1. azıcık aklın varsa bu sitede başka bir şey oku.
  2. seni, yakınlığını, senden gelen bir şeyi, bağı, bağlantıyı, ayrılığı, birlikteliği, sevgiyi, nefretini istemiyorum.
    bu istiyorum anlamına da gelmiyor zeki çocuk.
  3. senden sonra çok sabrettim. yıkılmadım. sustum!
    yoktun, olmadın! bu yüzden sana değil terkedişine küstüm!
    ama bir umuttu hep aynı koridorda yüzüne "yalan bir tebessümle" bakmamı sağlayan.
    dinleyeceğini bilsem ne güzel şeyler söylerdim oysa.
    "seni belce kız plajına anlattım" derdim mesela...
    bütün gün ben sustum, belce kız sustu.
    o altın saçan güneşin beyaz deniz kumuna yansıyan, meryem ana mavisi tertemiz dalgaları bile sahile vurmaktan vazgeçti, uykusuz gecelerimin sebebi "terkedilişimin" yasını tuttu.
    sevgi dediğin ne ki?
    "ben senin saçını kokladım be hatun!"
    sen bilmezsin, her piyano çalışımda ben seni düşündüm...
    sonra piyanoyu, şarkı söylemeyi, sigara içmeyi bıraktım.
    müslüm bile dinledim! gecenin üçünde.
    ne beddualar ettim bir bilsen, "be vicdansız!" der isyan edersin.
    ama merak etme. kıyamadım, her bedduaya karşılık, her sabaha tövbe ettim.
    bilmezsin sen. yokluğunun verdiği acının büyüklüğünü anlatsam sana, güler geçersin!
    katran karası siyaha konmuş kar beyazı toz parçalarına yazmıştın ya hani adını, işte o gün, varlığını bilmeden yokluğuna hasret kalmıştım!
    ne kızdım kendime ama ne kızdım, ah bir bilsen...
    sensizliğin öyle ağır geldi ki bana, kaçamadım bile.
    öyle yıkıldım ki senin aldığın her nefese, düşmanım bile insaf etti bana.
    yeni aşkına geç kalmamak için, aceleyle tuvaletten çıkarken unuttuğun gözlüğünü, anlam bile veremediğim bir hissiyatın kurbanı olduğumu bilerek aldıktan sonra "neden günlerce avuçlarımda sakladığımı" hiç düşündün mü?
    güneş başını ağrıtır, "adım gibi eminim!" bir ben bilirim.
    uğraştım ama! hastalıktı senin yokluğun, kabullendim!
    nasıl ayrılığımızın ilk günü sustuysam, öyle sustum!
    ilaçlar, doktorlar, arkadaşlar...
    ne geceler eskittim, bir ben bilirim!
    en şirin halinle,
    kahkahalar atarak,
    "aşkım!" diye hitap ettiğin, o sahte gülüşü cenazeyi andıran varlıkla,
    şakalaşarak yürüdüğün o yola dökülen gözyaşlarını sustum sana...
    anlamadın!
    sen hiç anlamadın beni. sana olan yoksunluğumu, sana olan yalnızlığımı...
    olmadı be!
    çok ağladım, çok sızladım...
    ilaçların üstüne ne sarhoşluklar çektim "cila" niyetine, olmadı.
    yine bir sözünle yıktın beni. tam da "yoluna koydum artık" derken...
    ama o kadar kırgınım ki sana, "aşkından ölüyorum" desen dönüp bakmam suratına.
    çünkü; her gördüğünde "hiç var olmamış" gibi davrandığın bu adam, varil ateşinde şarap içtiğin o geceyi unutmamak için neler kaybetti hiç düşünmedin.
    seni suçlamadım asla. suçlu da benim. sen gittin, zaman geçti, insanlar öldü, insanlar doğdu...
    ama bu gün o cenaze ile aynı evde olduğunu söyledin ya!
    beni isimsiz mezarlara gömdün bilesin...
