1. düzeltme: nisonna adlı yazara beni uyardığı için teşekkür ederim. aşağıdaki yazı grand theft auto v ve genel anlamda gta serileri için bir inceleme yazısı niteliğinde. dolayısıyla bu oyunu oynamadıysanız henüz, okumanızı tavsiye etmem.

    !---- spoiler ----!

    gta v spoiler'ı içerir

    !---- spoiler ----!

    grand theft auto serisi, oyun dünyasının en "başarılı" serilerinden birisi. başarı kelimesini açmak gerekir. kesinlikle en çok hasılat elde eden, en popüler, en kaliteli serilerden biri.

    seri ilk oyununu çıkardığında yalnızca 2 boyutlu, tepeden karakterin yönetildiği bir bakış açısıyla oynanan, tek amacın insan öldürüp araba kaçırmak, bol bol katliam yapmak olduğu bir "şey"di. şey. saçma bir oyun. bir stres atma aracı. daha sonra gta 2 ile birlikte hafiften bir görev ve ona bağlı hafif bir senaryo eklendi ve grand theft auto iii ile rockstar games, serinin kaderini belirledi.

    grand theft auto iii, ilk 3 boyutlu oyunlardan biriydi, ayrıca ilk sandbox(büyük bir alanda serbest takılmaya fırsat veren oyunlar) oyunlardan biri, kesinlikle türünün öncüsüydü. tabii şirket kar üstüne kar elde etmeye başladı, ve grand theft auto iii: vice city çıktı. işte burada ipler tamamen koptu. ray liotta'nın hayat verdiği tommy vercetti karakteri, oyun dünyasının ve gta serisinin fenomenlerinden oldu. tommy vercetti'nin scarface vari hikayesi(tam scarface sayılmaz, sonunda ölmüyor), oyunun geçtiği miami vari "vice city", ve oyuncuya tanınan serbestlik, döneminin oyunlarına gömlek gömlek üstün geliyordu.

    bu kadar yükselişi rockstar da engelleyemedi, haliyle ardından grand theft auto san andreas piyasalara sürüldü. san andreas'a kadar oyun dünyasında gta serisini duymayan kalmamıştı, ama san andreas ile birlikte oyun dünyası ve büyük firmalar rockstar games'e ve bu seriye boyun eğmeye başlamıştı. içerisinde kocaman bir çöl olan kaç tane sandbox oyunu var allah aşkına? bu oyunda da carl johnson adlı zenci bir kardeşimizin los santos'daki varoş yaşamından, hollywood ünlülerinin ve mafya babalarının yaşadığı türden bir hayata olan mücadelesine tanık olduk. serinin en beğenilen oyunu oldu san andreas. sims vari kilo alıp, verebilme, kas yapabilme, dövme yaptırabilme ve saçları kestirebilme gibi detaylar, bisiklet gibi kullanılabilir araçlar ve daha nicesiyle, tam bir kült oldu bu oyun.

    sonra rockstar o hatayı yaptı. bu kadar büyüklüğü kaldıramayan rockstar games, grand theft auto iv'ü satışa sürdü. hikaye çok ilgi çekmedi. tommy vercetti, cj, big smoke, ryder gibi karakterler çıkartmış bu seri, nico bellic'i oyunseverlere benimsetmekte zorlandı. hikaye artık klişeleşmişti. nico bellic diye bir göçmen liberty city(new york) adlı şehire geliyor, amerikan rüyasını yaşayabilmek için "sıfırdan" suç alemine dalıyor. hikaye ve karakterlerdeki eksiklikler yetmezmiş gibi, içinde çöller, kumarhaneler, kasabalar, uçak kullanabilme gibi özellikler barındıran san andreas'tan sonra gta iv tam bir hayal kırıklığı oldu. çünkü oyunda bir tane "beton cangılı"dan başka bir şey yoktu. yalnızca gökdelenler, apartmanlar, binalar vardı, ve uçak kullanmanın olmaması rezaletti. nitekim serinin en eksik kalan oyunlarından biri oldu.

