1. insanlara yapılan bir saldırı olmadığı ve onların özgürlüklerini kısıtlayıcı, inançlarını yaşamalarına engel olacak davranışlarda bulunulmadığı sürece ifade özgürlüğüdür.

    diğer mitolojik varlıklarla dalga geçmekten farkı yoktur. bunu yapınca hiçbir şey olmaz.

    din baskısını kırmak adına dalga geçmek, mizah çok etkili.
  2. zeus'un elindeki şimşekle insanları cezalandırdığına inanmayıp bir kureyşli arabın at sırtında göğe yükseldiğine inanan insanlarla dalga geçmektir.

    yunan mitolojisi ne kadar gerçekse, arap mitolojisi de o kadar gerçektir. aklını kullanmayıp ve düşünmeyip böyle saçma sapan şeylere inanan insanlara dalga geçmek ödül olur. belki "ulan bu niye böyle söylüyor?" diyip araştırma isteği uyanır kişide.
  3. önce kavramlar üzerinde anlaşmamız gerek, zira tartışırken bahsedilen bir kavramdan iki tarafta aynı şeyi anlamıyorsa tartışmanın bir sonuca varması neredeyse imkansız.

    (bkz: kutsal)

    önce kutsal denilince ne anlıyorsunuz bunu konuşalım. ben kutsal deyince bir kesimin ya da kişinin değer verdiği şeyleri anlıyorum. mesela bir kesim için emek tiyatrosu kutsal olabilir, yıkılmasın istiyorlarsa anlarım. birileri için vücudu kutsal olabilir, kararını kendi vermek isterse anlarım. benim kutsal anlayışım budur.

    şimdi burada durup konuyu ikiye ayırmam gerek: dinin kendisi ve bir kesimdeki din algısı. dinin kendisi ile dalga geçmemelisin, çünkü insanların kutsalı o. fareye tapan bir insan varsa bu inançla dalga geçemezsin, seni ilgilendirmez. ancak yanından fare geçerken ayağa kalkman gerektiğiyle alakalı bir yasa çıkarırsa o zaman iş değişir. o zaman da o haddini aşar ve beraber karşı dururuz.

    meseleyi ülkemizdeki örnekler üzerinden somutlaştırayım: çoğunluğun inandığı din islam, peygamberi hz. muhammed. bunlara saygı duymalısınız, dediklerine inanmakla saygı duymayı ayırt edin. ama verilen vergilerden en çok bütçe ayrılan yerin diyanet olmaması ile alakalı ekeştiri yapalım.

    mesela içki içmememle dalga geçemezsin ama 10 dan sonra içki satılamaz dememle geçebilirsin. benim ölçüm budur.

    bu arada inanan insanların kendi sistemleri içinde inanmayanların cezalandırılacağına inanmaları normal bir şey, zaten inanmıyorsan o sisteme senin için çok da önemli değil. ama gelip "yanacan gerizekalı" diyen birine, istediğiniz şekilde davranabilirsiniz. ancak bu adam yüzünden o sisteme dil uzatmak mantıksız. ki zaten o adam ya inandığı şeyi anlamamış ya da inandığını zannediyor.

    velhasıl kutsalıma sahip çıkmak zorunda değilsin ama kutsallarımıza beraber sahip çıkabiliriz.
  4. insanları kırmaya değmez.
  5. dinin bozulması, yozlaşması veya normalde o dinde olmayan durumların, inanışların bir şekilde yaygınlaşması sonucu ortaya çıkan manzarayla dalga geçenleri de mevcuttur. sıkıntı bunlar dinle dalga geçtiklerini sanmaktadırlar, halbuki zaten dinde olmayan şeylerle dalga geçmektedirler. ama öyle bir haldir ki bu duruma sarılıp içten içe gerçek dinden kaçma çabası vardır sanki. bende isterdim isviçrede doğayım ölmeden önce son dakika müslüman olayım ama yapacak bir şey yok.*
    ayrıca kur'an a inanan birisi olarak bu tartışmaları inanan açısından da inanmayan açısından da gereksiz buluyorum. kur'an da anlatılanları biraz anladıysam zaten kur'an allah'a inanmayı ilk koşul olarak gösterir ve bu hayatın insanın ve şeytanın bir mücadelesi olarak ortaya koyar. insan şeytana rağmen allah'a inanacak mıdır veya inanmaya devam edecek midir? olay budur. şeytana da insanları bu yolda alıkoyması için imkan ve süre verilmiştir. bu mücadelenin ise adil olması gerekir. adil olması içinse yapılması gereken tek şey insanları bu mücadeleden haberdar edecek peygamberler göndermektir. eğer allah'ın varlığını bilgi olarak elde edersek şeytana karşı adil olunmamış olunur. şimdi hal böyleyken allah'ı göster gibi, bilimsel elle tutulur bir gerçeklik aranıyorsa zaten böyle bir şeyin olması kur'an ı kendi içinde çelişen duruma getirir. şöyle söyleyeyim eğer ben bugün bilimsel olarak yani şüphe edilemeyecek bir şekilde allah'ın var olduğu bilgisine ulaşırsam benim için kur'an ın hiçbir değeri kalmaz. çünkü çelişmiştir. sonuç olarak benim inandığım din zaten her zaman şüphe gerçeği olacağını söylerken kalkıpta şüphe edenlerin benim gönülden şüphe etmeme tercihimle dalga geçmeleri yersiz gereksiz olduğu gibi, benimde her zaman şüphe gerçeğinin olacağı karşısında şüphe edenlere bir şeyler söylemem gereksiz olacaktır. inanmak ya da inanmamak işte tüm mesele bu.
  6. din ile de sınırlandırmanın yanlış olduğu davranış biçimi.
    öncelikle her insanın farklı olması ve inandıklarının da doğal olarak farklı olması, kaçınılamaz bir olgu ve bunun için tartışma ihtiyacı hissetmiyorum bile.
    yargılamak iki yönlü bir eylem. aynı düşünce yapısına sahip olmadığınız bir insanın inandıklarına, ideolojilerine, hatta ve hatta en sevdiği renge dahi hakaret içerikli bir yorum yapmak, dalga geçmek, o kişinin henüz olgunluğa ulaşmadığına, hala çok yolu olduğuna ve bu nedenle önemsenmemesi gerektiğine inanıyorum.
  7. akıllara şu replik gelir:

