüp eğlenmek, aklın sınırları dışına taşmayan zevkler tadabilmek' amacıyla, önce fiesole dolaylarında bir evde, sonra da bir şatoda konaklarlar. her gün (cumartesi ile pazar dışında) öğleden sonra, her biri bir öykü anlatır. öykünün konusunu günün yöneticisi (kral ya da kraliçe) belirler. birinci ve dokuzuncu günde ise, herkes istediği öyküyü anlatır. böylece yüz öykü anlatılmış olur. mutluluklar, gönül yaraları, kadın erkek ilişkileri, yerinde verilen yanıtlar, çıkar peşinde koşan din adamları öykülerin başlıca konularını oluşturur. her günün bitiminde yemek yenir, şarkı söylenir, dans edilir."oğlak yayınları, eksiksiz ve sansürsüz ilk ve tek decameron'u gururla sunar.(tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. dil oldukça sade ve anlatım çok akıcı, yazıldığı döneme göre bakacak olursak hikayelerde oldukça ağır eleştiriler var. özellikle hristiyan papazlara dair yapılan göndermeler döneme ışık tutacak özellikle. yazıldığı yıllara dair araştırmalardan sonra hikayelerde anlatılanların çok da gerçek dışı olduğunu düşünmedim. sadece "bazı" fantastik unsurları masalsı buldum. bu bölümlerde de sıkıldım diyemem.

    öyküler arasında bir bütünlük yok fakat bazı karakterleri başka öykülerde isim benzerliği bile olsa görebilmekteyiz.

    bana ilginç gelen şeylerden biri de hikayelerin başında verilen kısa özetler, çünkü içinde hikayenin vurucu kısmına dair önemli bilgiler içeriyor. bu yüzden ilk kraliçenin belirlediği temaya göre söylenen on öyküden sonra bu özet kısımları okumak istemedim. neler olacağını bilerek detaylarda bir şeyler bulmaya çalışmak bana çok çekici gelmedi açıkçası.

    kitabı bitirince "decameron"un "on günün kitabı" anlamına geldiğini öğrendim ki kitap zaten onar öykülük bölümlerden oluşuyor. "tarihte yazılmış ilk hikaye örneği" olduğunu okumuştum bir yerlerde. bu bağlamda çok değerli bir eser.

    boccacio'nun bu eseri kadınların gönlünü hoş etmek için yazdığı söylense de bence kendini özgür hissetmek ve kalemini kısıtlamalar olmaksızın kullanmak amacıyla yazmış.

    kapak için de bir grafiker olarak ayrıca bir kaç söz etme hakkım olduğunu düşünüyorum. bence bu eserin böyle bir kapağa ihtiyacı yok, zira içinde erotizmi çağrıştıran öyküler olsa da üslup çiğ değil. yani göze batmıyor...

    filmi de çekilmiş, ama izleyeceğimi sanmıyorum. sayfa sayısının çokluğu sizi ürkütmesin, akıcı, hızla ilerleyen bir eser. bazı hikayelerin benzerlik taşımasından dolayı ara sıra tekrarlama hissi yaşamış olsam da okumaya geç kalmışım diyebilirim
  2. hümanizma ruhunu yansıtan önemli eserlerden biri. bu gibi kitaplar gelişkin bir dile sahip olmaz çoğunlukla. primitif kalabilir dili, konusu olgun olmayabilir. ama tarihsel önemi büyüktür. süheyla öncel’in decameron öykülerinde insan anlayışı tezi geçmişti elime. tezle birlikte kitaba daha farklı bakmaya başladım. tanrının başrol olduğu anlatılardan çok farklıdır. artık insan vardır. tüm sefilliği, komikliği, iyiliği ve kötülüğüyle insandır önemli olan. edebiyat tekrar yeryüzüne iner. bu kitapta da veba salgını anlatılır. genelde ilahi gazap olarak yorumlanır o dönem böyle olaylar. bu kitap veba insana verilen cezadır diyen kilise algısının dışındadır. insanlar kendi dünyalarında kalır. çok güzel bir anlatıdır bu yönüyle.
    sezgi
  3. ord. prof. dr. sadi irmak'ın çevirisinden okuduğum kitap.

    1348 yılında floransa'da yaşayan 7 kadın ve 3 erkeğin veba salgınından kırlara kaçarak orada kendilerini eğlendirmeye çalışması, bu sırada da 10 gün boyunca her birinin bir önceki gün belirlenen konu hakkında birer hikaye anlatması üzerine oluşan 100 hikayelik bir kitaptır.

    edebiyat tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olduğu için ve ortaçağda yazılmış bir kitabı okuma merakı yüzünden okudum. ancak çok büyük bir haz aldığımı söylemem pek mümkün değil malesef. bir vakitten sonra tüm hikayeler birbirinin aynısıymış gibi geliyor insana.
  4. nickimin kaynağı olan kitap
  5. bilinen ilk hikaye kitabı başka bir deyişle hikaye türünün ilk örneği kabul edilen kitap.
    bir salgın hastalık ( veba ) yüzünden eski bir şatoya sığınan on kişinin anlattığı hikayelerden oluşan kitaptır.

    kitap birbirinden bağımsız on hikayeden oluşmuş. durum hikayelerinden hazzetmeyen yahut olay merkezli hikayeleri sevenler için bir alternatif olabilir. edebi yönden çok şey beklemeden, çabucak okuyabileceğiniz bir kitap.
    yazıldığı döneme göre oldukça cesur bulduğum bu kitap hristiyanlık ve onun ritüellerine ağır eleştiriler taşıyor.
    eskilere göre yakası açılmadık hikayeler diye nitelenebilecek bu kitap günümüz yazınında çok ayrıntı paylaşmadığı için oldukça masum duruyor.
    belirli bir kesimi ( kilise, din adamları, rahibeler ) bu açık saçık öyküleri dinleyenlere komik eğlenilesi karakterler olarak aktaran boccaccio'nun akıbetini çok merak etmiştim.
    kesin kiliseden aforoz yemiştir diye düşünmüştüm.
    kısacası ilk öykü kitabını merak ederseniz, boş vakit geçirmek için okuyorsanız, size edebi yönden çok şey vaad etmese de decameron öykülerini okuyabilirsiniz.