    buraya kadar her şey tamam. peki bunların gta v ile alakası ne? grand theft auto v ile ilgili de eleştirilerim var, ve her şey bu oyuna neden olan serinin önceki olaylarıyla alakalı.

    rockstar games birkaç şeyi farketti:
    birincisi, oyun piyasasında en büyük bütçeyi kullanma potansiyeline sahip firma haline gelmişti. bu, serinin son oyunu için hayranlar arasında beklentileri acayip yükseltiyordu. bu bütçe bolluğu, firmayı gta v'i yaparken kaliteli olmak konusunda hem destekliyordu, hem de bu bütçeyi kullanıp, çıtayı yükseltmesi konusunda teşvik ediyordu, hatta bir nevi zorluyordu.
    ikincisi, oyun dünyasında en iyi "eleştirileri" yapabilen ve bu eleştirileri en fazla kişiye ulaştırma imkanı olan nadir serilerden biriydi gta serisi. bu da onları, gta v'i yaparken içine daha fazla sosyal eleştiri koymaya itti. serinin öyle bir hayran kitlesi oluşmuştu ki, oyun safi sosyal eleştiri bile olsa milyonlarca kopya satacaktı.
    ve üçüncüsü, artık hikayeler klişe olmaya başlamıştı. sıfırdan çulsuz başlayan bir karakter, suç dünyasında yükseliş, son görevle birlikte karakterin amerikan rüyasına kavuşması, para içinde yüzmesi ve "credits." rockstar senaristleri bu konuda da düşünmeye başladı.

    sonuç: grand theft auto v.

    rockstar, hayranların eleştirilerini dikkate almışa benziyordu, çünkü gta iv konusunda yöneltilen eleştiriler ve san andreas'la ilgili övgüler, gta v'i şekillendirmişti. yalnızca bunlar değil rockstar bir başka şaheseri red dead redemption bile gta v'i yapımında etkili oldu.

    bütçe konusunda, blockbuster hollywood filmlerini aratmayan bir bütçeyle çekildi, pardon yapıldı gta v. 265 milyon dolar gibi ücret ki, oyun dünyası için inanılmaz bir rakam.

    sosyal eleştiri hikayeye yedirilmiş halde. bu oyunda rockstar büyük bir adım atmış, video oyunları sekizinci sanat olacak, bunu başaracağız der gibi hareket etmiş. oyunda, kapitalizm, amerikalıların militarizm fetişi, obezite ve reality şovlarına takıntıları, amerikan ailelerinin yaşadığı "bozulma", kuşaklar arası kopukluğun artması, ve artık "amerikan rüyası nedir?" sorusunun sorulmaya başlaması, yani artık gerçekten amerikan rüyası diye bir şey kaldı mı, bir villa, bir eş, iki çocuk ve güzel bir araba, arka bahçede bir havuz tüm sorunları çözüyor mu gibi sorular sorulmuş oyunda.

    hikaye konusunda, üç noktadan bahsedilmeli:
    bir-önceki oyunların bir klasiği olan "sıfıran başlayıp zengin bitirme",
    iki-serinin hayranlarının genel olarak bahsettiği konu, önceki oyunlarda zengin bitirdikten sonra yapacak bir şeyin kalmamasıydı. yani milyon dolarlar var ama, satın alacak bir şey yok. veya yapacak görev yok.
    üç-buraya dikkat. gta'nın ilk çıkış mantığı neydi? anlamsızca araba çalmak, adam öldürmek, yaya ezmek, stres atmak. gta serisinin sonraki oyunları hikayeye, senaryoya önem verdiği halde oyunu bu tarz oynayan, yani görevi senaryoyu boşverip, adam öldürenlerin sayısı hayli fazla. onlara da bir güzellik yapılması lazımdı.

