1. slavoj zizek'e sormuşlar ne olur donald trump abd'nin yeni başkanı olursa diye. “Oy kullanabilecek olsam Trump'ı desteklerdim. Ondan korkuyorum. Gerçek tehlikeninse Hillary olduğunu düşünüyorum” demiş ve eklemiş: “Eğer Trump kazanırsa Cumhuriyetçiler ve Demokratların ikisi de temellerine dönecek, kendilerini yeniden düşünecek ve belki de oradan bazı şeyler çıkacak. Amerika hala diktatörlükle yönetilen bir devlet değil, Trump da faşizmi getirmeyecek. Ancak bu büyük bir uyanış olabilir. Yeni siyasi süreçler tetiklenebilir.”

    euronews'a verdiği mülakatta ise: "Elbette… Trump kişisel olarak iğrenç, adi, ırkçı ve saldırgan bir tip… Aynı zamanda onun İsrail ve Filistin konusunda söyledikleri çok doğru. Filistin konusuna ilgi duyduğunu ve bu konuya daha doğal açıdan yaklaşılması gerektiğini söylemişti. Sadece Rusya’ya karşı gelinmemesi, bir diyalog süreci içerisine girilmesini ve asgari ücretin artırılması gerektiğini açıkladı. Obama’nın evrensel sağlık sistemini iptal etmekten de hoşnut olmadığını belirtti." diyor zizek.

    trump'un ortadoğu'da kan gölüne dönmüş ve iç savaş batağından kurtulamayan ülkeler konusunda nasıl bir dış politika izleyeceği konusunda şu makale bir parça zihin açıcı olabilir sanırım. bu arada kürtlere hayranlığını ve türkiye devletinin aksine politik olarak suriyeli kürtleri desteklediğini sık sık dile getiriyor.

    New York Times'a verdiği bir mülakatta abd'nin askeri harcamalarına ilişkin sorulan bir soruya, ABD'nin bazı zengin ülkeleri korumak için de büyük askeri harcamalar yaptığını, ancak aynı şekilde geri dönüş alamadıklarını, bu nedenle bu ülkelerle anlaşma sağlanamaması hâlinde onları korumanın anlamsız olduğunu söyleyerek yanıt vermiş. mülakatla ilgili diğer ayrıntıları şurada okuyabilirsiniz.

    son derece sevimsiz, ırkçı, seksist bir kapitalist olduğu açık ancak abd'nin tam müdahaleci ve yıkıcı dış politikasında kısmi değişikliklerin olabileceği sinyalini de veriyor bana okuduklarım.
  2. bush'un kanlı döneminin ardından "müslüman kökenli" obama, nasıl müslüman coğrafyasına barış getirmeye teşebbüs dahi etmemişse^:arap baharı^, "müslüman düşmanı" trump'ın da dünya savaşı çıkaracağını sanmıyorum. amerika amerikadır, başkanı kim olursa olsun.
  3. dünya üzerinde yaşanan her olayda, her fırsatta amerika birleşik devletleri'ne laf atmadan duramayan kişilerin ne derece cahil, ikiyüzlü tipler olduğunu bir kez daha anlamamı sağlayan amerika birleşik devletleri'nin yeni başkanı.

    şu güne kadar kimi tanıdıysam, kiminle konuştuysam, herkes ama herkes, ırak'a yapılan saldırıların yanlış olduğunu ve bizzat birleşik devletlerin o bölgede etkin ve yanlış bir politika uyguladığını savunuyor. tabi arada yanlış bilgilerde dolaşıyor. petrol için saldırmışlar gibi. adamlar oradaki petrolu neredeyse ellemedi bile. bush döneminde gerçekleşen bu olayı en çok eleştiren kişi kendi partisinden donald trump oldu. yapılmaması gerektiğini ve yanlış olduğunu defalarca belirtti. bizim oralarda işimiz olmamalı dedi defalarca. bari gittin petrolu neden orada bıraktınız, şimdi teröristler o petrolü ele geçirip zengin oldu ve o bölgeyi daha çok karıştırıyorlar diye ekledi. ama gel gör ki her fırsatta amerika birleşik devletleri'nin başka ülkelerin iç işlerine ya da rejimlerine laf atmakla sınırlı bir politik görüşe sahip olan insanımız konu trump olunca ikiyüzlü davranmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar. kendilerine şimdi sorsan, ırak büyük bir skandaldı der fakat aynı olayları suriye üzerinden yapmak istediğini açıkça belirtip, o bölgedeki muhalif kürtleri silahlandıracağını açıklayan clinton seçilsin ister. o bölge yanıp tutuştuğu zaman ise suçu yine clinton'a atar.

