1. tıp okumuş olanlarından nefret eden güruhun amacını merak ettiğim meslek.

    seversin, anlarım. işimi severek yapmamı sağlarsın.
    sevmezsin, anlarım. sevmesen de işimi layıkıyla yaparım.
    saygı duyarsın, anlarım. ben de sana saygı duyarım.
    saygı duymazsın, anlarım. kişisel olmadığını düşünürüm, işimi yaparım.

    lakin;

    maaşının eleştirilmesini ve taşlanmasını anlamam. bugün türkiye'nin sayısal alanda en başarılı 15.000 öğrencisi ancak tıp fakültesine girebiliyor. yani doktora gittiğinizde karşınızda %100 ihtimalle türkiye derecesi yapmış birisi oluyor. buna neden olan şey para da olsa, saygınlık da olsa, beyaz önlük de olsa, mazoşist olmak da olsa realite bu. bu durumu bozmak için ellerinden geleni ardına koymayan insanlar var. bakın bunu komiklik olsun şaka olsun trollük olsun diye yapanlar bile var da, gün gelecek amacınıza ulaşacaksınız; artık tıp fakültesi tercih edilmeyen bir yer haline gelecek, o zaman annemizi babamızı götürecek doktor bulamayacağız. ben size söyleyeyim.

    şunu mu istiyorsunuz yani; "hekimlerin maaşları düşürülsün, çalışma şartları artırılsın, fakülteleri okunmaz okullar haline gelsin, toplumda saygı görmez insanlar olsunlar ki artık başarılı öğrenciler tıp seçmesin, bölümün bir albenisi kalmasın. biz de başarılı öğrencilerden yetişme doktor görmeyelim hastanelerde, hepimiz mutlu olalım."

    gerçekten çok ilginç.
  2. 5 yılın sonunda olmayı umduğum meslektir. insanlara şifa dağıtmak ve ağrılarını azaltmak en kutsal amaçlardan birisidir. eminim ki çoğu tıp öğrencisinin motivasyon kaynağı da bu düşüncedir. insanların çoğu isimlerinin soluna fazla onem verir. benim icin beni gerçek adımla çağıran insanların varlığı benim gercek değerimi gösterir. nickimin hikayesi de buradan gelir. asla ne olduğumuzu unutmamak dileği ile.
  3. tıp okumuş olanlarından nefret edilmemesi,onların saygı görmelerinin gerektiğini düşündüğüm ama sadece sınavda derece yaptı diye maaş yüksekliğinin makul bulunmasını desteklemediğim meslek. bazı teknik üniversitelerin örneğin mühendislik dallarında kaçıncı sıradan öğrenci aldığını tartışmayalım. maaşlarında, şartlarında kendi adıma gözüm yok,allah daha çok versin ama bir o kadar başarılı, fiziken/zihnen yıpranarak çalışanların da maddi - manevi şartları iyileşsin.
  4. çocukluk düşüm. bugünkü gerçekliğim.
    onları ölümsüz olarak tasvir ederdim. allah var,yalan söylemeyelim, ama sonraki gerçeklik,onların da ölümlü olması, beni epey üzmüştü. yine de bırakmadım düşümü,kendimi tanıdıkça, vücudu, işleyişi kavradıkça,ne kadar muazzam olduğunu gördükçe hayrete düştüm. o benim,güzel hayalimi gerçek kılmak için yıllarca çalıştım. okuduğum kitap ve notların sayısı bir odayı tamamen doldurabilir. değdi mi? değmez mi hiç? şimdi mutluyum. çünkü bir düşümü daha gerçek kıldım. düşler. düşlerinizi gerçek kıldıkça yaşanılır oluyor hayat. şimdi en son düşümde sıra. çok çalışmalıyım. insanların bir parça kemik için ellerinden alınan davarlarını, ellerine sunmalıyım. tıpkı hastalıklara yaptığım gibi.
  5. teşhisi ben koyarım bana şikayetlerini söyle!! tipi isyanlarında haksız olan meslek grubudur. doğru, teşhisi sen koyacaksın ama bunun için isyan etmene gerek yok ki? 3. sınıfta hastaya nasıl yaklaşılacağı hakkında ders yok mu? hiç mi ne bileyim bir iletişim becerin yok?

    hasta yanlış teşhis ile gelmiş olabilir. hasta teşhis ile hastalık arasındaki farkı ayırt edemiyor olabilir. tıp bilmemek suç mu ki oraya tedavi olmak için gelen hastaya ayar vermeye çalışıyorsun?

    bu halkın %90'ı grip'i hastalık olarak değil ateşim var + halsizim + kusuyorum semptom kombosu olarak biliyor. yoksa evde ilgili testi yapıp gelmediği aşikar.

    örnek diyalog şöyle bakın:

    - buyrun neyiniz var?
    + sanırım grip olmuşum.
    - teşhisi ben koyayım siz şikayetinizi söyleyin
    + ...

    bunu bu şekilde yapmanın agresif ve yapıcı olmadığı çok açık. daha güzeli:

    - buyrun şikayetiniz nedir?
    + sanırım grip olmuşum
    - hmm... ateşiniz var, halsizsiniz, ... doğru mudur?
    + evet
    - bunlara ek olarak bir şikayetiniz var mı?
    + yok
    - evet grip olmuşsunuz.

