1. gelsene dedi bana
    kalsana dedi bana
    gülsene dedi bana
    ölsene dedi bana

    geldim.

    kaldım.

    güldüm.

    öldüm.
  2. sen beni öpersen belki de ben fransız olurum.
    şehre inerim bir sinema yağmura çalar.
    otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür.
    dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -senegalliler dahil değil

    sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihaplanır.
    çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi.
    o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin.
    hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -yoksa seni rahatsız mı ettim?

    sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur.
    ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek.
    elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim.
    elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -freud diye bir şey yoktur.

    sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim.
    belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma.
    bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün.
    yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -haydi iç de çay koyayım.
  3. "penceremin önünde deliklerden ışık boşanan
    kocaman bir gemi durdu.
    yarâb! benim de içimde bu kadar ışık yansa
    dünyalar benim olurdu.
    senin en karanlık göklerinde salkım salkım yıldızların var
    benim içimde insan ayağı değmemiş karanlıklar."
  4. bugün kalbimi eski bir plak gibi
    öyle çok tersine çevirdim ki:
    bazı şarkılar vardır
    cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
    uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
    deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır,
    o zaman bir yavru yengece bakan
    insanların şarkısı olurdu o şarkının adı.
    keşke ismim iris olsaydı,
    keşke ismim herkese
    sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı.
    bazı şarkılar vardır
    ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
    işte o ellerimle herkese
    çamurlu şiirler uzatsaydım
    hepsi çok kirli olsaydı tanrım!
    bazı şarkılar vardır
    kırmızı akşam sefalarını anlatır
    karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
    komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
    geceyi onlar bahçeye taşırdı
    ben ne zaman öleceğim tanrım!
    sabah olunca mı?
    keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
    irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
    şu odanın ortasında dursam,
    saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım!
    artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum.
    bazı şarkılar vardır
    kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
    kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
    o şarkının adı,
    ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısını
    keşke ismim iris olsaydı,
    keşke ismimin bir anlamı olmasaydı.
    herkes çıkarsın kalbini
    o çirkin mücevher sandığından
    ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım!

    (bkz: iris'in ölümü -didem madak)
  5. 89. doğumgünü olan turgut uyar'ın anısına.

    nedir sonsuzdan bir önce

    nedir sonsuzdan bir önceki sayının adı
    diyelim sonsuz eksi bir
    sonsuz eksi bir
    hayatın adıdır bu

    gece bütün şablonuyla
    geldi üzerimize
    ormanlar taş kesilip kömüre durdular
    ve petrole kesti planktonların hepsi
    gazyağı tunç duman
    ne kadar sürdü ki ateşin yengisi
    bir türlü yeterince yaşanamayan
    sonsuz eksi bir

    hatırla desem
    neydi hatırlanacak olan
    dört başı mamur bir av partisi
    görkemli otellerin alacalı lobisi
    kalın bir sevda inec bir mevsim sonu
    tahıl ve değirmen
    kırılıp dökülmüş bir iskelet
    kalbiyle birlikte
    bir temmuz ortası
    nasılsa öyle

    kaç ozan haykırmış
    sürüp giden zamanın ardından
    sevmek sevmek
    ben de ben de

    sonsuz eksi bir
    şaşkın bir pazarcının
    akşamüstünü sevmesinde
  6. herkesin iki kaşı arasında
    taşıdığı dağ
    böyle açıklanır ancak
    içimdeki ağırlık…

    ah bir göl bulsam, bir deniz
    bir ikindi ovası yaz güneşlerinden
    üstüm başım sitem
    girsem ve kaybolsam…
    ey gitmek
    sesin kısık, bunalmış güzelliğin
    hangi yüreğe girersen gir
    ülken yok senin…

    şükrü erbaş
  7. söndür gözlerimi : seni görürüm
    kapat kulaklarımı : seni işitirim
    ayaksız da olsam sana yürürüm
    ağızsız da seslenip seni çağırırım.

    kır kollarımı : sarılırım sana
    yüreğimle, bir elle tutar gibi
    kopar yüreğimi : beynim çarpar
    ve tutuşturursan da beynimi
    taşırım seni kanımın akıntısında

    r.m.rilke
    sud
  8. "sevgim acıyor
    kimi sevsem
    kim beni sevse"

    -turgut uyar

    bir dosta gelsin.
  9. "kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir
    adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz
    olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. istemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz..."
    -şükrü erbaş, ömür hanımla güz konuşmaları
  10. "(...)birden gerçekliğini algılayarak 
    saat çalınca ve görünce güneşi 
    birden vazgeçilmezliğini algılayarak 
    önemli ve gerekli buluşunu kendini 
    birden hatırlayarak 
    geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini 
    ve her şeye ve ölüme kalbimiz 
    hızla gelişecek 
    çağımıza pek uygun bir hızla 
    gelişecek kalbimiz"