    şimdi grand theft auto v'in hikayesine ve üç karaktere dönelim:
    1-franklin. zenci eleman. oyunda dandik bir mahallede oturuyor. sıfırdan başlayıp zengin olmak istiyor. bahsettiğim, klasik gta hikayesi onda hayat buluyor. eğer oyun yalnızca franklin'in hikayesinde ibaret olsaydı, oyun bugünkü popülaritesine asla ulaşamazdı. isterse trilyonlar harcasınlar. bereket versin ki, senaristler hayranlarının eleştirilerini dikkate almışlar.
    2-michael. zengin eleman. işte, klasik gta hikayelerinin sonunda ana karakter acayip zengin oluyor ya, hiç yapacak görev kalmıyor, oyunu kapatıyoruz. işte michael, o sıfırdan başlayıp zengin olmuş karakter. o önceki gta oyunlarındaki ana karakterlerin devamı gibi. önceki oyunların bittiği yerde, michael'ın hikayesiyle birlikte gta v yeni başlıyor.
    3- trevor. bu adama verilebilecek bir sıfat yok. oyunun en karmaşık, en fenomen, ve belki serinin, belki de tüm oyun dünyasının en efsane karakterlerinden biri. trevor, yıllar boyu gta'ları düzenli olarak satın alan, ama hikayeyi oynamayıp sürekli bir şeyleri havaya uçuran, yaya öldüren oyunculara saygı duruşu sanki. onların süper kahramanı, onları "hadi size uygun karakter yaptık, artık senaryoyu oynarsınız bu sefer" diye hikayeye teşvik edecek karakter.

    bu birbirinden farklı hayatlara sahip üçlü, oyuncunun kontrolü altına alınınca, gta v, oyun tarihinin en efsane oyunlarından biri haline geliyor. daha oyun firmaları, tek ana karakterli oyunları hatasız, bug'sız yapamazken, rockstar üç ana karakterli, suç filmlerinden fırlamış bir senaryoyla karşımıza çıkıyor.

    şimdi oyunla ilgili eleştirilerimden biri burada geliyor: soygun temelli senaryosu. işte burasını beğenmedim. şunu biliyorum, pek çok gta hayranı, gta oyunlarında daha fazla soygun yapabilmeyi istiyordu. senaryolu her gta oyununda da aşağı yukarı bir soygun vardı. hatta san andreas oyununda ocean's filmlerinden fırlamış bir kumarhane soygunu bile vardı. ama, daha çok soygun istemek, tüm senaryoyu soygunlar üzerine kurmak olmamalıydı. hadi öyle olacaksa, daha fazla soygun olmalıydı. tüm hikaye boyunca yanlış hatırlamıyorsam 5 soygun var. evet, soygunlar uzun sürüyor, doyurucu, öncesinde hazırlıkları, ekip ayarlama gibi detaylar güzel, ama tüm hikaye bunun üzerine kurulmamalıydı bence.

    onun dışında michael, trevor ve franklin, karakter olarak birbirlerini çok güzel dengeliyorlar, her birisi bir gta oyuncusunu yansıtıyor falan ama üçünü bir araya getiren ana hikaye çok karmaşık olmuş. böyle bir karmaşa, pulp fiction tarzı güzel bir karmaşıklık değil. hikaye tam bir kaos olmuş. bir çin mafyası giriyor, bir özel güvenlik şirketi, paralı askerler falan, bir yandan zenci çeteler derken çözülmez düğüm oluyor hikaye. bunun yüzünden de oyunun sonunda senaristler feci bir "cop out"a başvurmuşlar.

    oyunun sonu üç farklı şekilde bitiyor, ama üçü de yetersiz ne yazık ki. sonlardan birisi franklin'in michael'ı öldürmesi yönünde, diğer trevor'ı. şimdi bu iki son o kadar saçma ki. seçeneğin yapılması gereken anda, kimse o bu iki seçeneği seçmez. şöyle açıklayayım.

