-
bir an önce iyi arkadaşlar edinme çabası içine girmesi gereken insandır.
zira yıllar süren arkadaşsızlıktan sonra, birkaç tane de olsa, 'iyi' ve 'doğru, dürüst' arkadaşınızın olmasının, hayatınıza çeşit çeşit renk katan şahane bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. tabii burada 'arkadaşlarınızın' sizin kafadan ve sizi anlayan, dinleyen eşraftan olması da zaruri.
eh, eninde sonunda kafa dengi biri çıkmıyorsa da, kendine yetmesini bilen için yalnızlığın hiç de kötü bir şey olmadığını söyleyerek girdimi neticelendireyim.
onların sizi sıradan kılmasına izin vermemek gerek. asla! -
bir günah keçisi varsa odur. arkadaşsız hayat hatadır. -
benimdir bu.
geçici arkadaşlıklarım çok oldu, hatta geçmişimde bir ton eski sevgili de bıraktım.
ama hiç arada sırada hatırımı soran, bana destek olan, beni olduğu gibi kabul eden bir arkadaşım olmadı.
nedense arkadaş diye bildiklerim beni hep yönetmeye çalıştı, ya da samimiyetin bokunu çıkarıp kişisel alanımda bile bana nefes alacak alan bırakmadı. ben de ilişiğimi kestim çoğuyla ya da daha az görüşmeye başladım.
gerçi kedim ve gitarım var onlar bana az da olsa arkadaş oluyorlar ama insan kendisine eşlik edecek insan da arıyor. sonuçta kediyle içmeye nasıl gideyim ben değil mi? -
bu gruba dahil birini tanıyorum. hep hüzünlüdür bu kişi. gözleri hep dalar, uzaklardadır ağlamaklı bakışları. ama hep güler yanına biri yaklaşınca. onun hayatında aile, sevgili, arkadaşlık... hepsi neden. sevgidir asıl aradığı. kekelemekten 2 kelimeyi bir araya zor getiren birisi. sessiz, çekingen. birilerine muhtaç. çok fazla güveniyordu karşısındakine, çok safça.. fakat güvendiği tüm insanlar teker teker tüm bencillikleriyle "ben" demek adına varlığını sürdürdü, kandırdı, kölesi yaptı, aldattı, yalan söyledi, bağırdı, vurdu, kıskandı, dolandırdı, aşık oldu, acı çektirdi ve üzerine basıp gitti. yavaş yavaş zehirlediler. geriye kimseye güvenmeyen, kimseye tahammül edemeyen, uyum sağlamayan bir kişi bıraktılar. en kötü zamanlarında tek bi insan yoktu yanında. sadece duvarlar vardı ve bir kedi. sustu, hep sustu.. kendisiyle tanıştı. robotlaşan sahte kimliklerden daha iyi geldi ve bir süre sonra somutluktan çıkıp uçtu gitti. yıllardır yapayalnız, kendine yeten biri doğdu, gözlerini kapattı. fakat bu yalnızlık bazen parçaladı içini ve birileriyle konuşmak istedi. az az anlattı çok az. bu sefer çok sağlam bir tokat yedi ve kırılacak yeri kalmadı artık. yürüyen egolardan tiksindi. sadece ruhu olan temiz yüzler görmeliydi. yoktu. sevgi yoktu. dışarı çıkıp insan yüzleri görmek bile miğde bulantısı haline geldi. gözlerini hep kaçırdı. hep mutsuz. hissiz. karanlık... umut ve bir çıkış arayan ama daha da batan. içindeki ses konuşmaya devam ettikçe daha da kopan bir hayat. anlamsızlaşan, boş bir kitap. oku oku bitmiyor, sayfalar çığlık atarak artıyordu.