1. insanın gelişmesi ve öğrenmesi yolunda doğru kişilerden gelmesiyle büyük öneme sahip olduğunu ďüşünüyorum. öte yandan zor bir eylemdir çünkü eleştiri ile övmek ya da yermek arasında çok ince bir çizgi var.
    ayrıca henüz çok toy olduğunun farkında olan ve öğrenme aşkıyla yaşayan biri olarak her konuda açık hatta muhtaç olduğumdur. benden çok daha deneyimli, kültürlü ve kendini geliştirmiş pek çok değerli yazar var ve eminim eleştirileri altın değerinde olacaktır. yıkıcı nitelikli eleştiriler veya iğnelemeler ise tam tersine üzücü ve heves kırıcı oluyor maalesef.
  2. bu mefhumun öz olanı makbuldür. tuttuğum günlüklerde, hatıra defterlerinde şu alıntıyı bulundururum:

    "insan kendi bedeninin ağırlığını, hareket ettirmek istediği her yabancı cisminkinden farklı olarak, nasıl duyumsamaksızın taşırsa, aynı şekilde kendi kusurlarını ve kötülüklerini değil, ötekilerinkini farkeder yalnızca. ama buna karşılık, her bir kişinin ötekinde, içinde kendi kötülüklerini, kusurlarını, yakışıksız hareketlerini, her tür itici davranışını açıkça gördüğü bir aynası vardır. ne var ki kişi bu bağlamda, bir köpek gibi davranır çoğu zaman, içinde bizzat kendini gördüğünü bilmediğinden, bunun başka bir köpek olduğunu düşündüğünden aynaya havlayan köpek gibi." arthur schopenhauer
    nisa
  3. eleştiri yaparken yapıcı olmaya çalışırım. '' o iş öyle mi yapılır kardeşim'' demek yerine '' aslında bu işi şöyle de yapabilirsin'' demeye çalışırım.

    belli bir iş yaparken de yanımda olan kişilere '' nasıl oldu '' sorularını sıkça sorarım. çünkü başka bakış açılarını dinlemek ve ona göre hareket etmeyi severim. yapıcı eleştiri yapan insanları dinlemeye çalışırım yada karşı bir tez sunarak yıkıp daha iyisini yapmaya çalışırım. tartışmayı ve eleştiri yapmayı severim.

    yıkıcı eleştiri yapan insanlarla muhatap olmamayı severim ama huyum kurusun bazen kendime karşı koyamayıp laf soktuğum oluyor.