    arkadaşlar, sizler politik doğruculukla aklınızı kaybetmişsiniz. siz kandırılmak istiyorsunuz.

    neymiş, hillary clinton ile türkiye'nin ortak çıkarları daha çok kesişiyormuş. sizler türkiye'de ne derece berbat bir politika izlenildiğini bilmiyor musunuz? esad ile aile fotoğrafı çektirdikten sonra düşman ilan eden, rusya'ya laf atıp atıp daha sonra özür dileyen, çok özledik geri dön diye ağladıkları adam için şimdi cadı avı başlattıkları bir ülkede politikadan bahsedebilir misiniz gerçekten? şimdi bu kişilere tükiye'de bağımsız bir kürdistan ister misiniz diye bir soru yönelttiğin zaman çok net bir şekilde karşı çıkar. ama suriye'de bağımsız bir kürdistan kurulmasını istiyorlar dolaylı yoldan. Trump net olarak işid ile savaşmak istiyor ve bunu o bölgede gerçekten işid ile aktif şekilde savaşan rusya ile beraber yapmak istiyor. bunu da haliyle esad yardımıyla yapacaktır. clinton elbette istemez bunu. kadın aksine esad'ı devirmek için uğraşıyor. o kadar debate oldu hiçbirini izlemediniz mi ya? kürt sevicisiymiş, hayranıymış.. ülkenizde sürekli bomba patlatan adamları silahlandıracağım diyen kadın çok iyi ama.

    türkiye'yi geçtim avrupa ve amerika kıtasını bile yaşanmaz hale getiren, savaş döneminde bile miyoz bölünme misali üreyen ve yerleştikleri yerin parazitler gibi etnik kökenini değiştiren suriyelileri akşam yolda görsek yanlarından geçmeye çekiniriz, otobüste yanlarına oturmaktan çekiniriz, her gün arkadaş ortamında suriyeli mültecileri eleştiririz, ülkedeki suç oranlarının yükselmesine sebep olup zaten sorunlu bir ülke olan türkiye'yi daha da tehlikeli yapan kişileri artık ülkemizde isteyemeyiz ve hiçbir politikacı, politik doğruluklar uğruna bunları dikkate almaz hatta ülkenin başındaki kişiler aksini savunurken ana muhalefetten bile tepki gelmezken, şimdi politikacı olmayan bir adam açık bir şekilde bunları dile getirip ülkesinde istemediğini belirtince ırkçı oluyor, fakat bizler olmuyoruz. ben bu düşünce sistemine hayranım ya...

    lütfen biraz okuyun, araştırın. ana akım medyasına kapılmayın. adam diyorki, meksika bizi bitiriyor. ekonomi olarak önümüze geçiyorlar. bize, kendi kalifiye elemanlarını yollamıyorlar. nerede tecavüzcü nerede hırsız nerede katil ya da uyuşturucu kaçakçısı varsa bize yolluyorlar. eyaletlerimin suç oranının artmasına sebep oluyorlar. ben ülkemde tecavüzcü meksikalı istemiyorum diyor. sanırım sizin o bölgede olanlardan pek haberiniz yok fakat yıllar boyunca nasıl suriyeliler sınırları yok edip patır patır ülkemize kaçak yollarla geliyorsa, meksikalılar da böyle yapıyorlar. sınırları hiçe sayıp kaçak bir şekilde geliyorlar ve abd topraklarında çocuk doğurup vatandaş oluyor. siz bu duruma ırkçılık diyebilirisiniz elbet. adam oy derdine düşmeden, ama şu kitleyi rahatsız etmeyelim de oy versinler demeden resmen göte göt diyerek bir seçim kampanyası yürüttü.

