1. dillerin yapısını inceleyen bir bilim dalı. eski yunanca'da kelime^:logos^ sevgisi^:philos^ anlamına geliyor.
  2. filo ve logos'tan türemiş dal. dili seven anlamına gelir filoloji. aristoteles'ten itibaren metinleri değerlendirecek uzmanlara gerek duyulmuştur. özellikle rönesans döneminde eski metinlerin tanıtılması gerekliliği olmuş ve çevirmenlik doğmuştur. ama çevirmenlik tek başına yeterli değildir. semantik olarak kelimenin ne anlama geldiğine yardımcı olmaz çeviriler. çeviri sonucunda metnin diliyle birlikte medeniyeti de değişmiş olur ve anlamak güçleşir. bu metinleri açıklama çabası filolojinin günümüzdeki işlevine en yakın halidir. filolojinin amacı metnin anlaşılmasını sağlamak ve canlı tutmaktır. bunu yaparken farklı dallardan yararlanır. kelime anlamı için gramere, metindeki düşünce ve gelenekler için tarihe, dine, sosyolojiye, hukuka, felsefeye ihtiyaç duyar. hatta insani bilimleri aşarak doğaya, matematiğe, tıbba ihtiyaç duyar. önem verilmez genelde bu bölüme lakin en güç ve önemli dallardan biri kültür için. geniş anlamda her alandan yararlanarak metni anlaşılır kılmak çok zor bir iş.

    her türlü metin de filolojik incelemeyi gerektirir. bu bilimin uygulandığı alanlar da sınırsızdır. eserin durumuna göre aydınlatmak için bazı işlemler yapılır. bu yöntemlerin atılım yaptığı ilk yer iskenderiye'dir. iskenderiye dönemi medeniyetlerin birbirine eklemlendiği zengin ve dolu bir dönem. haliyle edebi ve felsefi metinler üzerinde uğraşmak gereklilik haline gelir.

    filoloji tarihinde üç önemli dönem vardır. gelişim sürecindeki bu dönemler karanlık dönem, hümanizma ve 18. yy olarak adlandırılır.
    karanlık dönem, roma imparatorluğu'nun çöktüğü yeni devletlerin kurulduğu çağa denk düşer. birçok kurumun temeli atıldığı ve antikite ile yeni çağ arasında devamlılığı sağladığı için filolojiyi fazlaca etkilemiştir. bu devri anlamak için hıristiyanlığı anlamak lazım. imparatorluk yüceliği öne çıkarırken hıristiyanlık isa ve havarileri yüceltir. bu iki çatışma dini, edebi tüm metinlerin dilini değiştirmiştir. bir süre sonra da kilise latince'ye ve greko latin kültür geleneğinin hamisi rolüne soyunmuş ve filoloji de bu metinlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. 9. yy'dan sonra hemen hemen okur yazarların tümü kiliseye mensup kişilerdi. bu kişilerce yürütülen filoloji çalışmalarının sayısı azdır.

    rönesans'la başlayan eski metinlerin tanıtılması gerekliliği ise bir diğer dönemdir. filologların en büyük yeniliği hümanizma olmuştur. bu hümanist eğilim özellikle fransa'da uzun süre hakimdir. modern filoloji yöntemleri bu dönemde başlar. bu dönemde iyi yazmanın tek kuralı, klasik kabul edilen metinleri taklit etmekti. taklit edilecek metinler bu dönemde değişir. eskiden latince'yi barbar bulup yunanca'ya yönelirlerdi. hümanizma ile cicero ve tacitus, üslubuna hayran olunan ve taklit edilen kişiler olmuştur. ama bu hayranlık da uzun sürmedi. çünkü latince kullanılmaz olmuş ve bu metinler de okunmuyordu. rönesans'ın filolojiye katkısı, ortaçağ'ın katılığında olmuştur. matbaanın etkisiyle bir atılım sağlanmıştır sadece.

    18. yy'da ise filoloji ingiltere'de parlak bir gelişme göstermiştir. en gelişkin dönemi başlar. özellikle 19. yy'da alman üniversiteleri alman ortaçağı başta olmak üzere avrupa dillerinde yazılmış eski metinleri incelemeye başlar. latince ile gelişen roman filolojisi bu dönemde gelişir. bu çalışmalar sonucunda edebiyatta ve felsefedeki sürekli ilişki, karşılaştırmalı metin incelemelerine zemin hazırlamıştır.
    sezgi
  3. pirus
  4. dille ilgili bir bolum ve ya edebiyat mezunuysanizda filolog adini aliyorsunuz .