-
"kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir
adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz
olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. istemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz..."
-şükrü erbaş, ömür hanımla güz konuşmaları -
"gelmek istemiyor gün
ne sen gelebiliyorsun o yüzden
ne de ben gidebiliyorum
ama ben gideceğim
kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili
ama sen geleceksin
çamurlu lağımından karanlığın" -
"(...)birden gerçekliğini algılayarak
saat çalınca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezliğini algılayarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatırlayarak
geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini
ve her şeye ve ölüme kalbimiz
hızla gelişecek
çağımıza pek uygun bir hızla
gelişecek kalbimiz" -
"penceremin önünde deliklerden ışık boşanan
kocaman bir gemi durdu.
yarâb! benim de içimde bu kadar ışık yansa
dünyalar benim olurdu.
senin en karanlık göklerinde salkım salkım yıldızların var
benim içimde insan ayağı değmemiş karanlıklar." -
gelsene dedi bana
kalsana dedi bana
gülsene dedi bana
ölsene dedi bana
geldim.
kaldım.
güldüm.
öldüm. -
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum.
şehre inerim bir sinema yağmura çalar.
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür.
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-senegalliler dahil değil
sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihaplanır.
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi.
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin.
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-yoksa seni rahatsız mı ettim?
sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur.
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek.
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim.
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-freud diye bir şey yoktur.
sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim.
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma.
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün.
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
-haydi iç de çay koyayım. -
..."mağlup mu desem?
mahçup mu?
ama ikiside değil.
ben garip, sen güzel,
dünya umutlu.
öyle bir tuhafım bu akşamüstü..."
(bkz: ahmed arif) -
tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum... -
ben acılar denizinde boğulmuşum
işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana;herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
yılların içimde bıraktıklarını... -
bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim ki:
bazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır,
o zaman bir yavru yengece bakan
insanların şarkısı olurdu o şarkının adı.
keşke ismim iris olsaydı,
keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı.
bazı şarkılar vardır
ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
işte o ellerimle herkese
çamurlu şiirler uzatsaydım
hepsi çok kirli olsaydı tanrım!
bazı şarkılar vardır
kırmızı akşam sefalarını anlatır
karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
geceyi onlar bahçeye taşırdı
ben ne zaman öleceğim tanrım!
sabah olunca mı?
keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
şu odanın ortasında dursam,
saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım!
artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum.
bazı şarkılar vardır
kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
o şarkının adı,
ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısını
keşke ismim iris olsaydı,
keşke ismimin bir anlamı olmasaydı.
herkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım!
(bkz: iris'in ölümü -didem madak)