1. geçenlerde @antagonist bir insanda narsisizm, makyavelizm ve psikopati ve sadizmin aynı anda vuku bulma durumunu adlandıran karanlık dörtlüyü yani dark tetrad'ı yazmıştı. başkalarını bilemem ancak en azından benim zihnimi epeyce aydınlatan bir yazı oldu. her ne kadar popüler psikolojiye şüpheyle ve uzakça bir mesafeden baksam da, "neden insanlar bu kadar acımasız?" ve "neden birbirlerinin acılarından bu kadar zevk alıyorlar?" sorularının bir nebze de olsa karşılığını bulabildim.

    bu karanlık dörtlüden biri de psikopati. psikopati empati ve vicdan yoksunluğu olarak tanımlanıyor kısaca. üstelik çok ağır bir kişilik bozukluğu. tedavisi yok değil ama ilaçla filan iyileşmek olanaksız. belki yıllarca devam edecek bir psikanaliz süreciyle ancak başa çıkılabilir. yani birinin davranışlarında vicdanı belirleyici değilse ya da başkalarıyla empati kuramıyorsa bu kişinin psikopat olma ithimali epeyce yüksek. dünyanın haline bakın, türkiye'ye bakın, kentinize ya da köyünüze bakın. kimse kimseyi anlayabilmek için hiçbir çaba göstermiyor, vicdan etkisiz eleman olmuş, empati mekanizması yerle bir ya da kimse çocuklarını başkalarıyla empati kurabilecek şekilde yetiştirmiyor.

    savaş koşulları ve yarattığı tahribatla, ölümle, savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan göçmenlerle empati kurabilsinler diye yapılan sosyal deneyi ve survivor suriye yarışmasını hatırlıyorum.

    feci değil mi? savaşı anlamak için savaş bölgesine gitmek, yoksulluğu ve yoksunluğu anlamak için aç kalmak ya da survivor adasında yaşamak ya da mültecilerin neler yaşadığını fark edebilmek için onların göç rotasında yaşadıklarına maruz kalmak gerekiyor. akıl tutulması bence bu. bir taraftan da trajikomik. ama böyle bir dünyada ve böyle insanlarla yaşıyoruz maalesef. bırakın başka bir halkla, bir etnik ya da siyasi grupla, başka bir kültürle, başka yaşam biçimleriyle empati kurabilmeyi kendisi dışında (belki en yakınındaki ve sevdiğini iddia ettiği insanlarla dahi) hiç kimseyi anlamak için ufacık bir çaba dahi göstermeyen, hiç kimseyle empati kuramayan ya da kurmak istemeyen, vicdansız insanlarla birlikte yaşıyoruz. "el insaf, el vicdan" ya da "aman nolur biraz empati" deyince de ya "duyar kasıyoruz" ya da "meriçliğimizi konuşturuyoruz" bu insanlara göre.

    hayrola bunlar da nereden çıktı diyeceksiniz muhtemelen. cevabım maalesef "hiç aklımdan çıkmıyor ki" olacak. en son yeniden hatırlatan da türkiye'de kürt olmak başlığı oldu. bir survivor cizre ya da sur organize etse mesela acun ılıcalı. katılır mısınız? günlerce bombalanan bir bodrumda ölmeyi beklemek etkileyici ve heyecan verici bir deneyim olur mu? okul harçlığı için ırak-türkiye sınırında sigara-çay kaçağına çıkmak ya da kar kış, yaz sıcak, bomba ölüm demeden. acaba işe yarar mı? azıcık empati kurmamızı sağlar mı? derin donduruculara tıkılmış vicdanlarımızı biraz olsun ılıtır mı?