    michael'ı birileri ölü istiyor, trevor'ı başka birileri. aralarından bir franklin biraz şanslı. şimdi michael'ı öldürünce, trevor'ın ölmesini isteyenler susacak mı? susmaması lazım, ama oyun tam olarak bitiyor michael ölünce. trevor'ı niye öldürmedin diye kapıya dayanmıyorlar. veya trevor'ı öldürünce, michael konusunda gelen yok. o zaman niye öyle bir üç seçenek var? hani michael'ı öldürünce, niye trevor ölmedi diye onun alacaklıları gelip franklin'i öldürse anlamlı ve güzel bulurdum bu sonu. ama bu ilk iki seçenek çok saçma olmuş. bir de üçüncü olarak deathwish diye bir seçenek görüyorsunuz ki, az çok film izlemiş, dizi izlemiş, yani kurgu bilen oyuncu, bu seçeneğin rezalet bir cop out olduğunu daha seçim yapmadan anlayacaktır.

    cop out'tan kastım şudur: cop out terimi genelde, hikaye açmaza girdiği zaman, çok karmaşıklaştığı, veya iyice uzayacağı anlaşıldığı zaman, hikayeyi yazanın o hikayeyi bir bıçakla ortadan ikiye yarar gibi etkileyip, sonlandırmasıdır. hani nasıl meşhur gordion düğümü vardır, kim çözebilirse o anadolu'yu ve asya'yı fethedebilecektir, büyük iskender gelir, kılıcını çıkarır düğümü keser atar, o mantık. düğümü hikaye gibi, kılıçla kesmeyi de cop out olarak düşünelim.

    bu oyunda da, artık değişiklik, oyuna renklilik gelsin diye mi bilmem, senaristler onlarca düşman boca ediyorlar hikayeye. franklin'in peşinde zenci çeteler, michael'ın peşinde manyak bir mafya babası, fbi, cia falan, trevor'ın peşinde paralı askerler, çin mafyası ve nicesi. tabi o kadar saatlik oynanışın, senaryonun ardından sona ulaşıyoruz ama kimse düşmanlarını yenemiyor. zaten hikaye öyle karmaşık hale gelmiş ki, üç seçenekli son gelene kadar merak edip durdum, "hikaye gittikçe karışıyor, nasıl bağlayacaklar sonunu acaba?"

    deathwish'li sonda, üç karakter kafa kafaya verip, tüm düşmanlarını temizliyor. basitçe böyle. ama o kadar karmaşık ilerleyen hikaye daha zekice çözülebilirdi. bu haliyle kolaya kaçılmış gibi duruyor. gerçeğe yakın olmakla övünen bu oyun, bu kadar gerçekdışı bitebilirdi. deathwish'in sonunda tam bir mutlu son havası verilmeye çalışılmış, o da komik kaçmış. "happily lived after" yazsalarmış bari, eksik kalmış açıkçası.

    deathwish ne kadar beyaz bir sonsa, michael veya trevor'ı öldürmeli sonlar da o kadar karanlık. ama anlamsız bir karanlık sonlar. örneğin michael'ı öldürmeyi seçince, franklin michael'la buluşuyor, bir anda ortam geriliyor michael kaçmaya başlıyor. aralarında acayip nefret dolu diyaloglar geçiyor ki, o kadar emek verilen senaryoya yazık ediyor. o kadar saat oynanan, soygundan soyguna baba-oğul ilişkisine dönüşen michael-franklin ilişkisi çöpe atılıyor. sanki michael, saatlerce birlikte oynanan michael değil de, franklin'e verilen alelade öldürme görevlerinden biri, öldürülecek bir npc gibi. tamam, franklin michael'ı satmayacak diye bir şey yok, sonuçta adam babası değil bir şey değil, ama yine de oyunu oynadıysanız o kadar saat, bu sonu seçince o saçmalığı seziyorsunuz. hele michael'ı öldürdükten sonra oğlunun arayıp "babam nerede?" diye sorup, ağlaması, katil falan deyip telefonu kapaması, beni üzmekten çok, böyle saçma bir sona daha fazla kızdırdı. hani afedersiniz sıçıp, bir de sıvamışlar.

    trevor'ı öldürme ise ayrı bir saçmalık. michael yardıma geliyor, trevor'a seni zaten sevmezdim falan diyor, üç karakter arasında inanılmaz bir gerginlik var yine. trevor'ın ölümü bile gereksiz derecede acımasız. canlı canlı yanarak ölüyor, tankerin altında kalıyor. michael bağırıp çağırıyor, kızıyor falan. bu da bir başka kötü son.