    edward bloom: bilmem haberdar mısın josephine? afrika papağanları, gerçek yurtları kongo'da sadece fransızca konuşurlar.

    josephine: gerçekten mi?

    edward bloom: onlardan dört kelime ingilizce duyarsan şanslısın ama ormandan geçerken onların ayrıntılı bir şekilde fransızcayı konuştuklarını duyarsın. bu papağanlar her şey hakkında konuşur. politika, sinema, moda, din dışında her şey.

    josephine: neden din hariç baba?

    edward bloom: din hakkında konuşmak kabalıktır. kimi gücendireceğini asla bilemezsin.

    big fish | 2003
  8. karşınızdakinin dini haricindeki diğer 4300'ü hakkında dalga geçtiğinizde sorun yaşamazsınız.
  9. seküler bir ülkede bunlar olur ve açıkçası istediğim zaman dinle de, kültürel değerlerle de dalga geçerim benim için mizah malzemesi.

    birilerinin kutsal kabul etmesi, değer yüklemesi onu dokunulmaz yapmaz. 7/24 inanmayanlara lanet eden, cehennemlik kafir yaşamaya hakkı olmayan insan olarak görenlere inat.

    eğer bu özgürlükler için mücadele edilmezse kısmen değil, tamamen bir orta doğu ülkesi oluruz.

    ramazan'da oruç tutmuyor diye dayak yersiniz, karikatür çizdi diye kurşuna dizilirsiniz, dini eleştirdiniz diye öldürülürsünüz, devlet ve toplum yoluyla dini kullanarak insanların beyni yıkanır bunlar yaşandı yaşanıyor.

    burada amaç insanları kızdırmak değil, bunu yapınca hiçbir şey olmadığını göstermek ve seküler kültürü, ifade özgürlüğünü oluşturmaktır.

    insan ile inanç ayrımını yapmak lazım.
    dinlerin canı yoktur.
  10. aşağılayacak biçimde değil de sadece eğlence amacıyla dalga geçmekse eğer bir sorun bulunmamaktadır ancak bir insanı, kurumu, inandığı düşünceyi, dini değerlerini, kültürel değerlerini yani herhangi bir şeyi veya birini aşağılayarak dalga geçmek kabul edilebilir değildir bence.

    çünkü siz kişinin inandığı şeyle dalga geçerseniz onun sizin değerlerinizle, ailenizle, ülkenizle, dalga geçmesini legalize etmiş olursunuz bir bakıma eğer siz saygı bekliyorsanız aynı zamanda saygı göstermeniz gerekir çünkü saygı karşılıklı bir şeydir.

    ama tabii ki sizinle aynı şekilde düşünceleri olan insanlarla bir ortamda bulunduğunuzda, veya dalga geçtiğiniz zaman bunu yanlış algılamayacak, ofansif bir şey görmeyecek insanlarla dolu bir ortamda bulunduğunuzda dinle de dalga geçebilirsiniz, o insanın kendisiyle de dalga geçebilirsiniz, dalga geçmenin kırmızı çizgisi siz dalga geçtiğiniz zaman bundan gücenecek, üzülecek belki sinirlenecek bir insanın olup olmamasıdır.