1. bir ucundan bir ucuna yürürken kendimi başka bir çağda gibi hissettim. sanki az ilerde tanzimat fermanı okunuyordu, güllerin arasında şemsiyeli, şık giyimli kadınlar, erkekler kıkırdıyordu. asırlık ağaçlar gördükleri onca şeyi fısıldıyordu sanki.

    gülleri bakımsız kalmış. bakımsızlığı genel olarak üzücüydü. ama o tarihi dokusu, o içinde yaşattığı atmosfer bakımsızlıktan hiç etkilenmiyor.
  2. giriste solda ahmet hamdi tanpinar edebiyat müzesi ve kütüphanesi bulunur. genelde fark edilmiyor bu müze. gülhane'nin gölgesinde kalmis sanirim.

    neyse gülhane'ye gitmisken orayi da es gecmeyin derim. türk edebiyatinin zirvelerinden biri olan, bizim filozoflarimizdan sayilan tanpinar'a dair cok kiymetli 'şeyler' barindirir. ben icini gezerken cok keyif almistim.

    gülhane ise upuzun agaclari, agaclarin arasindaki o yolu ve yolun sonundaki mavi manzarasiyla bir de icindeki müzesiyle istanbul'un incilerinden biridir. seviyoruz.