• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.86)
değirmen - sabahattin ali
''işte adaşım, sana seven bir çingene'nin hikayesi. çiçeklerin açtığı bir mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir... (...) fakat sevgili bir vücutte bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.''
türk edebiyatının ''özgür'' sesi sabahattin ali'den yıllara meydan okuyan öyküler.
-kitabın arka kapağından-


  1. kitabın önsözü:

    "şiir ve hikayelerim arasında, yazmış olmaktan utanacağım kadar kötüleri olduğunu biliyorum. bunların bir kısmının çocuk denecek bir yaşta yazılmış olmaları bence bir mazeret değildir; çünkü bu çeşit bir yazıyı bugün herhangi bir imzanın üstünde görsem, sahibini ıslah olmaz bir zevksizlik ve tam istidatsızlıkla suçlandırmakta tereddüt etmem. bunların, benim san'at hayatımın gelişmesini göstermesi bakımından, sadece kendim için bir ehemmiyeti vardır ki, bu da onları başkalarına okutmak için bir sebep olamaz. buna rağmen bu yeni baskıdan onları çıkaramadım. çünkü, bir kere okuyucu önüne sermiş olduğum taraflarımı sonradan örtbas etmeye hakkım olmadığı kanaatindeyim; ama böylece belki de eski bir hatayı devam ettirmekten başka bir şey yapmıyorum. iyiyi kötüden ayırmak külfetini okuyucuya bıraktığım için özür dilerim." sabahattin ali

    milyonlarca kez duyduğum sözcükleri öyle bir manada kullanıyor ki ilk kez duyuyormuşum gibi oluyorum.

    onları öyle bir harmanlıyor ki güzel bir şiir okunduğunda beliren o duygu geliyor.

    o hikayesinde kahramanına klarnet çaldırırken ben klarnetin sesini gerçekten duyuyorum.

    karakterler ve ruh halleri o kadar zavallı ve gerçekçi ki bu topraklarda yaşayan herkes gibi. normalde yazarlar bir gaflete düşerler. karakterleri betimlerken kötü ya da zavallı bile olsa onu başka bir noktadan yüceltmeye çalışırlar. sabahattin ali hiç bu telaşa kapılmadan olduğu gibi veriyor.

    bir de naif ve iç acıtan anlatım tarzı. onun sözcükleri bambaşka, sanki camdan yapılmış gibi.

    ilk öykü kitabı olmasına rağmen onun tüm özelliklerini taşıyor.

    !---- spoiler ----!

    ‘’siz sevemezsiniz adaşım, siz, şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler... siz sevemezsiniz. sevmeyi yalnız bizler biliriz... bizler: batı rüzgârı kadar serbest dolaşan ve kendimizden başka allah tanımayan biz çingeneler... dinle adaşım, sana bir çingenenin aşkını anlatayım..."

    "yalnız her ikisinin de içinde gizliden gizliye büyüyen bir korku vardı: bir gün gelip ayrılmak korkusu. hiç birisi bu korkusunu ötekine söylemeye cesaret edemiyordu. kim bilir, belki öbürünün yanlış anlayacağından çekiniyordu. çünkü içten duyulan şeyler hep yanlış anlaşılır."

    "...fakat herhalde ikinci bir aşka atlamak, senin için o kadar güç olmamıştır. insan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kafi mazeretler tedarik etmiştir."

    ‘’ben burada yalnızlığı bardak bardak içiyorum.’’

    !---- spoiler ----!