1. nazilerin yaptığı soykırıma ilişkin martin niemöller'in her yerde dolaşan sözlerini tekrarlamayayım. başka bir yerden, son yılların siyasetine damga vurmuş 'velev ki' ile devam edelim hadi.

    önce basit tespit. istanbulda ve göç alan diğer şehirlerde halkın yaşamını idame ettirmek, maddi manevi dayanışmak için kendilerine ait gettolar kurdukları bilinen bir gerçektir. bunun nedenleri ve nasılları başka bir tartışmanın konusu. olayın gerçekleştiği yer de bunlardan biri.

    velev ki ile devam edecektik : velev ki dilek'in ailesi bahsi geçen örgütün üyeleri. velev ki dilek de öyle.

    devletin kolluk kuvvetleri hangi örgütlere hangi şartlar altında ev basıp operasyon düzenleme yetkisine sahiptir? istihbarat? makul şüphe? kafasına göre?

    devletin kolluk kuvvetlerinin görev tanımında kendisi ile silahlı çatışmaya girmemiş herhangi bir örgütün üyelerini öldürmek var mıdır?

    bir adım daha ilerleyelim. velev ki silahlı çatışmaya girdiler ( ki bu olayda böyle bir durumdan resmi söylemde dahi bahsedilemiyor ) kolluk kuvvetlerinin ilk görevi bu kişileri yakalayıp adalete teslim etmek midir, öldürmek amacı ile harekete geçmek mi? ( burada kolluk kuvvetinin kullandığı yöntem sonucu belirler ).

    yasadışı örgüt, anarşist, terörist ... bu tanımlar mevcut siyasal iklime göre yer yer oldukça muğlaklaşabilen tanımlardır. aynı şekilde "etkisiz hale getirmek" ifadesini de gazetede okuyan, televizyonda duyan insanların çoğu elini ayağını tutmak falan gibi algılasa da gerçek günümüz türkiyesinde malumunuz oldukça farklıdır.

    neden ben değil, neden sen değil? belki yarın ben. belki henüz senin kendine yarattığın küçük fanusunun camını kırmaya gerek görmedikleri, kendi güvenlik tanımlarındaki tehdit unsurları sıralamasında senin fanusun daha gerilerde bir yerde olduğu için.

    bir şeylerin mantığını tersten okumaya meyilliyiz ve kolayımıza geliyor. herhangi bir ülkede herhangi bir durumda vatandaş ( ya da öldürülen birinin yakını ) kendisinin ( ya da öldürülen kişinin ) masumiyetini ispat etmek zorunda bırakılıyor. ilkokuldasın, arkadaşının silgisi çalınmış, öğretmen sen çaldın diyor, ben çalmadım diyorsun. sen de sınıftaydın, silgiye de ihtiyacın vardı belki. bence sen çaldın diyor öğretmen; madem masumsun o zaman çalmadığını ispat et. silginin sende olmadığını ispat et. çalan kim? buna sonra bakarız. absürdistan.
    mesut
  2. hobbes devleti bir canavara benzetir. zulüm ve adaleti bir madalyonun iki yüzü olarak görür. bu canavarın ismi ise leviathan.

    insanlar güvenli bir yaşam için haklarını leviathana devreder. böylelikle onları korumasını ister.

    türkiye'deki leviathan hiçbir zaman adaletli olmadı. hiçbir zaman adalet mekanizmasını devreye sokmadı. her zaman madalyonun karanlık yüzü olan zulmü gösterdi.

    dilek ise leviathan'ın yani katilin son kurbanı.

    biz bu ülkede şans eseri yaşıyoruz.