    yani oyun diyor ki, asıl anlamlı son your deathwish sonu. o son da dediğim gibi tam bir cop out, hani tüm senaryo boyunca lester bu tarz bir sonu planlamış olsa, bir satranç oynar gibi hamle hamle planlasa, bu tarz bir sona inanırım. hatta çok etkilenirdim de. ama son anda birkaç hamleyle o kadar düşmanın ayağını kaydırmak olmamış.

    genel olarak hikayeyle ilgili eleştirim bunlar. ama bunları bir kenara bırakırsak, sosyal eleştirileri beğendim.

    mesela, amerikan aile yapısı, bireylerin birbirine yabancılığı michael ve ailesi üzerinden işlenmiş. michael eski bir soyguncu, fbi tarafından tanık koruma için farklı bir soyadla los angeles'ta havuzlu bir villa'ya yerleştiriliyor. soygunlardan kalma parası da var. michael tam bir bunalım içerisinde. zaten entelektüel bir geçmişi yok, yıllarını geçirdiği normal bir mesleği olmamış, para sıkıntısı da yok, günlerini içerek ve depresyonda geçiriyor. düzenli olarak psikologa gidiyor ki, burada karakter robert de niro ve onun oynadığı sorunlu karakterlere benzetilmiş. michael'ın karısı tenis hocasından dersler alıyor ve michael evde yokken tenis hocasıyla yatıyor. kızı, yeteneklerin sergilendiği tv şovlarından birine çıkmak için prodüktörlerin yatağına girecek neredeyse. oğlu ise, tam bir oyun bağımlısı, şişman amerikan genci. böyle bir aileye kim sahip olsa depresyondan çıkamaz zaten.

    trevor ise amerikalı redneck'lere güzel bir eleştiri olmuş. redneck'ler genelde amerika'nın güneyinde yaşayan, aşırı sağcı, silah sahibi, militarist, cahil insanlar. trevor da bu tanımlara uyuyor. michael ve franklin şehirde yaşarken, trevor kasabada, şehirden kopuk bir halde yaşıyor. arkadaşının sevgilisini beceriyor, arkadaşı hiddetle buna isyan ettiğinde, "ne yapsaydım, seni mi sikseydim?" diyebiliyor rahatlıkla. yetmezmiş gibi arkadaşını dövüp, başını ezip, öldürebiliyor. ve tüm bunları trevor karakteriyle ilk tanıştığımız 5 dakika içerisinde yapıyor. michael ve franklin'in aksine, yalnızca trevor için "rage" yan görevleri var. bunlar da çok hoş eleştiri olmuş. bu yan görevlerde trevor yürürken, bir anda ona laf atılıyor, veya o söylenen lafı çok büyütüyor, kavga çıkartıyor, çıkarılan kavgada silahlar ortaya çıkıyor ve kontrol oyuncuya veriliyor. ekran değişiyor, kırmızılaşıyor, çünkü trevor inanılmaz öfkeli. o an öfkeyi, kullandığımız silah ile etrafa kusuyoruz.

    bir başka eleştiri uyuşturucu konusundaydı. michael,franklin ve trevor'ın ortak bir yan görevi var, bir uyuşturucuyu test etmek. michael ve trevor olarak test edince, iki karakter de halüsinasyon yaşıyor, görev ekstra uzuyor. örneğin michael ile uzaylı öldürürken, trevor ile onun çocukluk kabusu olan palyaçolara karşı savaşıyoruz. ama franklin hiçbir şey yaşamıyor. uyuşturucu sarılı ottan bir nefes alıyor, sonra bunu öneren adam dönüp, onunla dalga geçiyor. burada zenciler ve uyuşturucu üzerinden iyi bir eleştiri yapılmış. michael ve trevor kolayca etkilenirken ottan, franklin bana mısın demiyor.

