1. yaşlıdır, hemen sinirlenir, sabah erkenden kalkar, öksüre öksüre herkesi uyandırır benim dedem. sonra giyer gömleğini, sokar pantolonunun içine, çıkar gider kahveye arkadaşlarının yanına. gelir öğlen, yapar kendi yemeğini, bazen kendini şımartıp rakısını da koyar, açar televizyonu ve meclisi izler, boks izler, siyaset izler. geçer gider zaman işte öyle uyuyana kadar. daha 1 yaşında, dünyadan bihaberken ben, geleceği gördü sanırım, teşekkür ederim dedecim, daha 1 yaşımdayken aldığın bu kararından dolayı, şu an burda, güzel bir hayat yaşadığım için.
  2. cok guzel bir kelimedir, tipki nine/nene gibi. torun gibi, baci gibi. ayrica turkcemizin hemen tum bati dillerine tur bindirdigi bir alandir bu, akrabalik tanimlari. onlar hala granddad, grandma, granddaugter/son gibi yavan yavan hitap etsinler birbirlerine.

    bizde de bu guzel sozcukleri saklayip buyukbaba, buyukanne gibi tatsiz/tutsuz hitap sekillerini ogretenler var cocuklarina, buyuk zevksizlik.
  3. bir tanesinin sadece ölümünü hatırlıyorum ama diğeri yıllar geçse de aklımda. her şeyiyle hem de. kişisel olarak abime daha çok benze de fiziksel olarak kendime daha çok benzetitim dedemi. uzun boylu, yaşlı olmasına rağmen hepimizden kuvvetli bir adamdı. bıyıklarından dolayı çevresindekiler ona pala diye seslenirdi. bize geldiğinde birlikte oyun oynardık. hiçbir zaman sert bir figür olmamıştır benim için. keşke daha uzun süre aramızda kalsaydı. aklıma geldikçe çok özlüyorum.
    jimi
  4. yeğenimin doğmasıyla babamın kabullenemediği durum. artık babama dede diye hitap ediyorum, doğum gününde de kendisine 3 beden büyük kalın iple örülmüş süveter aldım. tüm bu sinir bozuculuklarıma rağmen babam hala 18 yaşında gibi davranıyordu, ta ki.. yürüyüşte yanımıza arabasıyla gelen kız, amcacım e-5'e nasıl çıkarım buradan diyene kadar! o an rüzgar durdu, herkes tek nefes, ve daha fazla dayanamayan babamdan cevap; amca senin babandır! çıkamazsın e-5'e falan yok e-5 burda! (hemen yanımızda) bana olan hırsını tanımadığı bir kızdan çıkarmasına üzülmüştüm yine de :)
  5. iki tane var bende, herkeste olduğu gibi. birini çok severdim, kaybettik 2,5 yıl önce. diğerini sevemedim hiç. kusurlarından, ilgisizliğinden falan değil, bildiğin kötü insan bu. anneme etmediğini bırakmamış, tüm ailesini her zaman zor durumda bırakmış, kendisi gününü gün etmiş. yaşıyor hala. bayramlarda anca görüyorum.

    diğer dedem, babamın babası, canımdı benim. tanıdığım en iyi insandı. geçirdiği beyin kanaması sonucu 9 yıl yatağa bağlı yaşayan, düzgün konuşamayan, derdini anlatamayan, tuvalete gidemeyen, sürekli bakıma muhtaç babaanneme bir of bile demeden baktı. ona türküler söyledi, gözünün içine baktı ihtiyacı var mı diye. babaannemi kaybettik, iki yıl yasını tuttu, yalvardı "allah'ım beni de al yanına." diye. sonra kalpten kaybettik kendisini. çok sevdiği eşinin yanına yatırdık. arkasında hepimize yazdığı sıcacık mektuplar kaldı.
  6. birisini çok erken kaybettim, diğeri ise belki şuan ölmek üzere.

    6 yıldır görmüyorum ben onu. iki gün önce aradı, "oğlum bende göz tansiyonu çıktı, beyin kanaması geçirip ölme ihtimalim çok yüksek. baban zamanında benden 300 euro ve 200 lira almıştı, onları gönder bana acil ameliyat olmam gerekiyor, hadi allaha emanet ol" dedi ve kapattı, hesap numarası mesaj olarak geldi ve gönderdim. bu kadar. ne ailemin, ne benim hiçbir şeyden haberimiz yok.

    ölse haberimiz olurdu herhalde.

    aklıma sadece onun küçükken bize aldığı çikolatalı gofretler geliyor.
    isk
  7. bir dedemi hayal meyal hatırlıyorum. diğeri hala yaşıyor. ama kime yaşıyor hala bilmiyorum. isterdim ciddi anlamda dede-torun ilişkisi yaşamak ama olmadı hatta yolda beni gördüğünde görmezden gelebilecek kadar sıkıntılı bir durummuş bizimkisi ama ortada bir sıkıntı yok derdim bu benim.

    bu durumdan sonuçlada şunu söyletmiştir kendi kendime; hep akraba değil bize iyi bakan belkide bize iyi bakması için öncelikli şart kan bağı değildir, sevmektir değer vermektir..