hasan ali toptaş

Kimdir?

hasan ali toptaş, 1958 yılında denizli’nin çal ilçesinde doğdu. ilk öykü kitabı "bir gülüşün kimliği" 1987’de, ikinci öykü kitabı "yoklar fısıltısı" 1990’da yayımlandı. "ölü zaman gezginleri" adlı öykü dosyasıyla 1992 yılında çankaya belediyesi ile damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü aldı. aynı yıl "sonsuzluğa nokta" adlı yayımlanmamış romanıyla kültür bakanlığı’nın düzenlediği yarışmada mansiyon aldı ve sonsuzluğa nokta kültür bakanlığı tarafından yayımlandı. 1994’te "gölgesizler" adlı yayımlanmamış romanıyla yunus nadi roman ödülü’nü aldı. "bin hüzünlü haz" adlı romanı ise 1999 cevdet kudret edebiyat ödülü’ne değer görüldü. yazarın ayrıca "yalnızlıklar" adlı şiirsel metinlerden oluşan bir kitabı, "kayıp hayaller kitabı" adlı bir romanı, "ben bir gürgen dalıyım" adlı bir çocuk romanı vardır.



  1. "o her şeyin mutlaka bir iz bırakacağına inanıyordu, izsiz şey olamazdı, kuşların bile izi vardı gökyüzünde, sözcüklerin dişte, bakışların gözde..."

    (bkz: gölgesizler - hasan ali toptaş)
    abi
  2. hayatımın tamamıyla değişmesinde çok büyük etkisi olan insandır. şöyle ki şimdikinden başka bir şehirde tanıştım kitaplarıyla. sonra hayat hikayesini öğrenmek istedim. öğrendiğim şeylerin içerisinde hayatımı değiştiren ise çok severek yazdığı belli olan kitaplarını taşrada, memuriyeti sırasında yazmış. bense o vakitler tam bir modern köleydim.
    sonra memur olmaya, iyi bir devlet kurumunda daha insani şartlarda çalışmaya karar verdim. maaşımın da insanlığımın da hakkını verecektim. kim bilir belki de hep yazmak istediklerimi artık yazabilecektim. bu hayalle çalıştım, sınavlara hazırlandım.

    şimdi dediğim şekilde memuriyete girdim, başka bir şehirdeyim. artık daha çok okuyup, yazabiliyorum. buraları okur mu bilemem ancak ben kendisine teşekkür etmek istedim.

    iyi bir yazar olduğu su götürmez zaten ama benim için çok da önemli olan insan.
  3. adamın röportajı bile kendine edebiyatçıyım diyenlerin yazdıklarından daha edebi, daha kaliteli. günümüz edebiyatına ilişkin yorumu;

    ''son derece güzel eserler de yazılıyor elbette ama bir aynılaşmadan da söz edebiliriz. teknolojik gelişim nedeniyle bir çeşit hız çağında yaşıyoruz ve ister istemez hız her şeyin ağırlığını hafifletiyor. hayatın giderek artan bu hızlı temposu yüzünden, artık dirseğimizi dayadığımız masa yirmi yıl önceki ağırlığında değil bugün; selamlaşmalar, aşklar, yemekler, sohbetler, yani akla gelebilecek her şey yirmi yıl önceki kadar ağır değil. her şey çok hızlı ve hızı oranında da hafif. bu hız işte aynılaşmayı yaratıyor bir ölçüde. aynı zamanda bu hız edebiyatta aforizmasal bir söylemi de getiriyor kendiliğinden, ki bu, edebiyat çağımızın hastalığıdır bana göre. halbuki edebiyat zamanın hızına müdahaledir.''
  4. bi söylesını izledim az önce nasıl mutevazı , alcakgönüllü , insana kendini yakın hissettiren bir kişilik (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=h9uBTDsWJaM)
    onunla gölgesizler adlı romanıyla tanıstım. önce kitabı anlamadım sandım kendimden suphelendim, sonra annemden de okumasını rıca ettim.megerse sonu belirsiz kıyılarda geziniyormusuz...
    yani okurun tum hayalgücünü acıp istediğiniz yerde istedğiniz zaman ve durumda oluyorsunuz. bilmem diger kitapları nasıl ilk fırsatta devam edeceğim
  5. "gölgesizler" adlı yayımlanmamış romanıyla... var mı ötesi? hadi haddimi aşayım biraz: pamuk'un okumaya değer 2 bilemedin 3 kitabı var bana göre elif şafak da aynı şekil... gerisi reklam ticaret manipülasyon... her şeyi okumaya yetecek vakit olmadığına göre toptaşlara ayfer tunçlara vakit ayırmak evladır...
    mutlu
  6. heba'daki
    "biliyorsunuz, uyku yekpare bir şey değildir. karmaşık safhaları, inişleri çıkışları, iç içe geçmiş dönemeçleri, dehlizleri, kuyuları ve çeşitli basamakları vardır onun. kimi zaman dünyanın dışına taşacak kadar kalınlaşır mesela, kimi zaman da tutar, tıpkı tülbent gibi incelir. inceldiğinde çeşitli sebeplerle delindiği de olur uykunun. ne bileyim, bazen zihnimizdeki sivri uçlu hatıralar deler onu; bazen hazmedemediğimiz bir sözün acısı, bazen kolu bacağı aklımızın dışında kalan bir düşünce yahut bir duygu, bazen de etrafımızda olup biten, bizim farkedemediğimiz meçhul bir şey deler. işte o vakit delinen yerden içerisi görünmez ama dışarısı görünür. hakikat oradan gerçekte olduğu gibi görünmez tabi; uykunun sisi yüzünden, kendisinin biraz berisinde yahut gerisinde görünür."

