1. sene 1988, hassa'dan, payas'a taşınmışız. ailenin en büyük çocuğuyum ve ilkokul 2. sınıfın ortasındayım...

    payas'taki bu cok katlı okul benim başladığım köy okuluna göre bi 50 yıl filan ilerde... yeni numaram 1080! bin seksen... bizim köyde onun yarısı kadar nüfus yok...

    ilk derse giriyorum, kadın bi öğretmen var, ve belli ki sene ortasinda peyda olan bu köylü çocuğunu pek sevmiyor. matematik defterini çıkar diyor, çıkarıyorum... hayat bilgisini çıkar diyor, bakıyorum böyle, benim hepi topu bi tane defterim var ki...

    ama kadın zalim, cevabını bile bile, hala türkçe defterin nerde, resim defterin nerde, cetvelin nerde, beslenme çantan nerde diye saydırıp duruyor... yok anasını satayım, beslenme çantası ne lan? benim ömrü hayatım boyunca böyle bi şeyim olmadı ki... yarına bunları tamamlamadan gelme diyor...

    ben de gitmiyorum zaten, akşama annemgil beni başka bi okula yazdırmaya karar veriyor, ve ben ertesi gün yaklaşık 1 saat yürüme mesafesindeki bi köy okuluna kaydoluyorum... yeni numaram 147, ve öğretmenim jale arık isimli bi melek... beslenme çantası filan sormuyor... nedense çok seviyor beni, sene sonunda biz gene başka yere taşınacakken ağlıyor hatta... vay anasını, aklıma gelince burnum sızladı yine...

    2012-01-30
  2. 10-12 sene oncesinden bir ani...
    kış...işsizim... aslında part time bir işim var ama kiramı ödese karnımı doyurmuyor, karnım doysa üst baş açık kalıyor, o türden. ama ölesiye de gururluyum... çünkü başka bir şehirde yaşayan anam babamın her gün "bırak gel şu istanbul'u, gel yanımızda kal, iş de buluruz sana" sözlerine kulaklarımı tıkamış burnumun dikine dikine hani tam anlamıyla fakir ama gururlu yürüyorum gündüz gece.. yürüyorum zira part time işim sokakta olmamı gerektiriyor. ben de yürüyorum işte.. yağmur.. hem nasıl yağıyor mübarek.. yağsın aslında ben yağmuru severim de.. çizme su alıyor. ama nasıl su almak.. aslında çizme su almıyor su içinde yüzüyor ayaklarım. çizmenin görselliği var ama işlevi kalmamış. beşkitaş'ta mağazalar bakıyorum çizme ya da bot için.. ama o kadar param yok.. başlıyorum ağlamaya.. ama nasıl ağlamak. çocuk gibi hıçkıra bağıra.. babam arıyor tam o anda.. hissetmiş herhalde can babam canım babam. ee telefonu aglayarak açınca ben. noldu vs derken. karşılıklı ağlama ağlasma.. para yolluyor hemen. paranın hesaba geçmesini bir magaza ayaklarım çıplak, ıslak çoraplarım çizmelerimin üstünde bekliyorum. utanarak. hala ağlıyorum ama üzüntüden mi mutluluktan mı belli değil... bir çizme alıyorum kendime.. hayatımda satın aldığım en değerli nesnedir o çizme... paranın satın alabileceği herşeyden daha değerlidir benim için.. hatırladıkça iç burkar mı hem de nasıl burkar.. ama içim garibanlık kısmından ziyade babamı ağlatmama burkulur
  3. kup
  4. abi