    bunun dışında fbi ve cia üzerinden de bir eleştiri var oyunda. örneğin oyunda michael, cia için denizaltına dalmalı özel bir görev yapıyor. bir laboratuvarı patlatıyor, çok tehlike bir bomba olabilecek bir kimyasalı cia'e teslim ediyor. ertesi gün haberlerde, "parfüm fabrikasında" patlama diye üstü kapatılıyor olayın.

    bunun dışında eleştiriler de var oyunda, şu an aklıma gelen ana eleştiri noktaları bunlar. ancak oyunda yapılan eleştiriler konusunda da ufak bir eleştirim var. oyunu oynarken ilk başta yapılan eleştiriler güzel geliyor. ancak bir süre sonra oyunda her şey eleştirilmeye başlanıyor. neredeyse her şey, gerçek hayattaki bir şeyin parodisi. sürekli bir ironi, dalga geçme, eleştirme havası var oyunda. bazı ana eleştiriler çok isabetli olmuş, ama neredeyse her şeyin eleştirilmesi de, işin suyunu biraz kaçırmış. oyunu biraz dikkat ederek oynadığınızda, reklam panolarından neredeyse borsaya kadar, sürekli bir eleştiri hevesi sezebiliyorsunuz. fazlası da iyi değil.

    sonuç olarak, önceki oyunlarından çok daha başarılı, ancak hikayesi konusunda bir san andreas olamayacak bir oyun grand theft auto v. san andreas, çok daha basit, az karmaşık bir hikayeyi ilgi çekici bir şekilde, carl johnson adlı ana karakter üzerinden anlatmayı başarmıştı. gta v'te ise artık üç ana karakterin varlığından mı, yoksa karmakarışık, bol plot-twist'li hikaye yeni moda olduğundan mı bilmem, ana senaryo fazla düğümlenmiş, ve bir süre sonra "sonra ne olacak" demek yerine, "bu kadar şeyi nasıl birbirine bağlayacaklar" diye merak ederek oynuyorsunuz.

    ama bunları bir kenara bırakırsak, grafikler, oynanış, seslendirmeler gibi alanlarda devrim yapmış rockstar. diğer oyunlar amatör bir yönetmenin düşük bütçeli filmi, gta v ise yüz milyonlarca dolarlık bütçeli avatar gibi duruyor. burada, kalite gibi etkenleri kıyaslamıyorum. yapılan projenin büyüklüğü, bu aradaki fark çok büyük.

    gta v, öyle görünüyor ki, ileride çıkacak oyunların kaderini de etkileyecek. bundan böyle diğer firmalar da, yüksek bütçeli, büyük oyunlar yapmaya başlayacaklar. neredeyse tüm sektörü etkileyen bir oyun oldu gta v.

    ama şurası bir gerçek ki, video oyunları sekizinci sanat olarak kabul edilmeye başlanırsa bir gün, bunda büyük bir etkisi olmuş olacak gta v'in.
  2. story mod sonunda milyar dolarlar yapmış olmak isteyenleri şöyle alalım.

    site ingilizce, bilmeyenler için açıklayayım kısaca, zaten girip baktığınızda before after ve şirket isimlerini anlarsınız.

    story modda lester'ın franklin'e verdiği ilk assasination görevini yapıyoruz. sonraki görevlere gitmiyoruz, bir kenarda bekliyor. hikayeye etki etmiyor korkmayın. hikayeyi bitirdikten sonra açın bakın bu siteye, borsada paranızı hangi görevden önce-sonra neye yatırıp satmanız gerektiğini söylüyor. böylece ciddi miktarlarda para kazanıp istediğiniz evi, arabayı, dükkanı, yatı, helikopteri, uçağı, tankı -daha sayayım mı- alabilirsiniz.

    ayrıca oyunla ilgili iki çift laf edecek olursak, bilgisayarda bu oyunu oynamadım, oynayamam. internette geyikler var, 24gb ram yiyen bilgisayarlar olmuş.

    (bkz: korkunçlu oyun)

    ama rockstar gerçekten aşmış kendisini. mükemmel bir oyun. online da çok sarıyor ki ps3 kanalında 495. seviye insanlar görmek mümkün.