1. o arkadaş her derse girer, notunu tutar. peki o bunları yaparken sen ne yaparsin? gezip tozarsin. sınav zamanı geldiğinde de paylaş notları dersin. bedavadan emeğine konacaksin öyle mi? bir küfür ederim çok üzülürsünüz.
  2. kısa bir süre ben de bu gruptandım.

    genelde aylak bir öğrenci oldum. lisede de üniversitede de böyleydi. hala böyle...

    o dönemlerde ben milletten not isterdim kimisi verir kimisi vermezdi hepsinin canı sağ olsun. birilerinden not alsam da nottan bir şey anlamadığım için sınav sonuçları gene kötü geliyordu. baktım burslu girdiğim bölümde millet bana aptal muamelesi yapıyor, paşa paşa her derse girdim, not tuttum. eve gidince notları temize çekip ödev falan yaptım. öncesinde neredeyse bursum kesilecekken o dönem 3.50 ortalama yaptım.

    sonra millet geldi, not istemeye başladı. bakıyorum ben derse çıkarken kantinde takılıp goy goy yapan, sabah akşam okey atan bebeler gelip not istiyor. niye vereyim? ben sabah 6'da kalkıp derse giderken kimseden bir hayır görmedim?

    he arkadaş hasta olur okula gelemezdi falan, öyle durumlarda not vermeyi bırak çocuğun evine gider anlatırdım konuyu. ikisi ayrı şeyler.

    kısaca emeğine saygısı olan öğrencidir.
  3. bu insana kızabilmek için önce kendimize ben ne yaptım diye sormalıyız.
  4. kendi adıma konuşacak olursam mesele çan falan değil. mesele normalde sana selam vermeyen tiplerin sınavlar yaklaşınca "kardeşim senin mukavemet notları tam mı?" demesindeki iticilik.
  5. sonuna kadar haklı öğrencidir.
  6. şimdi bu adam neyle suçlanıyor, notları paylaşmamakla.

    kim tarafından suçlanıyor, not tutmayan adamlar.

    peki not tutmayan adam notları paylaşıyor mu, hayır.

    neden paylaşmıyor, çünkü elinde not yok.

    sonuç:
    aradaki tek fark suçlanan adamın not alması.
  7. üniversitelerin bilim yerine piyasaya iş gücü yetiştirmeye başlaması ve bu pastadan pay alabilmenin gittikçe güçleşmesi ile alakalıdır. harry cleaver bu konuyu gayet güzel açıklar:

    "öğrenciler (ve hocalar) bir not hiyerarşisine, sıralamaya alışkın oldukları için değerlendirmenin yapısı rekabeti körükler. mesele sadece öğrencilerin metinleri iyi anlamaları ve iyi notlar almaları değildir, arkadaşlarından daha iyi notlar almaları gerektiği telkin edilir. uçlaştırılırsa böylesi bir rekabet, hiyerarşi içinde kendi pozisyonunun sarsılması korkusundan başkalarına yardım etmeyi kişisel olarak reddetme gibi yabancılaştırıcı davranışlar doğurabilir. özellikle ekonomi profesörleri öğrencilerine işlerinden yararlanmaya kalkabilecek 'beleşçilere’ (free rider) dikkat etmelerini öğretir. diğer bir örnek ise pek çok öğrencinin ders sırasında kendi belirli entelektüel ihtiyaçları için soru soran, zaten sayısı çok az olan öğrenciye duyduğu öfkedir. bu öfke, bu soruları, gelecek sınavlarda kendilerine lazım olacak şeylerin anlatılmasını umdukları planlanan ders saatinden çalınarak 'konu dışına çıkılıyor’ gibi algılamalarından kaynaklanır."
  8. bi dersi kaçırırsın eksik kısımları istersin eyvallah da bi de hiç derse gelmeyip ya da gelip arkada uyuyup nasıl olsa not bulurum diye rahat takılan yüzsüz bi kesim vardır. hayatım boyunca not tutmadım ders dinlemedim düzgünce f imi alıp kaldım kimseye de not vermedi diye çemkirmedim.
    wtf
  9. paylaşmak zorunda değildir, paylaşmaması hakkında herhangi bir gerekçe belirtmek zorunda hiç değildir. ders notları onun mülkiyetindedir dilediğini yapar.
    (not: üniversitede ders notlarımı pc de yazar arkadaşlarıma da mail atardım, bencil değildim. notlarını paylaşmayanlara sinir olurdum ama zamanla gerçekçi düşününce vermek zorunda olmadıklarını anladım)
  10. bir de bu gruba sonradan dahil olan, önceleri verdiği ders notlarının orijinallerini hırpalanmış şekilde geri almış olanlar vardır. yukarıdaki yorumlarda bahsedildiği gibi, çoğunlukla haklıdır bu kişiler yani.