• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.02)
hayvan çiftliği - george orwell
ingiliz yazar george orwell, ülkemizde daha çok bin dokuz yüz seksen dört adlı kitabıyla tanınır. hayvan çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940'lardaki "reel sos­yalizm"in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

hayvan çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. george orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. romandaki önder domuzun, düpedüz stalin'i simgelediği açıktır. diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.

altbaşlığı bir peri masalı olan hayvan çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.
(tanıtım bülteninden)


  1. basım yılı 1945 olduğunu göz önünde bulundurursak sovyetlerin geleceğinin analiz edildiği, liberalizme bulaşan bürokratik sosyalizmin ve kapitalizme dönüşün çok iyi resmedildiği ve fakat stalin göndermelerine pek fazla katılmadığım kitaptır. anlatılanların hayata geçmesi stalin sayesinde 40 yıl ertelenmiştir diyebiliriz kabaca.
  2. !---- spoiler ----!

    dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı...

    !---- spoiler ----!

    bu ibretlik cümlelerle biten kitaptır...
  3. "all animals are equal but some animals are more equal than others"
    bitirdikten sonra ağladığım nadir kitaplardandır. okurken kendimi bu kadar çaresiz hissettiğim bir kitap daha önce olmamıştı. bildiğin "nasıl olabilir böyle bir şey" diye sinirden ağladığımı, evde üç beş tur attığımı hatırlıyorum

    hayatımda okuduğum en^:büyük harf^ iyi kitap, fikrimin değişeceğini hiç sanmıyorum. hatta kitap biter bitmez gidip dövmesini bile yaptırdım^:swh^
    frau
  4. sayfa sayfa sinir krizine sokan yapısı ülkemizin son yıllarda gün gün sinir krizine sokan yapısından çok da farklı değildir. hayatımda okuduğum en iyi kitaplardandır ve bence okumayanlar zaman kaybetmeden okusunlar
  5. günümüz siyasi hayatından bolca örneği bulunan kitap. okurken insan sanki bugünü okuyormuş hissine kapılıyor.
  6. şu an içinde olmak istediğim yer.
  7. hayvan çiftliği bir "insan" eleştirisiyle başlar. "insan üretmeden tüketen tek yaratıktır. süt vermez, yumurta yumurtlamaz, sabanı çekecek gücü yoktur, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. gene de tüm hayvanların efendisidir." alegorik bir eser olan romanın bu paragrafı liyakatsiz insanların iş başına gelmesine eleştiri olarak yorumlanabilir.

    siyasilerin seçimlerden önce meydanlarda verdiği vaatler gibi domuzlar, diğer hayvanları ayaklanmaya davet eder. "insana karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz", "ve en önemlisi hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli" gibi iki çarpıcı cümleyle diğer hayvanları etkiler. domuzlar istediklerini elde ettikten sonra işin rengi değişir. kendi koydukları kanunları kendi zaaflarına ve suçlarına göre değiştirirler. iktidardakilerin "günah işleme özgürlüğü" olur. öyle ki kendi cinslerini öldürmek için köpeklerden derin devlet bile kurarlar.

    "güzel günler göreceğiz çocuklar/motorları mavilikere süreceğiz" ümidiyle yola çıkan çiftlik hayvanları iktidardakilerin ellerini kendi cinslerinin kanına bulamasından sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşar.

    domuzlar, önce konuşmaları tartışmaları yasaklar. fikirleri susturur. sonra kanunları kendilerine uydurur. daha sonra insanlaşır.en son çiftliğin adı değişir.

    roman bir solukta okunur. okunurken acıtır. çünkü yazılan her şeyi yaşamışız veya yaşıyormuşuz hissi uyandırır da ondan.
  8. kitaptaki simgeleri birebir özdeşleştirme yapmanın hatalı olduğunu düşünüyorum. simgeler sınıfsal gibi geldi bana. mesela insanlar zengin sınıfını temsil ediyor. başlarda üretmeden tüketen derken zengin sınıfı kastediliyor. domuzlar sosyalist orta sınıfı temsil ediyor. tavuklar köylü, çiftçi üreticileri, koyunlar ve atlar işçi sınıfını temsil ediyor.

    dolayısıyla kapitalizmin tam paralelinde yer alan komünizm elestirisi yapılmış oluyor. sosyalist orta sınıfın devrimin de kendilerine vereceği halk gücü ve eğitimli zümre desteği ile tıpkı zengin sınıfına benzeyecegini ve kapital düzenden daha da sert ve acımasız olacağını öngörüyor.

    1984 ile aynı fikir aşılaması yapılıyor aslında. bu kitap biraz daha basit, kısa ve çizgi film tadında. 1984'te dil vurgusu çok daha derin işlenmişti burada yüzeysel olarak geçmiş değişiyor dil sayesinde.

    sadece bir kurgusal eleştiri aslında iyi yürekli domuz daha güçlü ve sağlam dursaydı kovulmasa yenilmese idi ne olurdu ucu açık bırakılmış.
    abi
  9. okunması gereken akıcı bir dile sahip bir kitap.kesinlikle tavsiye ederim.
  10. kitaptaki kilit cümle şudur;

    "-bütün hayvanlar eşittir- ama bazıları daha eşittir"

    diğer kuralları da şöyleydi;

    1. iki bacaklı canlılar bizim düşmanımızdır. güncelleme: "dört ayak iyi!, iki ayak daha iyi!!"
    2. dört bacaklı canlılar dost ve mütefikimizdir.
    3. hayvanlar asla giyinmeyeceklerdir.
    4. hayvanlar asla yatakta yatmayacaklardır. güncelleme: hayvanlar asla "çarşaflı" yatakta yatmayacaklardır
    5. hayvanlar asla içki içmeyeceklerdir. güncelleme: hayvanlar asla "aşırı" içki içmeyeceklerdir.
    6. hayvanlar asla hayvanları öldürmeyeceklerdir. güncelleme: hayvanlar asla "gereksiz yere" hayvanları öldürmeyeceklerdir
    7. bütün hayvanlar eşittir. güncelleme: bütün hayvanlar eşittir. "ama bazıları daha eşittir"
    abi