    trump; tüm basın ona karşıyken, tüm anketler manipüle edilirken, hillary clinton feto dahil bir çok gereksiz tarikattan, silah tüccarlarından, katar'dan, bankalardan delicesine bağış alıyorken trump tüm seçim kampanyasını kendi başına yürüttü. parası bile bitti adamın. evli bir kadınla çok uzun zaman önce çıkan kaset skandalı üzerine hiç gevelemeden çıktı özür diledi. hillary'nin altındaki medya ise bu olayı sürekli abartırken hillary ve kocasının harika skandallarını sadece trump yaptığı konuşmalarda anlatabildi. çıkan e-mail skandallarında kadının ne derece pislik olduğu çok daha iyi gördük. o skandalı araştıran fbi görevlisi ise nedense bir anda çıldırıp karısını ve kendisini öldürüp evini yakıyor. kadının yediği her boku saklamaya çalıştılar. madonna çıkıp hillary için oy verene blowjob yapacağım dedi. katy perry ise hillary clinton için soyundu. robert de niro, trump'ı yumruklamak istiyorum dedi. jay-z, beyonce, lady gaga clinton için konserler verdi. lebron james ve jr smith hillary ile sahneye çıktı oy dilendi. obama ve eşinden hiç bahsetmiyorum bile. birleşik devletler'in tüm önemli figürlerine karşı, bu işin uzmanları(?) tarafından seçilmesine hiç ihtimal verilmemesine rağmen kazandı donald trump.

    seçimi cnn canlı yayın akışından takip ettim. arada televizyon yayınlarını da izledim. florida, north carolina, ohio teker teker giderken tv'de hala clinton kazanacak diye bağırıyorlardı. bir ara ise ntv'yi izledim. net hatırlamıyorum ama bahçeşehir üniversitesinde görevli bir adam yorumluyordu seçimi. yanında da yaşlı birkaç kişi vardı. virginia kırmızılaştıkça adam ne diyeceğini şaşırdı. baktı florida gitti, hillary'nin kazanması için şu eyaletleri de alması lazım dedi. trump'dan hiç bahsetmiyordu bile. yanındaki yaşlı adamda arada konuşmaya girip, trump'lı bir amerikaya uyanmayacağız diyip durdu. donald trump, ne birleşik devletler'de ne de başka ülkelerde desteklenmeyen aksine çok eleştirilen bir adamdı. göçmenler için sürekli yatırım yapacağım diyip alttan alta ucuz iş gücünü isteyen kodamanların hepsi karşıydı bu adama.

    donald trump; hobi olarak atıldığı siyasette, yukarıda bahsettiğim ve yazmaya üşendiğim yüzlerce etkene rağmen hayatının 40 yılını siyaset ile uğraşarak harcayan, senatoluk, dış işleri bakanlığı, first lady olan ve arkasında inanılmaz bir bağış gücüne sahip hillary clinton'ı ezerek yenmiştir.

    ırkçı ve seksist söylemlere cevap verdim fakat sevimsiz olduğu konusuna hiç değinmedim.

    bu adam nasıl sevimsiz olabilir ya hahaha.
  4. şimdiye kadar gelen abd başkanlarından hangisi bize fayda verdi? hadi faydayı geçtim, zarar vermedi? faydaya bakacaksak, bize fayda veren kaç başbakanımız var ki? öhhöhöhöimamatiplerkapatılsınööhöhhö

    başkanla maşkanla olan bişey yok. çetelerin, sermayelerin, savaş baronlarının, tarikatların vidividi yaptığı bidibidide, savaş da bitmez düşman da bitmez bik bik de bitmez.
    nihayetinde ülke, böyle bir ülke ya. demokrasi ihraç edip cinayetlerle ödeme alan bir yapı. kim gelirse burnuma, gelmezse kulağıma.

    katil amerika.

    bi dk yaa editi;
    biz biz demişim de ülkemiz açısındanmış gibi oldu sankim. biz dediğim, savaşınızı sikeyim, yeter artık bırakın insanlar yaşasın diyen güruhtan bahsediyorum. ister mazlum milletler olarak alın, ister öldürmek ve ölmek ve ölüm istemeyenler olarak verin.
    naparsanız yapın bi rahat bırakın ya. kardeş kolumu bırak. sen benim ki? kolumu bıra. ya tamam konuşalım bi dk.
  5. kendi ülkemizden yakınen tanıdığımız bir sürecin amerika birleşik devletleri'ndeki baş aktörü.

    ağzına geleni söyleyip, rakiplerine bel altı vuran, terbiyesiz ve görgüden nasibini almamış haliyle kameralar önüne çıkmaktan gocunmadığı için destekçileri kendisini "özü sözü bir" olarak görmektedir.