    satırlarıyla yaşayan türk yazarların en iyilerinden biri olduğunu ispatlamıştır.
  7. kendisi hemşehrim olmasına rağmen geç keşfetmekten her zaman hayıflandığım eli harbi harbi kalem tutan güzide kişiliktir. kitaplarında gerçekliği burnumuzun dibinde kelimeleri ile şekilden şekile sokar. zira delisiyle, kaymakamıyla,berberiyle romanlarında geçen insanlar yörede bizatihi yer alır. hasan ali toptaş'ın farkı bunu derin bir gözlemle süzüp kelimeleri ile taçlandırmasıdır. tanrının unuttuğu yer olarak nitelediği çal'a karşı bakışındaki buhranını bir süre oralarda yaşamış biri olarak bütün romanlarında ayrıca derinden hissetmekteyim. bu yerin türkiye'nin geri kalanından farklı olmamasına rağmen böyle bir anlatımı türkiye'de yakalayan nadir insanlardan biri yine bu amcamız olmuştur. beynimizi ve ruhumuzu doyurduğu temiz türkçesi için yine sağolsun.

    efendim hasan ali toptaş'ı daha iyi tanımak için bir belgeseli ve röportajları şuralardadır.
    belgeseli
    1
    2
    3
  8. dili kullanımı, anlatımda yarattığı büyük olanaklar, eşyanın ve zamanın ötesinde bir betimleme ustalığıyla insanı büyüleyen, hiç kimseyle kıyaslanmayacak kadar nevi şahsına münhasır bir anlatıcı-yazardır. romantik denilebilecek-ama aynı zamanda postmodern oluşuyla birçok tanımlayıcı ifadeyi de barındırabilen-bir anlatıcı dilinin metinlerine hâkim oluşuyla birlikte, çoğu zaman insanın "iç sıkıntısına" dair anlattıkları, bazı okuyuculara da iç sıkıntısını yüklediği ya da hissettirdiği için "sıkıcı" da gelebilir. günümüzde böylesi bir yazarla çağdaş olmak heyecan verici.
  9. bir modern zaman dervişi, bir mütevazi bilge, bir dil ustası, postmodern edebiyatın önemli temsilcilerinden biri, öyküleriyle tanıdığımız, romanlarıyla daha da sevdiğimiz bir yazar.

    az konuşan, konuşmamayı tercih eden, kendini yeryüzüne susmaya gelenlerden sayan bir yazar.

    “kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de dünyaya.” der bir söyleşisinde, öyledir de...

    okumadıysanız herhangi bir kitabını okuyun mutlaka derim.
  10. kelimeleri ilmek ilmek dokumakta, kitaplarında yarattığı evrende zaman-mekan kavramları ortadan kalmaktadır. edebiyatçılığının ve yazarlığının ülkenin birçok yazarından -evet nobelli de dahil- üstün olduğunu düşünmekteyim.