1. gerçekten tuhaf bir nöbet.
    her gün mensubu olduğum belediyeden mesaj geliyor: "başkomutan bitti demeden meydanları terk etmeyin!" diye.

    başkomutan...
    neyse onu geçiyorum, yollarda, yerlerde türk bayrakları görüyorum, hani o taptığınız bayrakları, işiniz bitince yere attığınız bayrakları.

    demokrasi diyorsunuz ya, ben böyle demokrasi tanımadım hiç. zorba demokrasi. samimiyetsizce. vatanıma aşık olan ben, bunları gördükçe, sözüm ona "demokrası sevdalıları"nı gördükçe soğuyorum. başkomutanları ne derse onu oluyorlar, yeri geldiğinde ümmet sevdalısı, yeri geldiğinde demokrasi sevdalısı.

    (bkz: nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça)
  2. gerçekten komedi filmi gibi milletiz. komik olan demokrasi nöbeti diye dışarı çıkanlar değil. burada yazılanlar. bakmayayım, laf etmeyeyim diyorum ama cehalet ve kibir karşısında ağzım açık kalıyor, tutamıyorum kendimi.

    böyle sert bir yazı yazarak muhtemelen hata etmiş olacağım ama söylemek istediklerimi düzgün bir üslupla nasıl ifade edeceğimi d bilmiyorum. benim hiç üslubum olmadı ki!

    bunca cehalet ancak tahsille mümkündür demiş ya, ne güzel demiş! cahil diye tiksindiğiniz kitlelerden bir farkınız varsa o da bir hayal dünyasında yaşıyor olmanız, gerçeklikten kopmuş olmanız. marifetmiş gibi ezberlediğiniz kavramlar, ısıtıp ısıtıp kendi içinizde tekrar ettiğiniz kuramlar, okuduğunuz tüm kitaplar ve izlediğiniz tüm filmler size ağır geliyor arkadaşlar, yapmayın, çünkü bunlara kafa yorarak daha bilgili olmuyorsunuz, daha akıllı da görünmüyorsunuz, sadece daha mutsuz oluyorsunuz. olmuyorsa tadında bırakın çünkü karşımda gördüğüm sadece hayattan bunalmış, şikayetçi, huysuz, etrafından tiksinen, suçu hep başkalarında "toplumda" arayan mutsuz insanlar. sizin bu dünyada öğrenmeniz gereken tek şey hayatı yaşmakken siz öğrendiğiniz şeylerle yaşamdan kopuyorsunuz; üstelik etrafınıza mutsuzluk saçıyorsunuz. emin olun sizin cahil diye dalga geçtiğiniz kıkır kıkır gülen şişko elti hanımın sizden daha anlamlı bir hayatı var.

    neyse daha yazmıyorum...
  3. bizim burda sahilde belediye önünde toplanıyor millet akşam yürüyüş yaparken ellerinde bayrak olan kalabalık bir ailenin arasındaki konuşmayı duymuş bulundum.

    kadın bayrağı göstererek "ne yapayım bunu şimdi oraya kadar?" dedi.
    adam da gayet lakayıt; "aman atıver çöpe gitsin yarın akşam yine dağıtırlar zaten."

    hani canım bayrak sevgisi? hani o milliyetçilik hani o ırmağının akışına ölürüm türkiyem? demek istedim. biri sokağa çıkın dedi diye sokağa çıkan ama ne için çıktığını bilmeyen veya unutan insanlar yoğunlukta sanırım bu nöbetlerde. sokakta gördüklerimden yola çıkarak söylüyorum.

    ayrıca artık bir "ramazan şenlikleri" formuna girmedi mi sizce de? akşam yemeğinden sonra çıkılır, meydanda dev ekran karşısında en güzel yer kapılır, elde bayrak, dilde dombıradan mehter marşına uzanan melodiler...

    ramazan etkinliklerine ek olarak bir de; kornaya abanarak ana caddelerde dolaşmak, havaifişek patlatmak, müzik(mehter marşı) son ses açıp arabanın (tercihen şahin-doğan) camına oturarak turlamak olayı var. bu da işi artık iyice düğün alayına çeviriyor.

    he bir de söylemeden geçmeyeyim; sahilde horon vuranların sayısı da az değil hani...
    bir yerden baktığında komik derecede güzel; şiddet içeren bir eyleme karşı oynayarak tepki vermek... ütopik di mi:)

    ama neye tepki verdiğini unuttu artık insanlar. iş eğlence rutinine dönüştü. hani o güzel şarkıda diyor ya; aklıma hep o geliyor her akşam: "...az şey bilip çok şey hisseden insan..."
  4. (bkz: sara nöbeti) nden daha ciddi semptomları olan nöbet. görüldüğü takdirde en yakın akkefenli şubesine gitmesi lazım gelmektedir.
  5. demokrasi nöbetinde, hayatımda ilk kez bayrağımdan soğudum. şimdiye kadar biz asardık bayraklarımızı, gururla taşırdık.

    şimdi onların elinde, arabalarında asılı görünce, bu sefer ben onları fişledim. demokrasi nöbetinin bana kazandırdığı bu oldu.
    ozumm