1. genelleme karşıtıyım. kişinin egosudur o. doktor olsun olmasın.

    devlet dairesine gittiğinizde veznede duran memurda da "sizin işinizi hallediyorum ben" egosu olabiliyor, umumi tuvaletin başında gişede durup para toplayan adamda da "sizin pisliğinizi temizliyorum ben" havası.

    ama yine de şuna katılıyorum; doktorda ego gösterisi varsa tüm meslek gruplarından daha itici olabiliyor,
  2. hastaneden fersah fersah ötedeki lokanta ve kafelere de önlük ve steteskopla gelmelerine sebep olan egodur.
  3. kişiden kişiye değişen egodur. ameliyat çıkışı hasta yakınını da alıp kokoreç yemeye giden, orada maç muhabbeti yapan doktor da biliyorum; hasta yakınına bilgi vermeye tenezzül etmeyip, bu iş için hemşireyi görevlendiren de.

    tüm mesleklerde olur bu egosu tavan insanlardan, hatta daha sık karşılaşacağınız meslekler de vardır eminim ki. ancak belli başlı üniversitelerin belli başlı bölümleri hariç en yüksek puanlarla tıp fakültesi kazanan, 6 yıl köpek gibi çalışıp, 25 30 poşet kitap ezberleyip tus'u kazanan, görevi sadece hayat uzatmak olmayıp, yaşam kalitesini de yükseltmek olan bir insan sizden daha fazla para kazanıyor diye gözünüze batıyor. evet evet, çok kazanıyorlar doktorlar.

    sonra vay efendim okudun da adam mı oldun? bir yerin ağrısın, ilk o adamın yanına gidersin.
  4. vardır. ancak bunu başka açıdan ele almak lazım. kendine güvenmeyen egoist olmayan biri bu mesleğin altından kalkamaz. her yönden böyledir, cerrahi operasyondan tut fakülteyi bitirmeye kadar. mesleğin ağırlığı ile ancak bu şekilde başa çıkılır. eğer üstün olduğuna inanmayan bir doktor adayı varsa o fakülteyi bitiremez. bu dediğime karşı çıkacak insanları da fakülteye beklerim, gelsinler kendileri görsünler.
  5. konuyu fırsat bilip bir meslek grubuna yüklenmek yanlış. meslek ile eylem arasında ilişki kurmak anlamsız. doktorlar neden gocunuyor kısmen anlıyorum. paranoyak olduk hepimiz. böyle şeyler olabiliyor, kelle istemeye gerek yok. zaten abla bunu alışkanlık haline getirirse aradığını bulur er geç.

    yine de olayın gerçek niteliğinin ortaya çıkması açısından bir soru soracağım. orada bekleyen kişi dengesiz bir tip olsaydı doktor aynı hareketi yapabilecek miydi? hayır. doğrusu yanlışı bir kenara adamın ağzına kürek sapı sokarlar. gücü yeten yetene. hatırlamak lazım. neyi? merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
  6. anlayışla karşılamaya çalıştığım ego.

    birimize veya bir yakınımıza bir şey olunca hepimiz onun gözünün içine bakıyoruz. o olmasa belki de yaşayamayacak olan biri onun müdahalesiyle yaşıyor. adamlar hayat kurtarıyor. yani biraz egoya sahip olmaları normal. ha tabi gönül ister ki hem görevlerini yapsın hem de alçak gönüllü olsunlar. ama hiçbir işe yaramadığı halde öyle egosu tavan yapmış insanlar var ki doktorlar benim gözüme batmıyor bile. yüksek ego elbette hoş bir şey değil ama doktorların yüksek egoya sahip olması da anlaşılamayacak türden bir şey değil. adamlara gösterilen ilgi ve alaka kime gösteriliyor? biraz şişmeleri, doğru olmasa da, normaldir.
  7. egosu olmayan doktora (ki yoktur), kendinizi emanet etmek istemezsiniz. tanısına inanmaz, tedavisini uygulamazsınız.
  8. aslında ne kadar cinsiyetçi olduğumu anladığım olay. videoyu gün boyu izlemedim haberlerde görene kadar hep doktorun erkek olduğunu düşünmüştüm.
  9. insanla bu kadar içli dışlı olup insana bu kadar tahammülsüz olanların sayısı bu kadar fazla olan b başka meslek grubu var mı, bilmiyorum.