    örneğin bernie sanders ve hillary clinton birbirlerini en ağır şekilde eleştirirken dahi clinton sanders'a "sayın senatör", sanders clinton'a "sayın sekreter" diye hitap eder. seviyeyi yerlere indirmezler, politik nezaket gereği.

    trump ise rakibi rubio ile ilgili getirdiği "eleştiri" de eline bir su şişesi alır etrafa sallamaya başlar ve "hiç bu kadar terleyen bir adam gördünüz mü yahu hahaha" diye palyaçoluk yapar.

    seviyeyi indirme, yazılı olmayan görgü kurallarına uymama insanlara samimi geliyor. halbuki adamın söylediği üç laftan biri yalan, diğeri de çarpıtma, kalan bir doğru laf da diğer ikisini yedirmek için temel olsun diye kullanılıyor.

    kullandığı dile ilişkin yapılan araştırmalarda, konuşmalarında yer alan sözcük çeşitliliğinin azlığı dikkat çekiyor. bir diğer nokta, konuşmalarında kullandığı kelime haznesinin dördüncü sınıfa giden bir çocuğa tekabül etmesi.

    bu yeter seviye, diğer başkan adaylarında daha yüksek bu da diğer adayların eğitimsiz kesime hitap edebilmesini güçleştiriyor.

    "amerika en büyüktür, rusya, çin ve müslümanlar düşmanlarımızdır, ben yaparım" anahtar sözcüklerini kullanarak siz de bir trump konuşması hazırlayabilirsiniz.

    cumhuriyetçilerin adayı olacağı neredeyse kesin. başkanlık konusunda ise amerika'nın, fransa'nın le pen'e gösterdiği gibi tepki gösterip karşısında kim varsa ona mı kapıyı açacağı yoksa türkiye vb. tam gaz sağcılığa kayan ülkelerdeki gibi başına içi boş bir gösteri peygamberi mi getireceğini göreceğiz.
    pinot
  6. cia tarafından dün kendisine verilen ilk istihbarat brifinginden saatler sonra suudi arabistan'da gizli bir abd askeri üssü olduğunu ağzından kaçıran başkan adayı. başkan olduğu günü özlemle bekliyoruz.
  7. lobiler seçtirmez zannederdim ama yeni başkan olması şu an garanti gibi.

    meseleye susan sarandon gibi bakmak gerek sanırım...
    mesut
  8. amerikanın yeni başkanı. ne zaman görsem aklıma sarıbıyık tipi ali ağaoğlu karakteri gelen kişi.

    Bu seçimler şunu gösterdi ki Amerikan halkı Bernie sanders gibi sosyalist bir adaya ilgi duyuyor yani sistemi sorguluyor bu yönde eğilim var gelecek seçimler için Amerika da farklı bir değişim olabileceği yönünde işaret. Şu anda iki kötüden birini seçtiler.
  9. trump'ın seçilmesini bekliyordum çünkü sosyal medyayı sürekli takip eden biri değilim ve böylelikle medyada yer alan ya onu ya bunu seç zorbalığından kurtulup aklı başında değerlendirmeler yapabiliyorum. yapabiliriz de. herkese tavsiye ederim bunu. (kendimi övmüş bulundum ama idare edin canım ya. çünkü benim böyle konular hakkında konuşabileceğim pek arkadaşım yok ve buraya da biraz olsun ben demiştim havalarında takılabilmek için bu konuda yazıyorum.)

    kadın başkan seçilirse değişim olur diyordu medya ancak hillary'nin vaatleri öyle değildi. bizden ornek vermek gerekirse, tansu çiller'in ve turgut özal'ın başbakan olması ne kadın haklarında ne de kürt sorununda bir iyileşmeye sebep olmadığını söyleyebilirim.