    şöylesi çok daha ağrısız ve zararsız değil midir? teyit et işte adamı, bu kadar ya? hastanın kendisi dr. house olduğunu iddia etmiyor ki. sinüzit der, grip der, soğuk almışım sanırım der, migren olabilir miyim der... halk arasında bilinen hastalıklardan fikir yürütür. o adamın "migren olabilirim" derken "evet gerçekten gerekli tetkikleri ve ayırıcı tanıyı yaptım migren olabilirim" kastettiğini düşünen doktorun bilinç durumunu merak ediyorum.

    grip -> ateş + kusma + halsizlik
    migren -> başım çatlıyor
    sinüzit -> burnum akıyor + kafam ağrıyor

    tamam terminoloji yanlış ama adamın ne demek istediği belli işte. tamam de, sor, migren olup olmadığını bir teyit et. zaten migren olmuşum diyen adamın asıl sorunu da akciğer tümörü değildir herhalde. zaman da kaybetmezsin sormakla. sonra söyle migren değil ama şu olmuşsun migren olsa böyle olur diye ve yolla. basit?

    + buyrun şikayetiniz nedir
    - gullain-barre sendromu olduğumdan şüpheleniyorum...
    + çüş!
    - immün sistemim periferik sinirlere saldırıyor gibi hissediyorum doktor :(
    + lucy sen misin?
    - kaslarım ağrıyor bööle

    var mı lan böyle bir şey?
  6. meslek egosu diye bir durum var tabi ''biz ve onlar' ayrımı oluşuyor ister istemez. 'bağzı doktorlarda olan egoda rte'yle ve yeni yetme savcılarla yarışacak düzeydedir.
    her dakikada 1 tane tıp konulu tez yazılıyormuş, 1 dakikada 1 tez.
    1 daikakada bir iddia yani. senin bunların hepsini bilebilmen mümkün değildir, hastalığı çeken bilir, üzerine araştırma yapar, doktordan daha çok şey bile bilebilir. doktor da nihayetinde 6 yıllık bir eğitimden sonra doktor olmuştur.
    1900'da kokain bağımlılığını eroinle tedavi etmeye çalışan adamlarsınız siz. düne kadar tüm suçu tuza tereyağına atıyordunuz o da yalan çıktı bak. bu kadar burun kalkıklığına ne luzum var yani.
  7. sözlüklerde "bir fırsatını bulsam da giydirsem" denilen meslek, ünvan, akademik durum ve yaşam biçimi.

    ilk eleştiri "doktor egosu". egosantrik mesleklerden doktorluk evet. polis, hakim, savcı, tapu memuru, maliyeci vs. egosuna fitsiniz ama. neden? çünkü bu insanlardan çekiniyorsunuz. rahatlıkla dövemezsiniz bunları. ne yapalım, sürekli referandum öncesi başbakanı gibi ne kadar gereksiz bir pozisyonumuz olduğunu mu anlatalım?

    ikinci eleştiri "bilgili hastaya uyuz oluyorlar." hayır anam. bilakis seviyoruz. uyuz olduğumuz, eksik ve yanlış bilgi ve on dakikalık google araştırmasıyla doktora yaptığını sanan ukalalar. daha bugün sol kalçasına enjeksiyon yapıldığı halde sağ bacağının uyuştuğunu söyleyen hastaya bunun pek olası bir durum olmadığını söylediğimde bana "ama hocam biliyorsunuz ki sol taraftaki sinirler sağ tarafı idare eder" demesi gibi. ne yapmamı bekliyorsunuz peki?

    üçüncü eleştiri "artistliğe lüzum yok, parayla yapıyorsun bu işi. hem yeminin var. muayeneye geldiğimizde kuzu oluyorsunuz kuzuu". değil kardeşim. benim yeminim, beni bim kasiyeri olarak görebileceğin bir hizmet alanına ait değil. kaldı ki hizmet sektörlerinde de asgari bir iletişim ve dil kullanımı beklenir. ne diyorsun "bir ekmek alabilir miyim". de bakalım fırıncıya "ver lan oradan iki pişkin ekmek, parasıyla değil mi, adam olun" diye de soksun küreğin sapını mabadına. özel hastaneciliğe gelince. değişen bişey yok. orada para verdin diye daha fazla vakit ayıran yada daha güler yüzlü olan ben değilim. bunlar senin beklentin yüzünden. neden demiyorsun "özel sağlık sigortam olması çok aşağılık. binlerce gariban sgk kuyruğunda" diye. parayı verip ayrıcalık isteyen sen değil misin? yoksa bana ne. ameliyat masasına yattığında özelde de tüzelde de canını emanet etmiyor musun? kafa tasın açıkken güler yüz mü kurtaracak seni?

    aklıma gelen diğer eleştiri " sözlük ortamında hep bir şekilde kendilerini belli etme çabasındalar". değil efendim. kız falan mı düşürdüğümüzü sanıyorsun ne alakası var. maskeyle mi dolaşalım ne yapalım?

    tek haklı bulduğum genel eleştiri, iletişim sorunları olduğu. evet bazıları asık suratlı. bazıları sinirli. bu bir mesleki deformasyon. bir hasta kapıdan girip "öncelikle nasılsınız, sizin halinizi soran olmuyordur ben sorayım" dedi. bu adamın oluşturduğu pozitif hava elbette bir tebessüm getirecektir her hekimin suratına.
  8. dinlediğim en güzel vurguyu senin yaptığın, beni çağırmak için söylediğin kelimeydi, adımın yerine.
    doktor nasılsın?
    isim bir nesneyi açığa çıkaran sözcüklerdir. örneğin kitap dediğimde hepinizin zihninde az buçuk bir şey canlanır.
    doktor denildiğinde zihnimde canlanan şey hep sensin.