    burası türkiye ve her an ölebilirsiniz!
  3. böyle bir olayın savunmasını yapacak bir kişinin insanlığından, vicdanından ve zekasından şüphe duyarım.videodaki polisler bile görüyor "sıçtım mavisi"ni hepsi donup kalıyor.azıcıkta olsa haklılık payı olsaydı zaten üste çıkıp aile üyelerinide etkisiz hale getirirlerdi.sen hala neyin savunmasını yapıyosun bana.
    not:@clifford clavin aslında bizim kontrol grubumuz sevgili sözlük.bağnaz, vurdumduymaz, bana dokunmayan devlet bin yaşasın diyen halkın aramızdaki en güzide temsilcisi.aslında ona bakarak insan olmaya ne kadar yaklaştığımızı anlayabiliriz. teşekkürler clavin, bize insan olduğumuzu hatırlattığın için.
  4. seyrettiğimden beri abisinin ve annesinin çığlıkları kulağımdan gitmiyor. benim dikkatimi çeken şey dilek doğan öldürüldüğü anda diğer polisler o kadar soğukkanlı ki sanki önceden tasarlanmış gibi hatta dilek doğan'ın abisi ve annesinin yakarışlarını dövünmelerini bile hazmedemiyorlar. bileniniz varsa yazsın ama bence abisi polise mukavemetten tutuklanmış bile olabilir
    jan
  5. ailesi ve kendisinin pek çok terör eyleminden sabıkalı olması sebebi ile samimiyetine güvenmediğim ve ölmesine de üzülmediğim kişi. tabancayı çekip polisi vursa "terör dehşeti! 2 çocuk babası uzman polis evde arama yaparken sırtından vurularak şehit edildi." şeklinde haberler çıkardı. isini gücünü almış aile babası ve devletine hizmet eden birine olacağına işsiz güçsüz huzursuzluk veren potansiyel teroriste olsun.
  6. güzelliğine kıyılamayacak kadar genç, devletin terörist etiketiyle öldürüldü. bugün buna sevinenler, yarın birgün elbette bedelini ödeyecektir. sıra onlara da geldiğinde, ben yine de devletin polisi reröre deme vicdanına sahip olamayacağım.
  7. katledilişi üzerine açılan davanın istanbul 12’nci ağır ceza mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına izleyici alınmamış, heyet kararıyla kapalı yürütülmüştür. savcı, mütalaasından da açıkça anlaşılacağı üzere sanığın avukatlığını yapmıştır. olağanüstü halde aldığı vaziyetle ve son tasfiyelerle birlikte meşruiyetini tamamen yitiren, akp'nin direktifleriyle işler hale gelen yargı yine mağduru değil katili korumuştur.

    kasten işlenen bir cinayeti taksirle yargılayan mahkeme, duruşma boyunca sanık savunmasında bulunmuştur.

    katil polis, mahkemenin desteği sonucu cezasına olumsuz etki etmeyeceğini bildiği için "ben devletimin bana verdiği görevi yerine getirdim, vicdanen rahatım" demeye cürret edebilirken; dilek doğan'ın “sen benim yavrumu öldürdün onu nasıl büyüttüğümü ben bilirim" diyen annesinin sözleri "taciz" olarak değerlendirilmiştir. mahkeme heyeti başkanı, aysel doğan'ı duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle salondan çıkarmak istemiştir.

    mahkeme kasten öldürmeden 26 yıl 6 ayla yargılanması talep edilen sanık polis memuruna ‘bilinçli taksirle ölüme neden olmak’ suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası vermiştir. duruşmada yalan söylemiş olmasına rağmen iyi hal indirimi verilebilen fail cezalandırılmamış aksine ödüllendirilmiştir.

    polis şiddeti yargıda ödül gibi cezalarla geçiştirildikçe ve katiller bu sembolik davalarda böyle aklandıkça caydırıcılık tamamen yok edilecek, her gün sırf bir kolluk mensubunun keyfi o an öyle davranmak istediği için gencecik insanların öldürüldüğü haberlerle uyanacağız. ve öfkemiz gerçeğe dokunmadıkça, hesabı sorulmadıkça, katiller cinayeti "olay günü ohal bölgesinden gelmiştim. çok yorgundum, bir an önce aramayı bitirip dinlenmek istiyordum." şeklinde insanlık dışı bir rahatlıkla açıklamaya cürret edebilecek. alışmayacağız.
  8. benim aklımdaki soru şu: iddianame hazırlanırken savcı kasten öldürme suçunun işlendiğini düşündüğüne göre bunu işaret edecek uygun deliller dosyada olmalı. yargılama aşamasında kasten öldürme suçu işlendiğini gösterir inandırıcı değil olmadığına nasıl karar verildi?