    değişim demişken trump'ın seçilmesi değişime sebep olabilirdi ve kısmen oldu şimdilik. ileride ne olur göreceğiz. trump'ın seçilmesi ileti çağını yaşayan dünyada pek çok şeyden haberdar olan ama pek de bir şey bilmeyen bir insan modeli yarattı. daha açık ve daha hafifletilmiş bir şekilde ifade etmek gerekirse insanların kullandığı teknoloji ile o teknolojiyi üretebilme kapasitesi arasındaki mesafe arttı. böyle bir durum teknolojiyi show için, trollük için kullanmaya sebep oldu. trump trollügünü yaptı ve kitleyi arkasına aldı. aynısı turkiye'de de oldu. trollük kelimesini biraz daha açmak gerekiyor aslında. kast ettiğim şey amerikan halkının çoğunluğunun dile getirmek istediği ama dile getirmediği yıllardır kolektif bilinç altlarında yer etmiş düşünceleri açıkça ifade edilmesidir. trump bunu yaptı. halk onla aynı görüşte olsa bile bunu açıkça ifade edemedi ve bu anketlere yansımadı. aynısı turkiye'de de olmuştu ve şimdilerde olmaya devam edip etmediği ise tartışılır. (hani şu her iki kişiden biri akp'ye oy veriyor ama çevredeki kimse oy verdiğini söylemiyor muhabbeti. kim veriyor la o zaman bunlara bu oyu muhabbeti. bildin mi?)

    hillary geçmişte yaptıklarıyla olsun, gelecek için vaat ettikleriyle olsun tam bir felaket. yeminle korkulur. o gelseydi başa hiç bir şey değişmeyecek ve her şey olduğu gibi kötüye gitmeye devam edecekti.

    trump trollük yaptı ve ustüne öz eleştiri de bulundu amerika'nın durumuna. yeniden kuracağız muhabbeti falan. çok köklü bir değişim o olacağını sanmıyorum ama yine de bir şeyleri değiştirmeyi kafaya koymuş ve dünyaya değil de amerikan halkına kanalize olmuş birisi kendisi. vaatleri de bu yöndeydi. hillary rusya ve çin'i karşısına alıp cephe açmayı, trump ise eskisi kadar güçlü bir devlet olmadığını bildiğinden diyalog yoluna gidip öyle ya da böyle amerika yi yine dünyanın jandarması rolünde tutmayı vaat etti.

    neyse ya ben yine benim daha çok ilgilendiğim iletişim alanına döneyim. trump'ın vaatleri bana lise başkanlık seçimlerini hatırlattı. son çıkan kişi diğerlerinin vaatlerini yapamayacağını ama yine de başkan olmak istediğini ve gerçekçi hedeflerini anlatıp piyasayı parsellerdi. trump bunu yaptı biraz da.

    hillary medyayı satın aldı diyorlar ama almasa da olurmuş bence. ya çok satın aldı ya da trump sağlam trollük yaptı ve çok fazla trump karşıtı şey medyada yer aldı. bu ister istemez insanların içten içe tepkisini çekti ve mağdurun tarafından yana bir tutum sergiledi, hiç yoktan trump'ı tanımak istedi ve bu durum her türlü trump'ın işine geldi. (ilkinde oy ikincisinde reklam olarak) sürekli tekrar bu sefer bunalttı belki de. nazi dönemi propaganda işlerine bakan dayıyla bu konu hakkında tartışmak gerek la. neyse.

    (aklıma gelmişken bu reklamlar "ülkeyi terk ederim bak haa" diyen ünlülerin videolarına kadar vardı. ben de sinir oldum bak şimdi (: )

    son olarak değişim oldu ama bu değişim amerika için gecikmeli bir değişimdi bana göre. obama effect diyorum ben buna. çok komik çünkü. :) dünya'da sağ partiler ön plana çıktı. iletişim çağı muhabbetinde bahsettiğim şey burada da geçerli, amerika geriden geldi sadece. halkların geçmişten gelen ön yargılarıyla ve bu ön yargıları doğru kullanan liderlerle, iletişim çağının getirmiş olduğu küreselleşmeye karşı tepkilerden biridir bana kalırsa trump'ın seçilmesi. (geç demiştim ama niye öyle dedim ki? bu açıdan bakarsak amerika'nın da troll lider modeline girmesi, kendi var ettiği küreselleşmenin olumsuz yanlarına bir tepkidir)

    farklılıkları tanıyarak değil de yok sayarak yapılmış olan bir küreselleşmenin, kendi silahıyla (iletişim sonucunda çıkan halk) vurulmasıdır, trump'ın seçilmesi. hayırlı uğurlu olsun. :))