1. sürekli varoluş problemleri çekmekte olan beni, kendisinin müthiş büyüklüğünü düşündükçe iyice dipsiz kuyulara sürükleyen muazzam yapı.

    sonra aklına düşüyor insanın bunca saçmalık; ev, araba, iş, sevgili, evlilik, pahalı mekanlar, mal, mülk, egolar, siyaset, savaşlar, gökdelenler, zulümler, zalimler, ölenler, öldürülenler...

    nasıl böyle yalanlar içinde yaşıyoruz, nasıl bir döngünün değersiz halkalarıyız?

    dünyayı öyle yalandan bir silik noktaya çevirmişiz ki, bunu oluşturan bizler olmamıza rağmen birbirimizi öldürmeden ve intihar etmeden duramıyoruz.

    neler oluyor diğer galaksilerde^:400 milyar kadar ^, evrenin uzak köşelerinde neler dönüyor?

    ne işimiz var lan bizim burada?

    o zifiri karanlıkta kayboluyorum.

    bir yandan çok da rahatlatıyor ama. evrende nötrino zerresi kadar bir noktada yaşayıp, kendini bir halt zanneden et kafalılara gülüyorum.

    sorunlarım küçülüyor, hayatı çok önemsememeye başlıyorum.

    benimkisi de böyle bir paradoks işte amına koyim.
  2. termodinamik olarak bakıldığında adiabatic^:sistemin sınırlarında ısı etkileşiminin olmaması^ bir sistemdir.
  3. yaşı 13,5 ile 14 milyar yıl arasındadır. yaşı ile bir insan ömrü kıyaslandığı zaman buradaki varlığımızın ne denli "değersiz" olduğu anlaşılabilir. buna rağmen sırlarını çözmek için nice insan ömrünü harcamıştır.
  4. yaşı 432.043.200.000.000.000 saniye olan yuvamız. bu şekilde yazınca hiç 13.7 milyar yıl gibi görünmüyor ama hesaplayınca çıkan sonuç bu...
  5. ünlü fizikçi, bilim insanı roger penrose'un hesabına göre tesadüfen oluşabilme ihtimali 10^10^123'te 1'dir (imkansız gibi bir şey.).
  6. kendisi veya çevresi zayıf olanın hızlıca formunu kaybettiği sistem.
  7. giderek büyümektedir. fakat bir noktadan sonra büyüme hızı yavaşlayınca kütle çekimi galip gelecek ve kendi içine doğru büyük çöküş yaşanacak olup varolan tüm maddeler bir proton büyüklüğündeki noktaya doğru çekilerek birleşecektir. bu sürenin 1 trilyon yıl olacağı öngörülmüş. yuh amk zamanın boyutuna bak. biz hala akp dönemine denk geldik diye küfür ededuralım. peeeh.
    papa
  8. son dönemlerde insanların spiritüel anlamda evrene sığındıklarına daha sık tanık olmaya başladım. mevcut dinleri sorgulamaya başlayanlar, takdiri ilahi yerine evren dengesini bulur diyenler, allah’a havale etmek yerine evrene havale edenler var. aslına bakarsanız ben de sık sık şaka yollu da olsa “evrene kötü sinyaller gönderme”, “aman ha, evrene yanlış mesaj gitmesin” derken buluyorum kendimi. (bahtsız bedeviden halliceyim, evet)

    evrene doğru enerji göndermek diye de bir şey var dileklerin gerçekleşmesi için. ne bileyim, ilginç geliyor. bende enerji az olduğu için belki de. murphy’nin kanunları da bununla alakalı bence. kendimi bildim bileli, olmasını istediğim bir şey olana kadar kimseye söylemem, nazar değer diye. hiç olmuyor çünkü söylediğim, paylaştığım zaman. şimdi hatırladım, nazar da bununla alakalı sanki. kötü enerji derler ya nazar için? kafamda deli sorular.

    tek bildiğim evren denince aklıma şu karikatür geliyor; hayatımın hikâyesi (ne diyeyim ki, afiyet olsun yani)