1. periferik nöropati tanısı aldığı dönemde çıkardığı süper albüme "i still do" ismini vermesi bence hayata duruşunu simgeliyor. daha güzel bir isim bulunamazdı...
  2. rock ve blues dünyasının neresinden tutun muhakkak ucu bu adama dokunur. ona yaşayan efsane demek doğru olur, nitekim, b.b. king, albert king, srv, jimmy hendrix, garry more, asım can gündüz ve yavuz çetin (son ikisi gönlümün ek kontenjanından) gibi efsanelerin hepsi hakkın rahmetine kavuşmuşken bu şahsın chris rea ve buddy guy ile birlikte bir şekilde hala yaşıyor olması farkında olduğum bir gerçeklik. ona rock dünyasının münir özkulu diyebiliriz. onun gibi bir iki kişi kaldı zaten. ha sakın "john mayer, joe bonamassa falan var" demeyin. inanın bana onları kimse tanımıyor. sonra blues ve rock müziği tarih sayfalarında kalacak. beyni elektronik kirlilikten hasar görmüş bir kaç ergen 20 yıl sonra beavis and butthead gibi embesilce gülerek bu insanları hatırlayacak ve bu ne yeaaa diye afallayacaklar.
  3. lennon, mcartney ve ringo bir yerlerde takılırlarken janis joplin bunları görür ve ayak üstü laflamaya başlarlar. o sırada yeni yeni iyi bir gitarist olarak müzisyenler arasında tanınmaya başlayan clapton'da yanlarına gelir. clapton biraz heyecanlı ve tutuk bir tiptir ve ısrarla joplin'le laflamaya çalışmaktadır. janis joplin diğerlerine döner ve ''bu concon kim?'' gibi bir şeyler söyler.

    meraklısı biraz incelerse görür. clapton abimizin ömrü terslenmekle, reddedilmekle, terk edilmekle, aldatılmakla geçmiş.

    clapton'ın lakabı ''slowhand''dir. bu lakabın takılmasıyla ilgili olarak rivayetler muhteliftir ve kendisi bile değişik versiyonlarını anlatır ama kabaca kullandığı çok ince gitar telleri performansı sırasında koparmış ve değiştirmesi çok uzun sürdüğü için seyirciler giderlermiş, kızarlarmış ya da booolarlarmış.

    yaptığı işten zevk aldığı, gitar çalıyor ve sahnede olmaktan keyif aldığı vücut dilinden, mimiklerinden, gözlerinden okunan ve devrin müzisyenleriyle iyi ilişkileri olan, bir çoğuyla aynı sahneyi paylaşmış bir blues gitaristidir. clapton'ın gönlünü bluesa verdiği bilinir ve popda yaptığından, bu anlamda biraz tutucu olan rock severler biraz mesafelidir clapton'a.

    son olarak, cidden içimden gelerek tüm samimiyetimle söylüyorum, allah kimseye vermesin ama yaşadığı büyük trajedi, çektiği acılar biz müzik severlere efsane bir albüm olarak döndü.

    unplugged