1. bazı şeyler vardır.
    sana göre gerçekten kötüdür. veya öyle herkesin dediği kadar iyi değildir. ama herkes iyi dediyse vardır bildikleri. yani, atıyorum bir 2001; a space odyssey - stanley kubrick filmine olumsuz eleştiri yapamazsın. gömerler adamı. halbuki yarım saat, taş çatlasın 45 dakikalık filmdir o.
    kült olmuş bir esere, bir kişiye, bir yere, olumsuz eleştiri yapmak ne zordur değil mi?

    misal, çizgi filmlerde tom'un tarafını tuttuğumuzu yaş ilerleyince itiraf edebilir olduk. ya da o tweety'ye ne kadar sinir olduğumuzu. zavallı coyote'nin oynak road runner'dan çektiğini hepimiz bildiğimiz halde hep kazanan tarafta olmaktan hiç çekinmedik, hep road runner tarafını tutup coyote'ye her başarısızlığında götümüzle güldük. işte o zamanlardan geliyor belki de güce hayranlığımız.

    halbuki bir şey iyiyse iyidir, kötüyse kötüdür. iyi olup da kötü yanları da olabilir, kötü olup işi yanları da olabilir. kişiden kişiye de değişebilir.

    kötü bildiğiniz şeye kötü demekten vazgeçmeyin, iyi bildiğinizi de savunmaktan geri kalmayın. bırakın herkes nasıl biliyorsa öyle desin.
  2. zordur kaşınan köyde neden kaşınmadığını anlatmak… zordur elinde kitap gezdirmenin düşüklük zannedildiği memlekette harıl harıl okumak. manasızdır gökyüzüne hiç bakmayana yıldızları anlatmak.

    zordur “ben kimseye hakkımı yedirmem” demenin bir erdem olmadığını… paraya tapana anlatmak. zordur “ben asla yalan söylemedim” diyene… yalan söylemekte olduğunu söylemek. zordur atalarıyla övünmeyi vatanseverlik zannedeni geleceğin gerçeğine hazırlamak… zordur din adamlarına tapanlara allah’ın ruhbanlık emretmediğini anlatmak. zordur sevgiyi günah zannedene güzelliğin manasını mırıldanmak.
  3. yaşanmış bir örnekten hareketle, bundan tam yirmi beş sene önce (yanlış değil 25) şimdikilerin paralel yapı diye nitelendirdiği, cemaat yapılanmasının kötü olduğunu her fırsatta dile getirip, çalıştığın ortamda seni samimi bulan, bunu söylemeden önce söylediklerine değer veren insanlardan, bazı akrabalarından uzaklaşmak demektir, yıllarca komplo teorilerinin peşinde dolaşan yarı kafayı yemiş bir insan olarak algılanmaktır aynı zamanda. girdiğiniz herhangi bir siyasi sohbette söylediklerinizin ön yargıyla dinlenmesidir, yüzde bin beşyüz doğru söyleseniz bile sadece siz söylediğiniz için kulak arkası edilmesidir aynı zamanda. insanlar paralarını bu yolda çarçur ederken içiniz sızlayarak onları uyarabilmek için kullandığınız kelimeleri seçmeye çalışırken takla attırmaktır bir anlamda. ama gördüğünüz doğrudan "kötü olana, kötü demekten" asla vazgeçmemektir, doğru bildiklerinizi dikkate alınmasa bile bıkmadan ve daha anlaşılır şekilde yinelemektir.
    bu ülkede alim, siyaset bilimci olmaya gerek yok. yakın tarihte kronolojik olarak ardı ardına gelmiş olaylara bakmanız, bırakın okumak için uzmanlık veya özel ilgi gerektiren makaleleri, inceleme yazılarını, sadece günlük gazete haberlerini bile kronolojik olarak takip etmeniz ülkenin son 50 yılının ne rezalet şekilde yönetildiğini ve aslında her şeyin "kör göze parmak" misali yaşandığını ispatlar açıklıktadır.
    bildiğiniz doğruları söylemekten hiç bir zaman vaçgeçmeyin, her ne kadar sizin söyledikleriniz ancak karşıdakinin anlayabileceği kadar olsa da.