1. bedri baykam'ın 2013 yılında açtığı, 7 tane boş çerçeveden (ve bedri baykam'ın onlara yüklediği anlamlardan) oluşan sergi.

    içindeki çerçevelerden biri, murat ülker'e 125.000 dolardan satılıyor, sonrasında murat ülker de bu "eseri" başkasına daha yüksek bir fiyatla satıyor.

    önden yorumumu yazayım: "kral çıplak" hikayesinin o çerçeveler kadar basit doğasında, çok daha büyük bir gerçeği sakladığını düşünüyorum; fakat şunu belirteyim, baykam'ın bu eserde hiçliği çok güzel anlattığını düşünüyorum ben. çünkü "sanat" adı altında böylesi bir kaynak harcamasını bir hedonistten başkası yapamazdı ve onu da bir hedonistten başkası satamazdı.

    röportaj:
    !---- spoiler ----!

    Ressam Bedri Baykam boş çerçeve satan ilk ressam oldu. Baykam bunun bir sanat olduğunu söylüyor... Cengiz Erdil, Baykam'ı sergi için bulunduğu New York’da buldu, sanatçıdan boş çerçevenin sırrını almaya çalıştı…

    Bedri Baykam Türkiye’nin sıra dışı sanatçılarından... ABD’nin New York kentindeki The Proposition Gallery’de açtığı dev çerçevelerden oluşan kavramsal sergisi için bir buçuk yıldır hazırlanıyordu. Ve sergi açıldı.

    Türkiye’de çoğu serginin önünden bile geçmeyen Türk medyası, bu kez sergi haberine balıklama atladı. Çünkü sergide boş bir çerçeve 125 bin dolara satılmıştı!.. Tabloyu ünlü işadamı Murat Ülker satın aldı.

    Bedri Baykam’ın “Duchamp delicesine kıskanırdı” adlı, 12 Mayıs’a dek sürecek sergisinde çift taraflı tavandan asılı, farklı renklerdeki 7 adet boş çerçeve sergileniyor. Baykam’ı New York’da bulan “Atilla Güner’le Akşam Postası” editörü Cengiz Erdil, sanatçıya boş çerçevenin sırrını sordu.

    Bedri Baykam dünya tarihine boş çerçeve satarak geçen ilk ressam oldu. Gazetelerde ve internet haber sitelerindeki haberlerin başlığı böyle. Bedri Baykam’ı New York’da bulduk. Şu anda telefon hattının diğer ucunda. New York’da çok önemli bir sergi açtınız, önce bu sergiden biraz söz eder misiniz?

    Bedri Baykam: Bu sergiyi 1,5 yıldır hazırlıyorum. Bunlar çift taraflı birbirine sırt vermiş, her iki yönden görülebilen ve tavandan asılan veya yere konulan çerçevelerden oluşuyor. Dolayısıyla bunlara boş diye de bakabilirsiniz, içinde hiçlik var diye de bakabilirsiniz, hiçbir şey yok anlamında veya her şey var diye bakabilirsiniz. Çünkü o çerçevenin içinden tüm dünyaya göz atmış oluyorsunuz, dünyayı görmüş oluyorsunuz ve o çerçevenin içinden karşınızda son derece gerçekçi, derinlikli, her an değişen, hiçbir zaman normal çerçevelerdeki resimlerdeki gibi zaptedemediğiniz, avucunuza alamadığınız çerçevenin çizdiği hayali planda sanki bir yüzey oluşturan görüntü görüyorsunuz.

    100 bin dolara satıldı bu çerçeve doğru mu? Sizin eserleriniz tabii ki parayla ölçülmez, çoğu sanatçı gibi sizin de paraya önem vermediğinizi biliyoruz ama basında çıkan “100 bin dolara boş çerçeve satıldı” söylemi için ne diyeceksiniz efendim?

    100 bin dolara değil, 125 bin dolara satıldı. Hatta buna KDV’de eklendiği için daha da fazla. Bu doğru, zaten ben 56 yaşındayım ama son 50 yıldır bu ülkenin en meşhur ressamlarından biriyim. Rahmetli olmuş çok değerli dostlarımız, meslektaşlarımızın bazı işleri biliyorsunuz 3 milyon, 5 milyon liraya gidiyor. Sonuçta birçok yapıtımın önemli fiyatlara satıldığını zaten kamuoyu biliyor. Gerek müzelerde, gerekse çeşitli başka satışlarda. Bunu şunun için söylüyorum burada esas olan sanatla satılan bir dekor, bir renk uyumu, herhangi bir dekor nesnesi değildir bir düşüncedir o yüzden benim ilk sanat kitabımın adı “Boyanın Beyni”dir. “Boyanın rengi” değildir, Türkiye’de çığır açmış bir kitaptı Boyanın Beyni, 1990’da çıkmıştır. Bu resmi alan Murat Ülker Bey devrimci bir düşüncenin ilk örneğini almıştır. Bu sonuçta bir koleksiyonerin her gün yapabileceği ya da bulabileceği bir fırsat değil. Çünkü bugün herkes gidip istediği parayı bastırarak her akımın en ünlü işini 10, 20, 30, 50, 100 milyon dolara satın alabilir. Ama bir akımın ya da bir yeni sunumun ilk sunuş parçasını almak üzere zaman içinde geriye seyahat edemezsiniz. O açıdan önemli bir satıştı ve Türk sanatında sanki boya, emek, manzara, konu para eder gibi görünüyordu. Bu durum bu anlayışı kırdı. Sanatın esasında her şeyden önce bir düşünce tarzı olduğu ve o devrimci, yenilikçi düşüncenin para ettiği kavramı tescillenmiş oldu. Bu açıdan çok önemliydi genç sanatçıların önünü açmak için.

    kaynak

    !---- spoiler ----!