1. Gıcırtılı bir kalemin nazlı bir kağıt üzerine, isteksiz özlem cümleleri yazdığı o ruh haliydik o ve ben. O bunları okuyor, ben bunları yazıyordum hep.. O bunları hak etmiyor, ben hep varsayıyordum sadece. O'na dair bende kalanları tekrar etmekten başka bir şey değildi bu özlem, yüzyıllar süren. Karıştırdığım çöplüklerin daha da çürüyen eski metan gazlarının patlamasıydı gönlüme, aklıma, gözlerime düşen.

    Sancılı yalanlarım vardı, her doğru çarpışmasında tüm narin hayallerimi paramparça eden. Ona anlatmaya hiç çalışmadığım binlerce sayfa düş; onunla yaşamaya çalışmaktan gerçekleşmeyi kaçırmış binlerce his; onun hakediş çizelgelerinde kaybolmuş hızlı bir düşüş! Önce O, sonra Ben.. Ah ne de güzel kurulan bir düştük, çok daha güzel bir hızda aşkın uçurumlarından düştük. Başımızın dönmelerinde saklıydı en içten cümleler, düşüşler hep eş zamanlı olduğu içindi, geldiğimiz ve gittiğimiz yerlerden çok çok uzaklarda gözlerimizi açabildik.

    Tüm bu nedenlerle, düşünün ki O bunları okuyor; düşünün ki okuduklarının binlerce saatlik yansımalarını birkaç saçma sapan ve bencilce karede aklında filmlere, şiirlere, şarkılara çekiyor. Ya alev alıyor geçmiş, bu kez benim en güzel sevgilim oluyor ya da aklındaki nefret külleri ortalığa saçılıyor hemen eskimiş bir aşk cehenneminden kaçıyor. Özetle, bunu her okuyan o kadar düşünceli olamıyor, bunu her okuyan o kadar düşünülecek değeri hak etmiyor; zaten hak hukuk aşkta hiçbir işe de yaramıyor! Yaramadığı ve de yaramayacağı üzere, daha binlerce nefes daha ötede. Derinden bir nefes daha çektiğinde, içine ilk dolan yalnızlık anındaki isimdir bizim "o, bu, şu" diye tanımladığımız tek özel, tek güzel, tek gerçek ve tek gelememiş gelecek. Aşkın kimyası da bu şekilde değil mi zaten, ne zaman elde edilse terk edilesiye dek ömür tüketen; ne zaman gitmeye kadar verse, binlerce kat daha değerlere binen..

    Tuttuğumuz, tutturduğumuz bu dilekler işte, bizi okunmayacak, okunsa da anlaşılmayacak, anlaşılsa da yüzleşilmeyecek binlerce hataya rağmen bile yalnızca "O" diye belirttiğimiz bir kişiye hiç düşünmeden harcayabiliyoruz binlerce kelime, binlerce hece hatta yüz binlerce. Her gündüz-her gece, kendimizden geçtikçe vardığımız bağımlılık benzeri bir ruh halinde daldığımız bu derin rüyalar denizi sadece bize kalan. Kimsenin uğruna artık dualar okumadığı, dilek ağaçlarına yanaşmadığı, hiçbir şairin de artık inanmadığı bir yanılsama sadece. Arıyoruz ölmüş şairlerin dizelerinde, sanki o adam ya da o kadın hala yaşıyormuş gibi aynı yaş aralığında, aynı düşünce pazarlığında ve aynı ruh baygınlığında..

    Ne o biliyordu,
    Ne ben.

    Ne ondan geliyordu,
    Ne gidiyordu benden.

    Biraz geriden,
    Çok daha önden,
    Kaçarcasına gidiyordu elimizden.

    Zaman gibi,
    Bizle başlayıp,
    Biraz sana biraz bana bölünen..
    **
  2. kuz
  3. bugün bana bir kısmını okuduğun şiiri eve geldiğimden beri yaklaşık 6 kez okudum. bi o kadar da dinledim. hiçbiri senin sesinin yarattığı etkiyi yaratmadı. sen bana hep şiir oku.
    şiir
  4. Odama girip şöyle bi baktım etrafa.Çalışma masam, kütüphanem, bağlamam, gitarım... Her şey yerli yerinde. Mutluyum ulan işte yeter bu sonbahar hüznü dedim camı açıp oturdum sandalyeye. Odamın ölgün bi sarı ışığı vardır bana kendimi iyi hissettirir zaten oldum olası sevmişimdir biraz loşluğu, nesneleri ve kişileri olduğu gibi değil de görmek isteğim gibi gösterdiğindendir belki bilemiyorum. Tam böyle güzel güzel dalmışken, meydan okuduğum o sonbahar en güçlü silahlarıyla hücum etmeye başladı. Rüzgar esti yaprakların hışırtısı doldu odama ve arkasından tıkır tıkır yağmur damlaları... "Bok mutlusun kandırma kendini" dedi sanki. Açtım şarkıyı boyun eğdim.
    Koşturuyorum durmadan; dersler, sınavlar, insanlar... Neden diye sorardım hep ama bu aralar azalmış olacak ki bu sorgulamalarım kendimden utandım. Hayatın içine karışmış olmaktan utandım her şeye rağmen sanki hiçbir şey olmamış gibi yaşıyor olmaktan utandım. Eminim size de oluyordur böyle şeyler de üzerinde durmuyorsunuzdur pek. Durmayın zaten, sittir edin.
    Sözlükte "düşün ki o bunu okuyor" diye başlık var. Hep okuduğunu düşünerek yazdım. Şimdi de okuduğunu düşünerek yazıyorum zaten. Hatta defterler dolusu yazıyı da okursun diye yazıyorum. En azından bazı şeyleri bi amaçla yapmak iyi hissettiriyor galiba. Galiba değil ya, tam olarak öyle.
    Şarkı diyo ya hani "aşk elbisesi en güzel sende duruyor ama ne acı, terzin ben değilim", canım yandı be. Aynen burada söylediği gibi "bildiğin gibi değilim sildiğin gibiyim hala" Yo ağlamıyorum gözümü geçmiş kaçtı. Adı gibi değil ama o geçmiş. Sen geçmiş diyosun ama işte sonbahar gelip "nah geçti!" diyo.
    Bu geceme kasvet yükleyen, beni alıp götüren bu satırları yazdıran şarkı için arkadaşıma teşekkür ediyorum. Dost acı söyler derler ya hani, acı söylemese bile acıtabiliyor işte böyle. Eyvallah bro. Şimdi bu gece bitsin bakalım.
    işte o parça
  5. Oğuz'un sevgilisine yazdığı bir senelik senaryoyu yavaş yavaş yapmaya başlamışsın... Açıkçası bu kadar hızlı olmanı beklemezdim eski sevgili... Oysa ben senden bunu hiç beklemezdim....

    meraklıları için...