    şimdi karlar altında el ele yürüdüğümüz o yolu, kaba eti kırık 3-5 sedatif ilacın verdiği yetkiyi hiçe sayarak salya sümük yürüyorum!
    tam "hepsi bitti" derken, aynı yerde saydığımı farketmenin acısını yaşıyorum.
    lan şaka maka bak artık üzerinden yıllar geçti, inanmayacak hatta garipseyeceksin ama;
    yokluğunu artık midem kaldırmıyor...
    öğürüyorum falan ama "kusacak bir şeyim bile olmadığını" farkedince, sessizce oturup sakinleşiyorum.
    "beni sevdiğine inanmiyorum!" demiştin hani;
    ben senin saçlarını kokladım,
    her kapı ardına "sesini duyabilme umuduyla" kulaklarımı dayadım!
    sen olmasa bile kokun sinmişti okulun her koridoruna,
    rüzgarın bile öyle şiddetliydi ki, dizlerim dayanmadı!
    seni hayal etmenin ızdırabını sen düşün.
    ah! bir kere arkana baksan görecektin oysa ki, kaç kere "ölüyorum" diye dost sandıklarıma muhtaç kaldığımı!!!
    ben seni sevdiğim için yokluğuna hayaller kuruyorum be kadın!
    ama sana kızmıyorum! sadece susuyorum.
    çok zaman geçti üzerinden biliyorum. ama sen de bil ki;
    bu güne kadar bir kelime bile etmediysem tek sebebi var;
    hayran olmak sana, her nefeste ihtiyaç duymak "yokluğuna bile"

    olabilecek her olasılık için artık zaman çok geç, biliyorum.
    oku yada okuma umrumda değil.
    sadece tek bir konuda yanıldın;
    yıllar geçse bile, seni ilk gün olduğu gibi seviyorum...
    (2013'den bu güne o lanet 6 ocak akşamı hatrına)
  4. uzatmayacağım; seni çok seviyorum be gülüm, güzelsin gördüğüm ilk günden beri :)

    for; bö
  5. gelirken uykusuz alır mısın?
  6. fekat çok hüzünlü olmuş burası
  7. intikam soğuk yenir tatlım siparşin yolda ;)
  8. o telefonu açmayaydım iyiydi. şimdi her gün ya gelirsen naparım diye düşünüyorum. unutmak için yaptığım onca şeye rağmen başaramadım. sesini duyar duymaz kalbim tekrar atmaya başladı. geleceksen gel gönlüme kurul senin tahtın olsun gitme. ama 2 gün kalıp gideceksen gelme. canım çok yanacak.
  9. hiçbir özen ve dikkat gösterilmeden 21 12 de giriyi yollamak da bana verdiğin başka bir ders mi tanrım?
    ben üstüme düşeni yaptım. günahsızım. etki eden o, tepki gösteren benim. senin işin onunla. o yüzden ona oyna.
  10. iki çay parası vermek için, hadi yemek olsun, hesabı ödemek için hırgür çıkaran kişi, seni dolandırmak için altyapı kuruyor demiştim ya hani: gülmüştük, filhakika, ben gülmüş sen kahkaha atmıştın. hatırladın değil mi? böyle işte, var sen dediğimden kendine bir şeyler biç. neden biçmiyorsun? o gün kavga ettin adamla, hesabı burdan alacaksın diye böğürerek, yapma çocuğum, etme çocuk demiştim. insan taklidi yap demiştim. bak dediğim gibi oldu. yok yok, o rakam canımı sıkan bir rakam değil. o rakam değil, senin devemde kulak olduğun bir kaybım, kayıplarım oldu. sadece şunun için dedim bunu: kalbim aklıma mahcup oldu ve aklım kalbime ben sana demedim mi hıyar! diyor. bir insanın iç seslerinin kendinden bağımsız olması ne kötü! onun için paramı getir, yoksa ne kadar hatıran varsa beller geçerim, ismini telden siler, kulağından tutar dışarı atarım. içimden gayrısı dışarısı.