• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (0.00)
hovarda alemi - osman özarslan
"abi şimdi diyelim kadın benim yanımda oturuyor, vol söylemezsen kalkar. kalksa misal ortamda bir sürü orospu çocuğu oturuyor, onlar hele aran birileriyle bozuksa, belki adamın niyeti o değil ama gider oraya oturur diye düşünürsün, kalkmasın dersin. kadın bunu bilir, garson senin aran kiminle bozuk bunu bilir, zaten garson dediğin adam orospu çocuğunun önde gideni, bir dönüm içinde kırk tazıyakalayamaz. şimdi kadın bir de senin masana oturunca, hele sen iki üç akşam oraya gidip, bir şeyler söylemişsen, yani yatırım yapmışsan, vazgeçemezsin." taşrada gece hayatının bir panoraması… ekonomi-politik dinamiğinden eğlence kültürüne, davranış kodlarına, raconlarına… osman özarslan, taşrada bir modernlik deneyiminin de mekânı olan gazino ortamının derin bir analizini yapıyor. analizin odağında, erkeklik var. erkekliğin inşasında, gece hayatı ve eğlence kültürünün işlevini anlatıyor kitap. kadın bedeni üzerinden ve parayla/harcamayla "kanıtlanan" bir erkeklik performansının zengin ve acıklı- bir tasviriyle karşılaşıyoruz. cömertlik jestleriyle, yakışıklı veya "belalı" imgesiyle ve türlü marifet sergileyerek gerçekleştirilen o performansı, yazar bir "erkeklik müzayedesine" de benzetiyor. garsonların, fedailerin yanı sıra konsomatrislerin dünyası da yansıyor çalışmaya. onların bu erkeklik inşasındaki rolleri yanında, kendi stratejileri var. sadece konusuyla değil, çok yönlü ve ince bakışıyla da renkli bir çalışma.
(tanıtım bülteninden)


  1. kitap taşrada gece hayatını araştırmak üzere yapılmış bir yüksek lisans tezi. yüksek lisans olması nedeniyle kapsamlı bir saha çalışması ve kuramsal derinlik yok. ama yazar geliştirilebilecek önemli birkaç tez sunmuş. türkiye’de bu tip kültürel çalışmalar çok az. çağdaş kültürel çalışmalarda benim aklıma sadece nurdan gürbilek ve can kozanoğlu geliyor. daha eski çalışmalar olarak fikret adil ve abdülhak şinasi hisar söylenebilir. ama onlar da istanbul’daki eğlence kültürünü anlatır. osman özarslan’ın da dediği gibi taşradaki dinamikler incelenmemiştir. kitap böyle bir eksiğe katkı yaptığı için baştan hoşuma gitti.

    taşralılık ve erkeklik önemli iki kavram ülkemizde. ikisi de içinde çıkılamayan kavramlardan. yazar kendi yaşadığı ilçeyi baz alarak yapmış çalışmasını. özal hükümetiyle birlikte taşrada da dinamiklerin nasıl değiştiğini göstermiş. can kozanoğlu pop çağı ateşi’nde özal hükümetinin politikalarını arabesk üzerinden anlatıyor. arabeskin daha önce bir isyan müziği olduğunu sonrasındaysa “ben de isterem” şeklinde bir bozulmaya uğradığını söyler. önemli bir tespittir bu. bu kitapta da insanların eğlencede yetinemeyişlerinin yol açtığı bir yer olarak karşımıza çıkıyor pavyon. meyhaneler erkeklerin buluşma yeri. burada dertleşmeler baskındır. fakat sadece alkol almak yeterli gelmez. meyhanenin pavyona dönüşmesi ve arabeskin evriminin aynı döneme gelmesi güzel bir tespit.

    taşrada erkekliğin çeşitli türleri var. aslında tam olarak modernize olamamış, kent kır ayrımı çok keskin olmayan (halk tabanında) ülkemizde bu erkeklik türleri hemen her yerde geçerli. paralı, belalı ve yakışıklı olarak üçe ayırmış yazar. toplumsal olarak erkeklerden beklenen üç özellik. toplumsal rolleri düşününce kibar erkek kategorisi olamazdı tabi. benim kitapta en ufuk açıcı bulduğum nokta paralı erkeğin analiziydi. yazar bataille ve marcel mauss’tan yararlanmıştı. çok iyi bir arketip yakalamış bana kalırsa. bataille lanetli pay’ı ortaya atarak, toplumlarda fazlalığın otoriteyi ürettiğini söyler. insanlar sınıflarının gerektirdiği payı aldıktan sonra artakalan tayin edicidir hegemonyada. marcel mauss ise ilkel toplumlarda ortaya çıkan ürünlerin kullanımını inceliyor. armağan üzerine kitabında bu potlaç kültürünü ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. osman özarslan da bu potlaç kültürünün paralı erkek kategorisinde devam ettiğini söylemiş. mauss’a göre toplumlarda fazla ürün ortaya çıktığında bunun hediye olarak dağıtılması epey yaygın bir davranış. hediyeleşmeyi yönlendiren otoriteye sahip olur ve hiyerarşi böyle gelişir. paralı erkekse fazla parasını kullanarak bir hiyerarşi oluşturur ilişkilerinde. bu hem ikili ilişkilerinde vardır hem de pavyon kültüründe. hasadını yapıp, hayvanını satıp pavyona gitmek bunu “ezmek” bilinen bir durum. biz genel olarak bunu bir geyik malzemesi olarak internetten öğrensek de inanılmaz yaygın bir durum. paralı erkeğin parayı harcamayıp ezmesinin performatif bir tutum oluşu nefis bir tespitti.

    kitabın son bölümünde konsomasyon incelenmişti. çeşitli kadınlarla görüşüp onların hikayelerinden bir grafik çıkarmaya çalışmış. bu “düşmüş” kadınların motivasyonu, meslek serüveni karşısında ne düşünsem bilemedim. hem durumdan yakınıp mesleği bırakınca sıkıntıdan tekrar dönmek. meslekte diri kalanın kazanması. kitapta bunlar daha ayrıntılı ve düzgün anlatılabilirdi. ama bir yüksek lisans tezine göre yeterliydi. kitap genel olarak güzeldi. taşranın yavaşlığı olarak düşündüğümüz şeyin aslında çok başka dinamikleri olduğunu güzel anlatmış.
    sezgi