1. gündüz vassaf'ın müthiş bir yazısı vardır beni çok etkileyen. şöyle der:

    "Ezilenlerin arasında en az akıl hastalarıyla ilgileniriz. Akıl hastası denen kişiye, bırakın ailesinin arka çıkmasını, çoğu zaman hastaneye mahkûm edilmesinin müsebbibidir. Üstelik, ondan utanır. Konu komşudan saklar. Irsidir, gelin, damat vermezler, okula almazlar, iş vermezler diye gizler.

    İşçiler örgütlenir. Sendikaları, siyasi partileri vardır. Anarşistler, düzene karşı eylem birliğinde. Keza göçmenler. Toplumun gadrine uğrayan azınlıklar. Sığınabilecekleri dernekleri, medyada, kamuoyunda destekçileri vardır.
    Akıl hastalarının böyle durumu yok.

    Yapayalnızlar."

    şuraya da ekleyivereyim türkiyede deli olmak
  2. bunu duyunca kime göre neye göre demeden edemem.

    çünkü mesela orwell 1984te der ki "akıllılık çoğunluğa bakılarak ölçülemez"
  3. alışılmışın dışına çıkan, çoğunluk tarafından kabul gören yolun dışında olan, yolu yordam etmeyen, yol yordam bilmeyen, yolunu bulmaya çalışmayan, yollu olan, yolda kalan, yol olan, yola baş eğen, yolsuz kalanlara sırıtan ve aklın sırt döndüğü birey. modern kölelik urganının boynunda olmadığı bu er veya hatun kişisi için hayata bakış penceresinin çapını, belki de çapsızlığı rengi veyahut desenini çok merak ederim. belki de birkaç pencereden hayata bakıyorlar ve bizden öteye bir erişim sağlıyorlar. insan idrak sınırı diye bir şey yoktur. idrak kimimiz için bir avuç, kimimiz için çağlayan şelale, kimimiz için de umman. sığ sulardan derin kulaçlara. aklın bir ziynet olduğunu söyleyen arap atasözüne binaen: belki de delilik dediğimiz şey, ziynetin sayısız kere işleme tutulması ve ruh tarafından işlenmesi olayıdır. bir de meczup var, akla sırtını dönen kişi. delinin sopası meczubun ise feracesi olur. ve ikisinin de meclisi vardır. akıl hastahaneleri ile tekke zaviye avluları bu meclis yerleridir.

    delinin bir defteri var zihnini okuyarak yazdığı, meczubun bir kâinat kitabı var okuyup suya üflediği.