    bazen öyle durumlar oluyor ki, kimin haklı kimin haksız olduğunu anlayamıyorsunuz. bunun temel sebebini kültür çatışması olarak görüyorum ben. mesela; almanya'da 14.00'da doktorla olan randevunuza 14.02'de gittiniz diyelim. doktor sizi içeri almaz, katiyen. bir kez daha randevu alıp öyle gelin, der. bunu almanya'da yapınca "bak ne güzel adamların sistemi tık tık işliyor" diyoruz. türkiye'de olunca da "ne vicdansız egolu insanlar, ne olmuş 2 dakika geçse" diyoruz. kültür meselesi. hekim ile halk kültür bakımından farklı olunca böyle şeyler oluyor. ben olsam almaz mıyım 2 dakika geciken adamı peki? duruma göre. almanya'da olsam almam. türkiye'de olsa alırım (gerçi türkiye'de muayene süresi ortalama 2 dakika...). insanın su gibi olması gerekli. bilhassa doktorun da. doktor almanya'nın kültürünü türkiye'de işletmeye çalışınca da olaylar karışıyor.

    doktor, halkın kendi istediği gibi olmasını isteyemez, istememeli. şartlara ayak olabildiği kadar ayak uydurmalı. halk eğitimsiz olabilir, hastanede nasıl davranılır bilmeyebilir. doktorun odasında bulunmanın mahremiyeti ihlal edebilecek bir hareket olup olmadığını idrak edemeyebilir. ne yapalım peki kepenkleri kapatıp gidelim mi... her şey yavaş yavaş olacak. şahsen ben olsam durumu kibar dille ifade ederdim öncelikle. olmuyorsa da güvenliği çağırırdım.

    halk da doktordan kendi olmasını istediği gibi olmasını istememeli, isteyemez. o da şartlar neticesinde kendini esnetebilmeli. bu konuda bir araştırma yapmıştım. insanların sağlık hizmetini ne kadar doğru kullandığıyla alakalı. hala daha acil servisi sigortasız insanlar için poliklinik olarak gören insanlar var mesela. içeride vücudunun 3/4'ü yanık halde yatan biri olduğu halde "hizmet almak için bizim de mi çocuğumuzun ölmesi lazım" küstahlığında bulunan insanlar var mesela. "bu a**k*** hastanesinde başka doktor yok mu a****" diyen kişiler de var tabi. gözlerimle gördüklerimi aktarıyorum.

    "ben hayat kurtarıyorum" kafasında olan öğrenciye de hekime de -tabiri caizse- kıl oluyorum. o senin işin... ne birisi 10 yıl okudu diye peygambere duyulan saygıyı hakediyor, ne de öteki onun maaşını vergileriyle ödüyor diye ona köle muamelesi yapma hakkı elde ediyor. bu işin bir ortası yok mu? neden insana sırf insan diye saygı gösteren bir toplum olamıyoruz?

    bariz hata yapan insanı körü körüne de savunamam. burada kesin bir saygısızlık var. bir sorun varsa tüm toplumda var. genellemek ise hatalı. bunları gördükçe çok utanıyorum, hiçbir şey yazasım gelmiyor. ne olacak bilmiyorum bu işin sonu...

    tl;dr: herkesin insanlıktan nasibini alması ve ortama ayak uydurma yeteneğinin gelişmesi dileğiyle...
  10. her doktorda olmayandır. genellemeleri bir kenara bırakıp karşılaştığım mis gibi bir kadın doktordan bahsetmek istiyorum.

    anneannem 87 yaşında, 2 yıl boyunca rahim kanseri tedavisi gördü. ben de daimi refakâtçisiydim onun. yaşı geçkin olduğu için uygulanan tedaviler de ona uygun olarak daha dozajında ve daha yavaş oluyordu. kemoterapi, radyoterapi aşamaları oldukça yorucu. ardından onlar yeterli gelmediği için türkiye'de yalnızca cerrahpaşa ve ankara'daki bir hastanede olan nokta atış tedavisi yöntemi ile sonuçlandı. başardık, anneannem, o güçlü kadın yaşına rağmen o illeti yenmeyi başardı. bu süreçte bahsettiğim anneannemin doktoru bizimle sanki ailesinden bir yakınıymış gibi oldukça samimi şekilde ilgilendi. anneannemle arkadaşı gibi şakalaşıyor onu neşelendiriyordu. bunu atlatmasında o doktorun ağırlıklı olmak üzere verdiğimiz moral ve neşe büyük pay sahibi oldu. besin takviyesi için normalde para ile satın alınan mamaları kendisi bedava veriyordu koli olarak. ve en ufak yanılgıya, yanlışa müsaade etmeyecek kadar da titizdi. anneannem kanseri atlattıktan sonra, bolu'ya gidip yöresel tatlarımızdan, bahçemizden sebze-meyve toplayıp güzelce paket yapıp götürdük. çok mutlu oldu kadın. ayrıca bu süreçte bana da moral veriyordu, dertleşiyorduk.

    böyle doktor-hasta ilişkileri de yok değil. o yüzden biraz şans işi sevgili youserlar.