• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.53)
dogville - lars von trier
30'ların amerika'sında rock dağlarında bir kasabadayız. peşindeki gangsterlerden kaçan güzeller güzeli grace, bir kasabaya sığınmak zorunda kalır. kadına acıyan kasaba halkı, başlangıçta iyi niyetlerle kadına sahip çıkar ve arasına alır. fakat kadının konumunun kendileri açısından da bir tehlike arz etmesiyle, aralarındaki ilişki farklı boyutlar kazanmaya başlayacaktır. grace, kasabalının öteki yüzünü görmeye başlar ve çaresizliği bir kurban konumu almasına neden olur.


  1. yönetmen lars von trier' in "the usa: land of opportunities" üçlemesinin ilk filmi.

    !---- spoiler ----!

    üçlemenin adı her ne kadar amerikayla ilgili olsa da dogville atıfta bulundukları bakımından bütün insanlığa yapılan bir eleştiri niteliğinde. biri giriş olmak üzere toplam 10 bölümden oluşan filmin giriş bölümünde kasabayı ve sakinlerini tanıyoruz. ilk bölümde ise kasabaya kafkaesk bir şekilde giriş yapan bir kadını. kasabalı ilk zamanlar bu gizemli yabancıya karşı temkinli yaklaşıyor, kadın ise kasabanın filozofu!' nun tavsiyesi üzerine kasabalıya kendini sevdirmek amacıyla onlara işlerinde yardımcı olmaya başlıyor. kasabalı ilk etapta yardıma ihtiyaçları olmadığını söyleyip kasabalarına gelen bu gizemli yabancının onların "huzur ve mutluluklarına" karşı tehlike oluşturacağını düşünselerde zamanla kadını ve ondan gelen yardımı kabulleniyorlar. kadının kasabayı terk edememesinden dolayı kadını polise teslim etmekle tehdit edip adeta köleleri haline getiriyorlar.
    film bir çok dini metine de atıfta bulunmakta. filmi izleyenler için olaylara birde şu gözle bakmalarını tavsiye ederim.

    kadın - isa
    mafya babası - tanrı
    kasabalılar - insanlık

    ayrıca yedi ölümcül günah, 7 çocuk, 7 biblo.
    kasabanın köpeğinin isminin moses olması.

    !---- spoiler ----!
  2. !---- spoiler ----!

    hayatın anlamı ve hayatın amacı sorularından daha önce gelen bir soruyu cevaplayan filmdir. hayat gerekli midir? dünya iyilerden ve kötülerden mi oluşuyor yoksa bu çarkı döndüren herkes kötü müdür? koşullar ve adaptasyon bizim anafikrimiz olmalıdır. sıradan bir köy bir anda despotizmin tillahını gözler önüne serebilir. güç dengesi diye bir şey yoktur, gücün varsa kullanırsın yoksa güçsüzler ordusuna katılırsın. bütün taşları sağa sola atarak bir bina inşa edemezsiniz onları üst üste koymanız gerekir. asıl sorumuz yine aynıdır bizim bir binaya mı ihtiyacımız var? peki bu taşlar ne olacak? üst üste koymazsak toprağa karışacak o taşlar, karışmaması mı gerekiyor? insanlar birlikte yaşamazsa ölür, birlikte yaşamak için hiyerarşik düzen kurulur ve güçlü gücünü kendinden daha az güçlüye karşı kullanır. işte kibir de tam bu noktada devreye girer, güç kullanmayı reddeden bir insan eninde sonunda hatasını anlar ve katliam gerçekleştirme arzusuna kapılır.

    filmin can alıcı notu bence şudur; insanlar hayatlarına sahip olmak ister, doğrularının mükafatını almak, hatalarının cezasını çekmek ister. sen kim oluyorsun da bunu onların elinden almaya kalkıyorsun?

    tam anlamıyla bir başyapıt.

    !---- spoiler ----!
    abi
  3. bu film kesinlikle hem yönetmen hem oyuncu mucizesi. çekim şekline ve nicole' un oyunculuğuna bayıldım.

    sen ne kadar iyi olmaya çalışırsan çalış şartlar gerektirdiğinde yapman gerekeni yapıyorsun. karakterin adını hatırlayamadım ama nicole' un yerinde olsaydım ben de aynı şeyi yapardım. üzgün değilim.
  4. affetmek üzerine öğrendiğim her cümleyi son 20 dakikasıyla alt üst eden film.

    !---- spoiler ----!

    bu filmi izleyene kadar yalnızca eylemlerin doğruluğunun koşullara göre tartışılabilir olduğunu sanırdım. ancak şimdi duygudurumların da koşullara göre anlam kazanıp kaybettiklerini biliyorum. sana bir tokat atana öbür yanağını da uzat diyen isa'dan 2000 yıl sonra, insanlık affetme olgusuna bambaşka bir bakış açısı kazandırdı: her af saflığın ve iyiniyetin göstergesi değildir. bazen affetmekten daha kibirli bir eylem yoktur!

    !---- spoiler ----!